Gazetecilik özetle; merak etmek, soru sormak, aldığımız cevapları sizinle paylaşmak, yanlış olanı sorgulamaktır.
Doğru bilgiye ulaşabilmek için de merak ettiğimiz konularla ilgili sorularımızın cevabını haliyle konunun en yetkilisinden öğrenmek isteriz. Ama bir süredir, tamam tamam eğri oturup doğru konuşalım, uzuuuuun bir süredir doğru bilgiye ulaşmak iğneyle kuyu kazmaktan beter bizim için.
Merak ediyoruz, yetkilisini buluyoruz, sorularımızı soruyoruz, cevap; 'CİMER'e başvur (Başbakanlık diye bir makamın olduğu günlerde BİMER'di), bizim bilgi vermeye yetkimiz yok' oluyor.
Eliniz kolunuz bağlı bir şekilde CİMER'e girip meramınızı anlatıp sorularınızı sıralıyorsunuz. Eğer şanslıysanız 1 ay içinde üç beş satırlık 'paylaşılabilir resmi bilgi' tarafınıza iletiliyor. Ama sorunun muhattabına kamuoyunun bilmesini istemediği sorular yöneltiyorsanız ya cevapsız kalıyorsunuz ya da eski Türk filmlerindeki gibi 'dosyanıza bir de Lütfü Bey baksın' der gibi başka bir birime yönlendiriliyorsunuz. Ve yeniden, bu defa o birimin cevap vermesi için CİMER başvurunuzu yenileyip asgari bir aylık bir bekleme sürecine daha giriyorsunuz.
10 Haziran'da Sağlık Bakanlığı'na bir soru yöneltmiştim. Aslında çok da karmaşık olmayan, kısa sürede cevaplanabilecek bir soruydu. Bakanlıktan şu sorularımın cevabını istemiştim; 2018 yılı verilerine göre İzmir'de bulunan Sağlık Bakanlığına bağlı ambulans sayısı kaç? Kaç çağrı alındı? Kaçına müdahale edildi? Bu araçların aynı yıl içinde kullandığı yakıt miktarı nedir? Araçların rutin bakım masrafları ne kadar? Araçların karıştıkları kaza sayısı ve bu kazaların tamir masrafları nedir?
Aslında haklarını yemeyelim sorularımın cevabı kısa sürede geldi. Daha doğrusu Bakanlıktan bir mesaj geldi ama gelen mesajda sorularımın cevabı yoktu. Mesaj aynen şu şekildeydi; Başvurunuza istinaden yapılan değerlendirme sonucu tarafınızdan istenen kurumumuza ait istatistiki verilerin İlimizin Mülki Amiri olan Valilik Makamı’ ndan izin almanız durumunda verilebileceğini bilginize sunarız.
Çok basit bir bilgiyi bile alamıyoruz. Üstelik konunun muhattabı olan en üst makama sormama rağmen valilik makamının izni olmadan bilgi verilemeyeceği söyleniyor. Bu kadar basit bir bilgi için neden valilik makamının iznine ihtiyaç duyuluyor? Bu istatistikler ne kadar kötü olabilir ki? Milletin ne kadar parası çarçur edilmiş olabilir ki?
Öte yandan konunun bir başka boyutu daha var. İzmir'de 112 servisinin her gün 20 bine yakın çağrı aldığını söyleyen Demokratik Sağlık-Sen İzmir Şube Başkanı Ahmet Doğruyol, “Bu çağrılardan yaklaşık bin tanesine ambulans gönderiliyor. Oysa gerçek vaka sayısı 250-300'ü geçmez. Gereksiz birçok vakaya da 112 ambulanslarımız gitmekte. Arkadaşlarımızın ifadesine göre bir haftadır ayağım ağrıyor diyip ambulans çağıranlar var. Mevcut hükümet ve hükümetlerimiz 112 acildeki hasta bakımlarından siyasi rant elde etmek peşinde olduklarından vatandaş memnuniyeti üzerinden yürüyor bu işler. Vatandaş 112'yi aradığında ambulans gelmezse SABİM'e, CİMER'e şikayet ediyor. Yerel yöneticiler de bunu bildikleri için gelen çağrıların çoğuna ambulans göndermeyi tercih ediyor. Bu nedenle de tasarruf tedbirlerine aykırı olarak yakıt, amortisman personel giderleri katlanıyor” diyor.
İşte ben de tam da bu nedenden katlanan giderlerin hangi boyutta olduğunu öğrenmek istiyorum.