Şaşırma duygumuzu yitiriyoruz. Her sabah 'Bu da mı oldu ?' şaşkınlığıyla uyanıyoruz. Son 4 ayda olanlara bakın; gördüklerinize, duyduklarınıza inanamazsınız. Kimi zaman 'Hadi ya' diyoruz. Kimi zaman ' Vay be! '... 'N'oluyoruz ? sorusunun ardından zaman zaman 'Yuh artık!' dediğimiz de oluyor.
Diplomalar iptal ediliyor, halkın oylarıyla gelen Belediye Başkanları gözaltına alınıyor, tutuklanıyor.Üst düzey bürokratlar, gazeteciler, iş insanları, öğrenciler şafak operasyonuyla gözaltına alınıyor, zindanlara atılıyor. İşi İmamoğlu'nun afişlerinin, posterlerinin, sesinin yasaklanmasına kadar götürüyorlar.
Ana gündemin hayat pahalılığı, geçim sıkıntısı, işsizlik olması gerekirken bir bakıyorsunuz kamuoyunun önüne butlan ya da mutlak butlan, kayyum, heybe, turp, ahtapot gibi saçma sapan veriler atılmakta.
Ve tarafsız medyaya yapılan ağır baskılar...Devlet bankaları yalaka medyaya yağmur gibi reklam verirken, tarafsız medyaya yıllarca bir kuruşluk dahi reklam vermemeleri.Yetmedi ağır para cezaları, yetmedi, program durdurmalar ve final ; Ekran karartma. Bir günle, üç günle yetinmiyorlar, Halk TV ve Sözcü TV'yi 10'ar gün karartılıyorlar. Halk TV'nin cezası şimdilik durduruluyor. Dünyada ekran karartan başka ülkeler var mı? Hindistan'da, Pakistan'da, Venezuela'da görülmüş en son. O da birer gün...
İki kanala da aynı gün başlamak üzere verilen cezalar akla acaba bir kurgu, bir plan, bir hesap mı var ? kuşkusunu getiriyor.
Bu yazı yazıldığı ana kadar mahkemeden Sözcü TV'nin cezasına yürütmenin durdurulması olarak bir karar çıkmamıştı.)
En üst sınırdan verilen cezaların gerekçeleri de oldukça komik.Biri konuğun canlı yayında söylediği sözlerden, diğeri de Özgür Özel'in bir açıklamasının altyazı olarak verilmesi. Cezanın bir özelliği de, aynı maddeden bir karar daha verilmesi halinde lisans iptali gibi bir cezanın Demoklesin Kılıcı olarak sallanması. Televizyonlarla ilgili .Anayasa Mahkemesinin ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararları var ;Canlı yayın konuklarının sözleri TV'leri bağlamaz deniyor kararlarda...Karartılan halkın haber alma hakkını karartma değilse nedir? 10 günde enflasyon düşecek, hayat ucuzlayacak, işsizlik azalacak mıdır?Cezayı veren RTÜK. anayasal bir kuruluş. Bakın bu kuruluşun başındaki şahıs Ebubekir Şahin ne demiş Mayıs 2020'de;
''Cumhurbaşkanımızın talimatlarını emir telakki ederim.
Yetmemiş AKP'nin kongresine gönderdiği mesajda ''Millete hizmet yolunda mukaddes görevlerinizde başarılar diliyorum.'' buyurmuş.
İşte basın özgürlüğümüzün fotoğrafı. Halbuki UNESCO basın özgürlüğünün demokrasinin bir unsuru olmdığını, demokrasinin kendisi olduğunu vurgulamış yıllar önce.Hal böyle olunca 180 ülke arasında Kongo'nun, Nijerya'nın , Burkino Faso'nun ardından 158. sırada yer alabiliyoruz.Ülkedeki bu dönem Cumhuriyet tarihinde en çok gazetecinin hapiste olduğu bir dönem olduğunu da ilave edelim.
Çözümün erken seçim olduğu apaçık ortada. (Zamanı gelince) buyurmuş iktidar yerkilileri .Erken seçim için daha ne olması gerekmekte? Sorusunun yanıtını verebilseler sorun kalmayacak. İktidar Partisinin oylarının yüzde 30'lara düştüğü, huzur ve güvenin kalmadığı, sokakları bariyerler, tomalar, biber gazları, ters kelepçelerle dolu olduğu, seçilmişlerin zindanlara atıldığı, zindanların gazetecilerle doldurulduğu, yargıya güvenin her geçen gün azaldığı, hayat pahalılığının işçiyi, memuru, esnafı, üreticiyi, çiftçiyi ezdiği, çocukların sabahları okula aç gidip gece yatağa aç girdiği , gençlerin kapağı bir an evvel yurt dışına atmayı planladığı bir ülkede erken seçim yapılması için başka hangi gerekçeler aranmakta acaba ?...