‘Sanat özgürleştirir’ demiştim geçen yazımda. Elbette, aynı şey bilim için de geçerli. Eski çağlarda bilimle sanatın iç içe yaşaması, yaşatılması boşuna değil… Özgürleşen insan tutsaklığından kurtulan insandır. Bilim ve sanat, insanı dolayısıyla toplumu ‘iyileştiren’, ‘iyi yurttaş’lar yetiştirilmesinde önemli rol üstlenen kurumlardır.
“İlim ilim bilmektir / İlim kendin bilmektir / Sen kendin bilmezsin / Ya nice okumaktır” diye başladığı şiirinin son dörtlüğünde, “Yunus Emre der hoca / Gerekse bin var hacca / Hepisinden iyice / Bir gönüle girmektir”
98. Yıldönümünü kutladığımız Cumhuriyet, bağnazlıktan kurtulmuş özgür bir toplum yaratmakta en çok bilime ve sanata güvenmiştir. Özellikle Cumhuriyet’in ilk -yani, 50’lere kadarki döneminde- bu iki alana çok ciddi yatırım yapılmış, sonraki yıllarda bu alanlar emperyalizmin kültür politikalarına teslim olmuş, devletin ilgisi giderek azalmıştır. Oysa Yunus Emre’nin dediği gibi, önemli olan gönüllere girebilmektir. Ki bunun da temel araçları eğitim, kültür ve sanattır.
1950’den bu yana devlet aygıtını yöneten sağ politikaların önemsizleştirdiği, devlet bütçesinin yüzde birini bile ayırmadığı (inanmayanlar, yeni bütçe tasarısında Kültür ve Turizm Bakanlığı’na ayrılan pay ile Diyanet İşleri bütçesini karşılaştırabilir) bu ortamda, sosyal demokrat belediyelere büyük görev düşüyor. Elbette, barınma, ısınma gibi temel ihtiyaçlar önceliklidir. Ama halkı sanatın aydınlığından mahrum bırakmayacak, yeni bir sanat-kültür seferberliğine ihtiyacımız var. Ve İzmir ve İstanbul Büyükşehir Belediyeleri bu görev bilinci ile önemli işlere imza atıyor. Tunç Soyer’in Köy Tiyatroları’nın yeni döneminin açılışında söylediği “Sanata dokunan elde kir barınmaz” sözü herkesin kulağına küpe olmalı.
Gönüllere girmek için popülizmden medet ummaya gerek yok. Geçenlerde, İzmir Büyükşehir’in Ahmet Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde izlediğim “Sarı Çiçek – 700. Yılında Yunus Emre ile İnsana ve Kainata Dair Bir Müzik Projesi”ni ve yaratıcısı Şirin Pancaroğlu’nu ayakta alkışladı İzmirliler. Kültürümüzü evrensel bir bakış açısıyla dünyaya tanıtmakta çok etkili olabilecek bir proje bu. Ne var ki ilk kez İKSV İstanbul Müzik Festivali’nde sergilenen bu projeye ‘Yunus Emre Yılı’nın sonuna yaklaşmamıza karşın İzmir Büyükşehir Belediyesi’nden başka sahip çıkan olmamış. Dilerim, bundan böyle olur.
Ülkemizde ‘arp’ denilince ilk akla gelen müzisyen olan Şirin Pancaroğlu, bu yeni projesinde, çok değerli müzisyenlerle işbirliği yapmış. Bestelerin çoğunluğu, aynı zamanda vokallerde eşsiz yorumunu dinlediğimiz Bora Uymaz’a, birkaçı ise Şirin Pancaroğlu’na ait. Neyde Yavuz Akalın, kemanda Ertuğrul Erhan, kanunda Çağlar Fidan, perküsyonda Ozan Pars ve Oray Yay, arpda Şirin Pancaroğlu’nun oluşturduğu topluluk Yunus Emre şiirinin hümanizmini ve aydınlık bakış açısını yorumlayan parçalarla, Yunus’u 13. yüzyıldan çağımıza taşıdılar.
İzmir Büyükşehir’in başka belediyelere örnek olacak bir başka etkinliği de İzmir Şehir Tiyatroları’nın 1 Ekim’de perdelerini Yücel Erten’in oyunlaştırıp, yönettiği “Azizname” ile açmasıydı. İzmirlilerin ve Aziz Nesin’in hak ettiği ‘kalite’ ve seyir keyfini daha ilk oyunu ile verdi İzmir Şehir Tiyatroları. Tiyatronun Kurucu Genel Sanat Yönetmeni Yücel Erten’in yanı sıra, koreograf Salima Sökmen, müzik direktörü Çiğdem Erken, sahne tasarımında Anıl Işık’ı, giysi tasarımında Deniz Bilgili’yi, ışık tasarımında Ruzhdi Aliji’yi ve oyuncular Ufuk Aşar, Melis Caba, Efe Çetinel, Ozan Çolak, Ercan Erdil, Devrim Karakoyun, Işıl Keskin Peynirci ve Burak Şentürk’ü kutluyorum.
İzmir Büyükşehir Belediyesi Kültür Sanat Daire Başkanlığı, Cumhuriyetimizin 98. yılını, konserler, sergiler, söyleşilerden oluşan yoğun bir sanat etkinlikleri programıyla kutluyor. Hepsini saymaya köşem yetmez. Ama yarın başlayacak ‘5. Uluslararası İzmir Edebiyat Festivali’ne dikkatinizi çekmek isterim. Haydar Ergülen’in danışmanlığında düzenlenen festivalde Ahmet Ümit, Barış İnce, Nedim Gürsel gibi usta kalemlerin söyleşilerinin yanısıra, Akdeniz kültürü üstüne paneller, konserler ve bir tiyatro oyunu (Celile) yer alıyor. Etkinlikler, İzmir merkezin yanı sıra, çeşitli ilçelere yayılmış. 7 Kasım Pazar akşamına kadar sürecek olan festivale katılarak, Tunç Soyer’in İzmir’i bir sanat kenti yapma kararlılığına destek verebilirsiniz.