Evrendeki en karmaşık işleyiş ve işlevsel yapılanma beyin ve zihinle ilgilidir.

Bu farklı zihinsel yapıdaki milyarlarca insanın, karşılıklı etkileşiminden oluşan bugünün toplumsal işleyiş süreçleri daha da karmaşıktır. Bu iki olgu günümüz toplumlarındaki yönetim kaosunun ana nedenidir. Geçmişin kapalı toplum yapılanmalarında kalıplaşmış davranışlarla, küçük sosyal gruplar, emir-komuta sistemi, içinde yönetildiler. Oysa günümüz toplumları artık kapalı sistemler değil. Açık toplumsal işleyiş ve süreçler devrede. Kapalı toplum yapılanmasında, gelenekler, töreler, alışkanlıklar, kalıplaşmış kural ve emirler, beyinde kodlanır. Benzer sorunlar için bu kodlar, memeli beyin aktivitesi olarak, çağrışım sistemi ile devreye alınır.  Karşılaşılan sorunlar, bu kalıpların dar kapalı yapısı içinde çözülür.  Oysa bugünün çok boyutlu toplumsal yapılanmaları içindeki insan davranış ve kararları, dinamik açık toplumun çok boyutlu düşün sistemi olarak, bilimin yeni paradigmaları içinde çözüm arar. Bir düşün ve strateji dehası olan, bize bilimi ve fenni rehber gösteren ve kendisi de bilimi ve katılımcı düşünceyi rehber edinen M. K. Atatürk bunun en güzel örneğidir. Kurtuluş Savaşının hazırlığında katılımcılık için Erzurum ve Sivas Kongrelerinden Büyük Millet Meclisi’ne uzanan yolda tüm halkı sürece katma uğraşı verir. Kişisel ve keyfi emirler yerine, Meclisin çoğunluk kararları ile hedefe yönelir. Büyük Taarruz, emperyal güçlere ve güçlü düşman ordusuna karşı, akıl ürünü üstün stratejik tercihlerle 26 Ağustosta başlar. 30 Ağustos'ta düşman ordusu bozguna uğratılır. 9 Eylül'de İzmir’den denize dökülür.  İstiklal Savaşımız, Dünya süper güçleri ve Emperyalizmi yenmenin mümkün olduğunu kanıtlar ve tüm Dünyadaki Mazlum Milletlerin kurtuluşuna rehber olur.. Ayrıca Atatürk’ün yaptığı tüm devrimler aklın, bilimin ve uzman görüşlerin ışığında yaşama geçer. Zira Mustafa Kemal, kapalı toplumun, memeli beyne kaydettiği geleneksel dar kalıplar yerine, insan beyninde düşün merkezi üst beynin (neokorteks) idrak esnekliği, soyut düşünme, uygun davranışı seçme, uygunsuzu ketleme, kural ve ilk öğrenme, duyulardan gelen algılardan uygun olanı belirleme ve geleceği öngörme işlevlerini derinden içselleştirip, bu sayede üst erdem değerleri ile çıkar ve karşılık beklemeyen üstün sorumluluk duygusu içinde bir dahi olma niteliği kazandı. Her türlü uygarlık icat ve yeniliklerini şeytan icadı olarak gören köhneyen Osmanlı’nın küllerinden uygar bir Cumhuriyet yarattı. Her zor sorunun; akıl, bilim ve nitelikli erdem değerleri içeren bir zihniyet ile yaratılabileceğini kanıtladı.

Şimdi, Atatürk’ten yüz yıl sonra geleneksel yaşamın akıl dışı dar kalıplarına bağlı zihniyetin ülkemize getirdiği çözümsüzlüklere göz atalım. Arap Kültürünün dar kalıplarına öykünerek uygulanan bilim ve akıl dışı faiz ve nas uygulaması, ekonomiyi çöküntüye, halkı yoksulluğa, orta tabakayı yok olmaya, gelir dağılımında adaletsizliğe, piyasa sistemini ortadan kaldırıp; keyfi fiyat belirlemeleri ile hak edilmeyen kazanç oluşumuna taşıdı. Akıl, bilim ve uygarlığın zorlu mücadeleler ile getirdiği, parlamenter demokrasi yok edildi. Kişi egemenliği sistemine geçildi. Bu durum, kuvvetler ayrılığını yok etti. Hukukun üstünlüğünü ortadan kaldırdı. Parlamentoyu işlevsiz kıldı. Bakanlıklar karar birimi olmaktan çıktı. Devasa karmaşık toplumsal sistem, tek kişinin kişisel, keyfi kararları ile çözümsüzlüğe yöneldi. İktidar yandaşlığı, yandaş basın ve yandaş sermaye grubu yaratıldı. Kişi egemenliğini koruma güdüsü, toplumsal kutuplaşama yarattı. Toplumsal bütünleşme zedelendi. Keyfilik ve yandaşlık, ahlak sistemini çökertti. Gerçekler yerine yandaş çıkarlar ve grupsal çıkarlar öne çıktı. Bi taraf olan, bertaraf oldu. Kindar nesil; dindar olamadı. Memeli beyin işlevleri olan akıl dışı tepkisel davranışlar ve cehalet yüceltildi. Cehalet erdem olarak görüldü; asıl insan olmanın gereği olan üst beyni kullanma, devre dışı kaldı. Eğitimsiz cehalet kültürü ve zihniyeti çözümsüzlük kaynağı oldu. Eğitim sistemi üst beyini ve aklı kullanmayı öğrenme yerine, cehalet kültürünün değişmez kalıplarını yücelten bu zihniyet,  çözüm değil çözümsüzlük üretti.  Zira akıldışılık ve cehaletin yüceltilmesi, toplumun felaketidir.