Sevgili okurlarım, gördükçe memleketin halini, gördükçe memleketin manzarasını, kan damlıyor yüreğimden.

Bak Atatürk'ün kurduğu bu memleket ne hale geldi? İzmir'in kurtuluş günü 9 Eylül günü, İzmir'in Kemalpaşa ilçesinde 16 yaşındaki bir genç Atatürk'ün heykelini tahrip etti. Yine 17 yaşındaki İstanbul Marmara İmam Hatip Liseli bir genç, Atatürk fotoğrafıyla uygunsuz bir eylem yaptı. Kindar bir nesil yaratıldı. Cumhuriyet'in bütün kazanımları tarumar edilip satıldı. Türkiye'nin çivisi çıkmış. Ekonomi tepetaklak çöktü, laik eğitim çöktü. Sağlık çöktü. Çöken her şey o kadar çok ki saymakla bitmez. 2002 yılından bu yana iktidarı ele geçirenler, devleti de ele geçirdiler. Bütün kamu kurumlarına kendi yandaşlarını yerleştirdiler. Liyakat ilkesini yok saydılar. Üniversiteler bilimsel eğitimden uzaklaştırıldı. Türkiye'nin her şehrine üniversite ve yüksekokul açmayı bir başarı olarak gördüler. Çağdaş eğitimden uzak olan üniversiteler, Türkiye'yi dünyadan kopardılar. Tarım ve hayvancılık Türkiye'nin yüz akıydı, onu da bitirdiler. Türkiye, yanlış politikalar yüzünden iç ve dış borç sarmalı içinde kıvranmaktadır. Bu ülkenin gençleri işsiz ve umutsuz. Doktorlarımız ve akademisyenlerimiz yurtdışına kaçmak zorunda bırakıldı. Enflasyon her gün dalga dalga toplumu derinden sarsıyor. Türk Lirası, yabancı paraların yanında mum gibi eriyor. 

***

Adaletsizlikler diz boyu. Hukuk baskı altında, adalet baskı altında, vicdanlar baskı altında. Bu ülkede Cumhuriyet savcıları korkuyorsa, hakimler siyasetin buyruğu altında karar vermekten korkuyorsa sözün bittiği yerdir. Gördükçe memleketimin manzaralarını içim sızlıyor. Tek adam sistemi ülkeyi yoksulluğa sürükledi. Hazin bir şey ama çalışanların yarısı asgari ücretli ve 11 bin 400 lira maaşla yaşama mücadelesi veriyorlar. Milyonlarca emeklinin hali ise daha kötü... 7 bin 500 lira maaşla ölmemeye çalışıyorlar. 
Şu rezilliğe bakın: Üniversitelerde idari kadronun başı olan, emekli olmuş Fakülte Sekreterleri, Yüksekokul Sekreterleri, Enstitü Sekreterleri 12 bin lira ile 13 bin 500 lira arasında maaş alıyorlar. İnsan utanır. Büyük sorumluluk taşıyan ve bu mevkiden emekli olmuş bu insanlara büyük haksızlık yapılmıştır. Bu uygulama kabul edilir bir şey değil. Türkiye'yi öyle bir noktaya getirdiler ki devletin malı deniz yemeyen domuz. Ne iğrenç bir şey öyle değil mi? Devletin adaleti çökmüş. Yargı erki, yasama erki, yürütme erkinin buyruğu altına girmiştir. Eğer adalet çökerse; hırsızlık, yolsuzluk, devleti soymak, adam kayırmak tavan yapar o ülkede. 

***

Kısaca özetlersek, ülkemizdeki bu tabloda bir soyanlar var, bir de bizim gibi çaresiz kerizler var. Sevgili okurlarım, Türkiye'de bir Sayıştay var. Tüm devlet kurumlarının, belediyelerin  maddi denetimlerini yapan anayasal bir  kuruluş. Sayıştay, dosyalarda görünen bütün usulsüzlükleri, yolsuzlukları, vurgunları, yanlış ve yasadışı işlemleri ayrıntıları ile inceler. Böyle bir yetkisi var Sayıştay'ın... Sayıştay her şeyi ortaya koyar ama işin içine siyaset girmiştir. Siyaset, işin üzerini bir türlü örter. Ve her şey yapanın yanına kar kalır. Dedim ya memleket nasıl bu hale getirildi? Türkiye, yerli ve yabancı işbirlikçiler tarafından soyulan bir ülke haline getirildi. Bedelini bu millet ödüyor. Yazık değil mi? 
Şunu unutmayın, devletin dini adalettir. 
Adaletten elinizi çekin. Bir gün gelir size de lazım olur.