Bugün Ayvalık’a karadan bağlantısı olan bu ada, aslında Osmanlılar devrinde, Midilli adasının hinterlandındandır. Bir dönem Ayvalık’a bağlanmıştır. Adanın temel geçim kaynağı, zeytinyağı, tuz ve balıktır
Osmanlı arşiv belgelerinde adanın ismi, Yunda adası olarak geçer. Y sesi Türkçe’de zamanla C sesine dönüşmüş ve Cunda şekline gelmiştir. Bazı yazarlar, at anlamındaki Yund kelimesiyle izah ederlerse de, bunun izahının zor olduğu anlaşılıyor. Adanın Avrupa kaynaklarındaki ismi ise Moscanissa’dır. Bir dönem Türk belgelerinde Ali Bey Adası olarak anılmıştır. Bugün Ayvalık’a karadan bağlantısı olan bu ada, aslında Osmanlılar devrinde, Midilli adasının hinterlandındandır. Bir dönem Ayvalık’a bağlanmıştır. Adanın temel geçim kaynağı, zeytinyağı, tuz ve balıktır.
Cunda adasındaki tuzlalar, bir Osmanlı Paşası olan Ali Paşa vakfına aittir ve Osmanlılar döneminden Haremeyn evkafı tarafından işletilmiştir. Bu tuzlaların müstecirleri de genellikle Rumlar olmuştur. 1896 tarihli bir Osmanlı arşiv belgesinde, adada süngercilik yapıldığına dair bilgiler vardır. Ada, aslında Midilli ile Türkiye anakarası arasında yer aldığından ve Osmanlı idaresinin kıyıları kontrolünün zayıf olduğundan dolayı, özellikle tütün ve rakı kaçaklığının merkezlerinden biri olmuştur.
Cunda Adası'na ait 1846 tarihli bir Osmanlı nüfus sayımına göre, adada bin 125 kişi yaşamaktadır ve bunların hepsi de gayrimüslimdir. Gayrimüslim Rumların çoğu Osmanlı tebaasından iken, az sayıda Osmanlı tebaasından olmayan ecnebilere de burada rastlanılmaktadır. Tipik bir şekilde mahalle isimleri Türkçe iken, ada sakinlerinin hemen hemen hepsi, idareciler ve askerler hariç, Ortodoks Rum’du. Adanın üç mahallesinin isimleri de Aşağı, Orta ve Yukarı mahalle ismini taşır. 1701 tarihli bir belgeye göre, adanın bir Rum mimarı vardır ve ismi de Mihal’dır. 1868 yılında Midilli mutasarrıflığından çıkarılarak, adaya ikinci sınıf kaymakam atanmıştır. Adada kaymakamdan başka, mal kâtibi, nüfus müdürü, karantina memuru, zabtiye memuru ve bir Rum tercüman görevlendirilmiştir. Hem Ayvalık hem de Cunda’da asayişi ağlamakla görevli resmi memurlar, Eğribozlu, Balıkesir Armutabadlı, Kıbrıslı, Ayzamendli, Midillili, İzmirli, Ayvalıklı, Eskizağralı (Edirne’nin) ve Yunda adasından olan kişilerdi. I. Dünya Harbi ile Çanakkale harpleri sırasında, Cunda adasını çok etkilendi. Cunda Rumları, 1918’de adayı tamamen terk ettiler. Bunun nedenlerinden biri can ve mal güvenliğinin kalmayışının yanı sıra, 1845 yılında beri, Yunanistan’ın doğrudan Yunanilik propagandasına hedef olan yerlerden biri olmasıdır. Aslında 1821 Yunan İsyanından beri, Cunda Rumları, Midilli adası vasıtasıyla Yunanistan ile doğrudan temas halindeydiler ve Osmanlı egemenliğinden kurtulmak istiyorlardı. Bu nedenle 1821-1822 yıllarında Osmanlı idaresinin ağır vergilendirmek yaptığını bahane eden Cunda Rumları, toplu halde isyan ettiler. Osmanlı idaresi, bu isyanlara etkili şekilde müdahale edemedi. Sadece Despot Kulesi denilen yere Osmanlı sancağı çekmekle yetindi. Cunda Rumlarının, Yunanistan’a firar etmesi, 1918 yılına kadar devam etti. Burada küçük bir Osmanlı mahkemesi de mevcuttu.
PANAYIR KURULDU
1910 yılında Ayvalık’a bağlandı. Ortodoks Kilisesinin adada Rumlar arasında Yunanilik propagandasını desteklediği görülüyor. 1878’den beri adanın resmi bir piskoposu bulunuyordu. 1860 tarihli bir Osmanlı belgesine göre de burada Yunan vatandaşlarının da katıldığı bir panayır kuruldu. 1912’de Yunan askerleri burayı işgal etti. Burada Osmanlı Jandarması ile Yunan askerleri arasında çatışmalar çıktı. 1915’te bir Fransız kruvezörü, adanın karakol binasını bombaladı. Neticede Osmanlı Hükümeti, Cunda Rumlarının toptan başka bir yere nakledilmesini kararlaştırdı.
Cunda Rumlarının Osmanlı idaresinden ayrılmadaki teme argümanları, Yunan vatandaşı olduklarını söyleyerek, Osmanlı idaresine vergi vermek istememeleriydi. 1882 yılında Meryem Ana ve 1896 yılında Aya Pandelion Kiliseleri inşa edildi. Kuşkusuz Ayvalık, Cunda adasından daha büyük ve daha ticari bir yerdi. Rusya başta olmak üzere, Batılı devletlerin birer ticari temsilcisi (İsveç ve Norveç dâhil) burada bulunuyordu. Neticede Cunda adası yerlileri, Osmanlı-Yunanistan savaşları yüzünden adadaki mevcudiyetlerini tamamen yitirdiler ve adadan ayrılmak zorunda kaldılar. Hâlbuki zeytinyağı, tuz ve balık gibi ticari emtialar, Rumlar tarafından kontrol ediliyordu.
YUNANİLİK NEDİR?
On dokuzuncu yüzyıl ortalarında Osmanlı bürokrasisinin kullandığı bir sözcük olan Yunanilik, Osmanlı tebaasından iken Yunanistan’ın himayesine girmeyi öneren siyasi bir akımdı. 1910 yılında İzmir, bu akımın merkezlerinden biri oldu. 1847’de Sirozlular, Yunanistan’a geçmek istediler. 1910’da İstanbul Büyükada’daki bir Rum, Yunanistan tabiiyetine geçmek istedi. Osmanlı idaresi Kendi vatandaşı olan Rumların, Yunanistan’ın himayesine girmesine izin vermek istemedi. Hatta Ayvalık’ta bu tür faaliyetlerde bulunan Rumların mallarına el konuldu. Türkiye Rumlarının bir kısmı Yunanistan’a giderek Osmanlı ordusuna karşı savaşmak istediler. Osmanlı idaresinde olan Rodos, Sakız, Sömbeki, Yedi Adalar, Kaşot ve Karyot gibi yerlerin Rumları, gemilerine Yunanistan bayrağı çektiler. Bursa, Urla, Bozcaada, Mersin, Bingazi, Edirne, Seferihisar’da taraftar buldu. Bunlar Osmanlı idaresine cizye vergisi ödemek istemediler ve Osmanlı ordusunda asker olmak istemediler. 1852’de Ege adalarındaki bazı Yahudiler de Yunanilik propagandasının tesirine girdiler. Osmanlı idaresi, bunların mallarını satmakla tehdit etti.