İzmir’i son beş senedir Süper Lig’de temsil etmeye devam eden Göztepe, ülkemizin en üst ligi süper sıfatlı bitik liginin üçüncü haftasını Sivasspor deplasmanından bir puan alarak buna karşı teknik direktörünü kaybederek geçirdi.
Göztepe tarihinin en önemli Başkanlarından Sayın Mehmet Sepil bir kez daha teknik direktör değiştirmiş oldu. Ki Sayın Sepil, “Türkiye'de bulunduğumuz yapı içinde başarısızlıklar geldiği an herkesin gardı çabuk düşüyor, biz yöneticiler de dahil. Bunun sonucunda da bu işin en kolay çözüm yolu teknik direktör değişikliği oluyor. Buna en çok ben 'yanlış' diyorum ama bir sürü teknik direktörle çalıştım”cümlelerinin de sahibi…
Geçmiş olsun bana ve benim gibi teknik direktör istikrarı yanlılarına… Gözü aydın ola 'tez zamanda hocanın boynu vurula' diyenlerin…
Kanımca… Hocayı an itibariyle göndermek ne yazık ki akıllıca olduğunu söylemenin imkânsız olduğu bir karar… Gönderesileri vardıysa kamp öncesi göndermeliydiler… Üçüncü haftada Hoca değiştirmenin çok kötü karar (evet 2 puanda takım ama düşme hattının üstünde). Gelen Hoca “Bu takımı ben kurmadım şunu bunu alın… O bu şu gitsin…” derse ki işler kötü giderse diyecektir… O zaman agora çok daha karışır… Azımsanmayacak olasılık gelen teknik direktör adapte olamazsa iş daha da sıkıntılı hale gelecek, 3. ve 4. teknik direktör değişiklikleri için risk yükselecektir. Sıkıntı döngüsü… Çile Göztepeli çile…
Maça gelirsek… Bardağın dolu tarafı; takım gecen sene iç sahada beş yediği takımdan bence kötü olmayan bir oyunla 1 puan aldı. Boş tarafı; takım 10 kişi kalan rakibi yenemedi. Isınma esnasında adam kaybetmek gibi bir durum ilginç bir şekilde Göztepe’nin başına azımsanmayacak sıklıkta geliyor. Arslanagic’in maç öncesi sakatlanması üzerine Ünal Hoca, Atınçsız (bir ihtimal iki sol ayaklı sol stoperle çıkmamak için) Kerim-Kahraman tercihi ile çıktı. Yenen iki duran top golü de buna bağlandı. Hâlbuki ilk yenen golde esas hata Adis Jahovic’teydi adamını tutamadı. Ardından da bir karşı karşıya pozisyonu kaçırdı. Adis maçta taraftarca çok beğenilmese de top alamadığı en az 10 derin koşu yaptı. İlk gol de onun çabaları sayesinde geldi. Kişisel görüşlere göre değil Opta verilerine göre ilk üç haftanın ilk 11’ine solbek olarak giren Berkan Emir defansif açıdan daha iyi olmayı seçince ya da seçtirilince (Keyode’yi oldukça iyi tuttu) ofansif anlamda daha zayıftı. Bu sezon bitmeden Milli Takım aday kadrosuna çağırılacağını tahmin ettiğim Murat Paluli asistini yaptı. Yenen goller ne kadar hatalıysa atılan özellikle ikinci gol de (Hoca ve teknik ekibin o golde etkisi olmaması olası mı?) o kadar güzeldi. Obinna bildiğimiz gibi gayet iyiydi. Ndiaye ters ayakta zorlanmaya devam etti son paslarda. Baku ortalamaydı alverlerde takıma adapte olmak için zamana ihtiyacı var.
Bu sezon ve Ünal hoca için kendi adıma yorumlarım… Oyuncularla haftada 5-10 idman yapan Ünal Hocadan (ya da Hoca kim olursa olsun o kişi) daha iyi kadro seçimi iddiaları çok çok ilginç geliyor bana… Hayatta kontrol grubu olmadığından doğruluğunu ya da yanlışlığını kanıtlaması da imkânsız. Bu sezon sportif açıdan Hoca ya da takıma başarılı ya da başarısız demek için çok erken… Hoca gitmesini gerektiren bir şey yoktu, en azından sportif başarı kriteri açısından… Geçen sezondan daha iyi ya da kötü değiller şu ana kadar… Taraftarı esas rahatsız eden buysa katılıyorum. İlk 11’de 8-9 eskiden beri birbirini tanıyan topçuyla daha iyi olmalıydılar ama bunun zamanla aşılacağını düşünüyordum… Ünal Hoca sert eleştirisi için düşüncem öyleyse bile Hoca dediğin kişinin işi bu yeri geldiğinde sever yeri geldiğinde fırçalar. Yeni gelenlerin çok zaman almaması… Oyuna girdiklerinde şu ana kadar çok verim vermediler, bu çöp oldukları anlamına gelmez zamana ihtiyaçları olabilir. Kanat dışında merkezden hücum varyasyonları az eleştirisinin de haklılık payı var… Lakin bunda sebep mevcut oyuncu yapısıyla alternatif zor olması gibi… Oyunun genelde Soner-Berkan-Halil üzerine kurulu olmasından gelen eleştirilere gelince ana sebebi eldeki malzemenin en iyilerinin bu olması kanımca. Yeryüzündeki her şey için her zaman her özellik açısından daha iyisi vardır ama Göztepe’nin elindeki bu… Takımda Halil’den daha iyi kanat, Berkan’dan daha iyi orta yapan adam yok ise Hocalar ne yapsın. “What can I do sometimes?” diyordu eski bir Göztepe teknik direktörü olan Fatih Terim. Galibiyet yüzdesine gelirsek… Göztepe Süperlig ortalaması %31.25, Ünal Hoca 24 maçta 7 galibiyet ile %29.16… Hakem katliamlı maç sayısını söylemiyorum bile…
Kim gelirse gelsin altı ay içinde taraftarın en az %10-15’inin yeni teknik direktör için %99 olasılıkla söyleyeceğini tahmin ettiğim cümleleri ben şimdiden beyan edeyim “Bundan teknik direktör olmaz... Çok defansif oynatıyor... Takıma böyle müdahale mi olur... Madem ayni oyunu oynatacaktı neden geldi... Bu adam yedek mi yapılır yol yakınken hemen gitsin... Çöp... Acilen gitmeli… vs “. Umarım yanılırım.
Bir sorun da şu ki son 20 senedeki topçularımızdan teknik direktör yapılabilecek, camianın “He…” diyebileceği adam sayısı çok kısıtlı…
Velhasıl kelam… Hemen bütün teknik direktör değişikliklerinin yapısal istikrarı baltalayan girişimler olduğunu düşünüyorum. Sayın Başkan ve Yönetim Kurulunun “Gelen giden bütün teknik direktörler hatalı da yapımız (yapı derken taraftar yönetim sistemi dahil tüm Göztepe sistemini kastediyorum) pirüpak mı?Yoksa değirmen miyiz?” sorusunu derinden analiz etmesi gerektiğini düşünüyorum. Aksi halde Sayın Başkan ya da yakınlarından biri teknik direktör lisansı alıncaya kadar takımın 50 senedir uzak olduğu teknik direktör istikrarına kavuşması zor gözüküyor. Kim gelirse gelsin… Defansın gol yemediği maçlar kritik Göztepe’nin galip gelebilmesi için. Bu takımın şu anki haliyle daha iyi iş çıkarabilmesi olursa anca zamanla olur… Umarım o zaman tanınır.