Joseph Bernhard Mark Mobius, New York Hempstead'de, Almanya ve Porto Riko doğumlu bir anne ve babanın çocuğu olarak dünyaya geldikten sonra Amerika’nın ünlü okullarından MIT (Massachusetts Teknoloji Enstitüsü) ve MS Boston Üniversitelerinde ekonomi tahsili gören bir kişi. Uluslararası piyasalar onu "yatırım gurusu" olarak tanıyor. Mobius Capital gibi bir marka yaratan Mobius, 1987 yılından bu yana gelişen piyasalar ile ilgileniyor.
18 küresel yükselen piyasada yerel ofisler kurarak özel araştırma ekiplerini hayata geçirdi ve portföyünde 50 milyar dolardan fazla parayı yönettiği zamanlar oldu. Şimdilerde Mobius Capital Partners ile gelişmekte olan ve öncü piyasalar varlık yöneticisi olarak portföy şirketleriyle aktif olarak ortaklık kurmaya dayalı uzun vadeli stratejiler oluşturmakla meşgul.
***
Mark Mobius, Tayvan, Brezilya ve Hindistan dışında Türkiye’de de yatırım yapmaya devam ettiklerini belirterek, yatırımlarından tatmin edici getiriler elde ettiklerini, orta ve uzun vadede hala hisse senedi piyasalarında iyi bir kazanç fırsatı gördüklerini söylüyor.
Doğrusu geçen sene Borsa İstanbul güçlü bir performans gösterdi. Pandemi ile son üç yılda daralan dünya GSMH’nda yukarı seyirli bir büyüme olmasının da altı çizilse de dolar bazında % 100’lük bir getiri neredeyse Borsamızı parlayan yıldız yaptı. Bunun nedenlerini irdelemek gerekirse, yıl boyunca yüksek enflasyon, düşük faiz, bol kredi ve sabit tutulan kur atmosferinin, vatandaşların gerek mevduat gerekse dövizdeki tasarruflarını hızla borsaya yöneltmelerinin olduğunu söylemek doğru olacaktır.
Düşük faiz ve bol para sarmalı şirketlere, kuruluş tarihlerinde olmayan ölçülerde yüksek kar oranları sağladı, vatandaşlar da yüksek enflasyon nedeni ile ortaya çıkan erozyondan olumsuz etkilenmemek için paralarını mevduattan çekti, ancak ‘kur korumalı mevduat’ gibi enstrümanlar yaratılmasına rağmen eldeki tüm imkanlarla kurlar baskılandığından, dövizi elde tutmanın cazibesi kalmadı ve beklenebileceği üzere eldeki paralar dolarize olmadı, sonuçta da alternatif yatırım aracı olarak bir tek borsa kaldı önlerinde.
HHH
Tabii ki 2022 yılındaki Borsa İstanbul performansının iyiliği adına farklı gelişmelerden de bahsedilebilir ama yine de tüm bu argümanların konjonktürel olacağı gerçeğini yok sayamayız. Stabil bir iyilik hali için var olan makro ekonomik sorunların çözümüne yönelik yapısal reformların yanında ekonomi yönetimine güven, siyasi istikrar, evrensel hukuk kuralları ve demokrasinin tüm kurul ve kurumları ile işlemesi gerekiyor.
Zaten Mobius da Türkiye ile ilgili bir değerlendirmesinde, ekonomik sorunlar aşılamayacak şeyler değil diyor. Türkiye’nin dünya çapında bir ticaret merkezi olduğunu ve dünyanın her yeriyle ticaret yaptığını vurgulayarak önemli bir ekonomi olduğunu sözlerine ekliyor. Ama yabancı fonların uzun vadeli yatırımları için yine de en önemli parametre risk algısı ve kurumlara güvensizlik olarak karşımıza çıkıyor.
2018’lerde Borsa İstanbul’da dış yatırımcı oranı %70’lerde iken şimdilerde %30’ların altına düşmüş durumda. Dolar bazında tarihi zirve olan 2013 yıllarının performansından çok uzaktayız. Üstelik seçim dönemine girdik ve doğal olarak hükümetlerin seçim ekonomileri söz konusu. Hemen bir yıl sonrası gerçekleşecek yerel seçim tarihini de unutmamak gerekiyor.
Nihayetinde Türkiye gibi büyük ekonomilerde, düşük faiz, yüksek enflasyon, sınırsız kredi, tatmin edici büyüme oranları ve ulusal paranın değer kaybetmemesini sağlayan bir formül çok iyi olmasına rağmen sürdürülebilir değil ve acı reçeteler ile karşılaşmamız yakındır. Ne kadar yakın? Seçimlerin tarihi kadar yakın!
2023 yılında Borsa İstanbul ne olacak diye bir soru için verilebilecek en iyi yanıtı şu şekilde özetlemenin doğru olacağını düşünüyoruz: 2022’ye göre, şirket karları ve enflasyon beklentileri daha düşük olacağından Borsa İstanbul için de pozitif getiri olsa bile 2022’nin oranlarında olmayacağını öngörebilmek mümkün. Büyük ihtimal, borsadan altına ve yurtdışı borsalara geçişi izleyebiliriz.
Her ne olursa olsun, son noktada ülkemizin ekonomik geleceği ve potansiyelleri konusunda umut doluyuz. Bu umudun gerçekleşmesini de yapısal ekonomik reformların yapılmasını sağlayacak Ortodoks politikalara dönüş ile göreceğiz.