Kendi kaderini diken bir kadın Gabrielle Bonheur Chanel. Bildiğimiz adıyla Coco. 1883’te Saumur’da doğar. Annesinin erken ölümü, babasının terk edişi, Aubazine Manastırı’nda geçen çocukluk yılları. Dikiş iğnesi Chanel’in hayatının ilk aksesuarı olur. Lükse dönüşen bir yolculuğun başlangıcı. Gençlik yıllarında Vichy ve Moulins'de , Coco adıyla şarkılar söyledi.. COCO, lüksü ilk kez Cafe Chantant’ta, müzikli mekanlar eşliğinde tanıdı. Fransız subayı Etienne Balsan’ın Bugünden sonra sen Coco’sun demesiyle bir efsane doğdu. 1910 yılında Paris’in Cambon Sokağı’nda açtığı küçük bir şapka butiği, Deauville ve Biarritz’teki mağazalarla büyüdü. Moda dünyasında fark edilmesi bir rastlantıya değil, fırtınalı bir günde formayı elbiseye dönüştürmesi ile başladı. İnci kolyelerle tamamladığı sade şıklığı, bir dönemin estetiği haline geldi. Chanel’in söylediği gibi: “Lüks dediğiniz şey rahat da olmalı, eğer rahatsızsa o lüks değildir.”
********
1925’te dar kesimli etek ve kolsuz ceketi, Chanel takım elbisesini kadınlara sundu. Siyah renk sadece yas günlerinde giyiliyordu. Chanel, küçük siyah elbiseyi akşam şıklığının simgesine dönüştürdü. Güzellik, konforla uzlaşmalı, diyerek, moda tarihine bir not düştü. Tasarım kadar parfümde de ses getirdi. 1921 yıllarında Chanel No. 5, bir kadının odada bıraktığı izi hedefliyordu. Parfüm, yalnızca bir koku değil, bir his, bir hafızaydı.
Capel’in desteğiyle açtığı ilk butik, sahnede Gabrielle Dorziat’ın Chanel şapkaları giymesiyle dikkat çeker. 1913’te Deauville, 1916’da haute couture, 1919’da Paris’teki büyük moda evi... Bunlar sadece başarı değil; özgürlük arayışıydı COCO için. Ve bu özgürlük, Pantolon giyen kadınlarla, siyahın yas günlerinden estetiğe evrilmesiyle, tüvit ceketinin moda ikonuna dönüşmesiyle sürdü. O dönemlerde siyah sadece yas rengi idi. Chanel stilleri değil; sembolleri tasarladı. Audrey Hepburn’ün Tiffany’de kahvaltıdaki ikonik görünümünden Lady Diana’nın siyah Chanel elbisesi ve inci kolyesiyle verdiği özgür pozlara kadar. Araştırmalarım sırasında Türkiye’ye dair bir bilgiye rastladım: Mustafa Kemal Atatürk’ün, Türk ordusuna Chanel’e üniforma tasarlattığı yazılıydı. Türk askerinin, yıllar boyunca bu zarif çizgileri taşıyan tasarımları giydiğini öğrenmek beni mutlu etti. Bu detayı sizlerle paylaşmak istedim.
*********
Hayatına giren Igor Stravinsky, Paul Iribe gibi isimler; yaşadığı büyük aşklar ve kayıplar, onun tasarımlarında şekillendi. 1971 yılında Hotel Ritz’de vefat eden Coco, ardında yalnızca bir moda markası değil, kadınların yaşamlarına dokunan bir düşünce bıraktı. Peki ya Chanel?' 1983’te Karl Lagerfeld markayı yeni bir döneme taşır. Bugün Chanel, Wertheimer ailesinin yönetiminde özel bir şirket olarak yoluna devam ediyor; kreatif vizyon ise 2025 itibarıyla Matthieu Blazy’ye emanet. Lagerfeld’in yıllarca değer verdiği marka, Viard’ın kısa geçiş döneminden sonra Blazy ile şekilleniyor. Coco’nun ruhu, sahne önünde ve arkasında hâlâ yaşamını sürdürüyor. Chanel’in hikâyesi yalnızca moda tarihini değil; kendine inanmanın, direnmenin ve stili ruhla bütünleştirmenin mümkün olduğunu gösteriyor. Coco Chanel bence markadan çok daha fazlası. Bir duruş. Belki her kadının içinde gizlenen özgürlük dikişi.
***************
Coco Chanel markası ,bana hep şunu hatırlatır: Stil, kalıcı olması için ruha dokunmalı. Konu ne giydiğimiz değil, nasıl hissettirdiğidir. Belki biz de kendi hayatlarımızda, küçük bir düğme kadar fark yaratabiliriz.
İyi okumalar dilerim