Elbette iyi ürünler ile çocuklar için sanatın önemini bilenleri, kaygısını, saygısını ve sorumluluğunu bilimin ve sanatın gerekleriyle donatanları tenzih ediyorum. Onlar parmakla sayılacak kadar azdır. Çağdaş çocuk edebiyatçılarımızdan Yalvaç Ural’ın, son İstanbul Kitap Fuarı Onur Yazarı seçilmesi çok yerindedir.

Bu satırların yazarının çabaları içinde, çocuklara yönelik sanatsal üretim, doktora tez konusunu “Çocuk Tiyatrosu Dramaturgisi” olarak seçecek kadar önemli bir yer tutar. Hatta kimileri tarafından, öteki verimlerinin unutulup “çocuk oyun yazarı” olarak anılması hoşuna bile gider. Ancak kimisi ödüllü ve sayısız kez sahnelenen 20’den fazla çocuk oyunundan bugün, yalnızca yedi-sekizini gündemde-dolaşımda tutmaktadır. Ötekilere de elbette emek vermiştir ama bugün baktığında, onların yeniden yazılması ve reddettiği şeylerden ayıklanması gerekmektedir.

Bunları övünmek adına değil, çocuklar için sanatsal üretimde bulunmanın ağır sorumluluğunu anımsatmak için yazıyorum. Bugün çocuklar için sanatsal üretim adına, vahim suçlar işlenmektedir. Çocuk edebiyatı ile çocuklar için tiyatro arasında gidip gelerek, meramımı anlatmaya çalışacağım ve bu elbette bir yazılık olmayacak.

***

Tiyatroda çok yaygın ve bir o kadar da yanlış bir anlayış ve yönlendirme vardır. Yazarlığa, oyunculuğa, yönetmenliğe, giysi-dekor tasarımı ve oyun müziği yapmaya soyunanlara şu söylenir: “Hele bir çocuk oyunuyla başla bakalım!”

Dünyanın bu en saçma yönlendirmesi, “çocuk” kavramına ve olgusuna dair kötücül bir cehaletten beslenir. Bu yaklaşımda, çocuk tiyatrosu oyun yazarlığı, oyuncuları, yönetmenliği, vb. bilinçli ya da bilinçsiz biçimde küçümsenir. Oyuncuların, hele ki kaşar kıvamına ulaşan ve niye bu işle uğraştığına dair arabesk saçmalıklardan öte tek söz söyleyemeyenlerin, çocuk oyunlarında görevlendirilmeyi kendilerine hakaret olarak görmeleri bundandır. DT yıllarım, bu tiplere karşı mücadeleyle geçmiştir. Kuşkusuz, bu mücadelenin esin kaynağı, Muhsin Ertuğrul’un konuya dair sözleri, duruşu ve işleridir. Onlara, pek çok kaynaktan ya da internetten kolaylıkla ulaşabilir ve okuyabilirsiniz. Çocuk Tiyatrosuna yönelik bu şaşı bakış, çocuk edebiyatı için de aynen geçerlidir.

***

Kitabın ortasından konuşacak olursak, bugün çocuklarımız korkunç bir “merdiven altı çocuk edebiyatı” saldırısı altındadır. Bu taammüden saldırının suç ortakları, ne yazık ki ebeveynler ile öğretmenlerdir. Onlara gelmeden önce, bu herzelerin yazarlarına (!) ve yayınevlerine (!) uğramak gerekir. Çünkü gerçek suçlular onlardır.

Çocuklar için sanat üretmenin, öncelikli olarak iki zorunlu koşulu vardır: İlki “çocuk” hakkında donanım, ikincisi de –mümkünse- dünya görüşü. Yetmez. Seçilen türe dair bilgi ve birikim, özgünlük, dil yetkinliği, estetik düzey, pedagoji ve çocuk psikolojisine dair çağdaş yaklaşım, çocuğun sanat eseri karşısındaki özgürlük ve özerkliğine duyulması gereken saygı, bu koşulların akla ilk gelen kerterizleridir.

Bugün içeriğinden sayfa düzenine, dilden resimlenmesine, çocuk edebiyatı adına bir çöp dağı, yükseldikçe yükselmektedir. Sığ bir içerik, yavan ve Türkçeye saygıdan nasipsiz bir anlatım, bunlardan daha elim ve vahim olarak dayatılan saçma sapan ibret ve mesajlar, çocukları gericiliğin cehennemine atmaktadır. Çocuk edebiyatımız eline kalem alanın kendini yazar gördüğü, çocuk öyküsü ve masalı yazdığını sandığı, bunların fütursuzca pazarlandığı bir tuhaf mecraya dönüşmüştür. Yayınevlerinin bu saçmalıkları basarken, paradan başka hiçbir şey düşünmedikleri malumdur. Çocuk edebiyatındaki bu berbat enflasyon, çocuk tiyatrosu alanında da aynen geçerlidir. Çocuk tiyatrosu, ucuz, kolay ve tüketicisi hiç bitmeyen bir sömürü çarkı olarak dönmektedir.

***

İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nde, yıllarca “Okullarda Oynanacak Çocuk Oyunlarını Değerlendirme Komisyonu” üyeliği yaptım. Bu pazarın ne kadar yaygın olduğunu, sömürü çarkının topluluklar ve okul idarecileri koalisyonu sayesinde nasıl döndürüldüğünü gözlerimle görüp yaşadım. Gelecek yazılarda, bu deneyimden de örnekler sunacağım.

İnanın bu pespayeliğin, çocuklarımıza musallat olan yozluktan, yobazlıktan, gericilikten ve utanç verici rezaletlerden hiçbir farkı yoktur. Çocuklar için sanatsal üretimde bulunmanın onurunu koruyanları alkışlamak kadar, bu alanı mahvedenleri alaşağı etmek de hepimize düşen kaçınılmaz bir görevdir. Çünkü söz konusu olan, bu ülkenin ve yeryüzünün geleceğidir.