Gecenin karanlığında uyku mahmuru yataklarımızdan kalkardık. 04'te başlayacak olan maçı izlemek için 03'te televizyonun karşısına geçerdik. O bizim için yalnızca dünyanın en güçlü boksörü değil, emperyalist Amerika'nın Vietnam Savaşı'na karşı direnen bir sembolü, ülkesindeki ırkçılıkla korkusuzca savaşan bir kahramandı.

Daha 12 yaşında bisikletinin çalınması üzerine, hırsızı pataklamak amacıyla boksa başlamıştı.

İrlanda kökenli bir Afro-Amerikalı'ydı.

1960 Roma Olimpiyatları'na hafif-ağır sıklet şampiyonu olduğunda benüz 18 yaşındaydı.

Ülkesine döndüğünde bir lokantada siyahlara servis yapılmadığını gördüğünde, Olimpiyat madalyasını Ohio nehrinin karanlık sularına fırlattı.

Ülkede Malcolm X hareketi olarak da bilinen Nation of Islam hareketine katıldı.

Ayı” lakaplı Liston'u yenerek Dünya Şampiyonu olduğunda 22 yaşındaydı ve artık adı Cassius Clay değil, Muhammet Ali'ydi.

68 kuşağının eylemleri bütün dünyaya yayılıyor, İngiltere'de Beatles fırtına gibi esiyor, büyük devrimci Che, Bolivya dağlarında CIA tarafından infaz ediliyor, çiçek çocukları hippiler “No War, Make Love” diye haykırıyor, Amerika masum Vietnam halkının üzerine tonlarca bomba ve napalm atıyordu.

Vietnamlılar bana hiçbir kötülük yapmadı ki onlarla savaşayım. Benim Vietkong ile hiçbir sorunum yok.”

Böyle diyor, askere alınarak Vietnam'a gönderilmeyi reddediyordu Muhammet Ali.

Kendisine çok pahalıya patladı bu dik duruş. 5 yıl hapis cezasının yanında unvanlarına el konuldu ve bokstan uzaklaştırıldı.

Ağır kefaletler ödedi, yılmadı. Üniversitelerde para karşılığı konferanslar verdi.

1970'te temyiz davasını kazanıp boksa döndüğünde rakibi Frazier'di. Üstün dövüştüğü maçı hakemlerle kaybetti.

Ardından Ken Norton'la karşılaştı. Kaybetti, çenesi kırıldı.

Boks kariyerinin bittiği sanılıyordu. Küllerinden doğdu.

Önce Frazier'i, sonra Foreman'ı yerle bir etti. Lakabı The Greatest (En iyisi) idi. Halk şampiyonuydu.

1972 Münih Olimpiyat Şampiyonu Kübalı Teofilo Stevenson ile bir maç yapması önerildiğinde yıl 1975 olmuştu. 5 milyon dolarlık ödüllü müsabakayı Stevenson reddetmişti.

“5 milyon dolar, 8 milyon Kübalının ağırlığı karşısında ne edebilir ki” demişti.

1976'da ise organizatörlerin, her durumda galibiyet garantisi verdiği müsabakayı bu kez Ali reddediyor ve “Siz bir kahramanlık hikayesi arıyorsunuz. Ama ben bunun için kahraman olmayı reddediyorum” diyordu.

Ancak1996'da Küba ziyaretinde Stevenson ile bir araya gelir. Artık parkinson hastasıdır.

Dünya Boks Konseyi 2012'de Meksika'nın Cancun kentinde Muhammet Ali'yi “Boksun Kralı” ilan eder.

Boksun Kralı yarın ebediyete uğurlanacak.

Ürdün Kralı 2. Abdulah'ın yanında Asrın Lideri'nin de cenaze töreninde bir konuşma yapacağı bildirilmişti. Ancak konuşmaların iptal edildiği söylendi. Aslında Asrın Lideri'nin konuşmasını merak ediyordum. Örneğin emperyalist Amerika'nın, masum Vietnam köylülerini napalm bombaları ile yakmasına Muhammet Ali'nin nasıl karşı çıktığından söz edebilecek miydi? O dönemlerdeki azgın Amerikan ırkçılığına değinebilecek miydi? O'nun 11 Eylül saldırısından sonra söylediği “İslam barış dinidir” biçimindeki sözlerine yer verecek miydi?

Hiç sanmıyorum. Büyük bir olasılıkla bir dünya şampiyonunun Müslüman olmasından duyduğu memnuniyeti anlatacaktı.

O, bizim kuşağın yalnızca dünya şampiyonu değil, Vietnam halkının ve anti-emperyalist, barışsever dünyanın korkusuz kahramanıydı.

Güle güle koca yürekli adam. Işıklarda uyu.