İzmir’de “kooperatif krizi” diye yanlış biçimde adlandırılan “kentsel dönüşüm modeli fiyaskosu”na ilişkin yeni bir gelişme yaşandı dün. Büyükşehir Belediyesi, Başkan Cemil Tugay’ın talimatıyla inşaatların bulunduğu ilçelerdeki kaymakamlıklara başvurarak, kooperatiflerin, polis marifetiyle şantiyelerden atılmasını istedi.
Böylece, “İşte İzmir farkı. Kentsel dönüşüm dediğin böyle yapılır” tadındaki anlatılarla, şaşaalı temel atma törenleriyle, kerli ferli büyüklerin hamasi nutuklarıyla takdim edilen “kooperatifler yoluyla kentsel dönüşüm modeli”nin tabutuna son çivi de çakılmış oldu.
Bu gelişme , her ne kadar belediye iştiraki İzbeton sözleşmeyi tek taraflı feshetmiş olsa da kooperatfiler için yeni bir formül bulunur, inşaatlar devam eder, hiç olmazsa zararın bir yerinden dönülür beklentisi içindeki kooperatif üyelerine, “durun bakalım çileniz bitmedi” mesajı taşıyordu. Zira kooperatif yöneticileri ile belediye bürokratları bir “niyet protokolü” üzerinde çalışıyor, ağır şartlar içeriyor olsa da üyelerin çoğunluğu genel kurulda bu protokol için kooperatif yönetimine yetki veriyordu. Kimi üyelerin haklı itirazlarına karşın sıtmaya razı olunmuş, bari ölmeyelim denilmişti.
Büyükşehir Belediyesinin önceki başakanı Tunç Soyer döneminde ortaya konulan bu formül, aslında daha başlarda işlemeyeceğinin sinyallerini vermiş, şoför atladı, lastik patladı türünden gerekçelerle imalatlar gecikmiş, inşaatların tahmin edilen teslim süresi ve öngörülen maliyetler neredeyse iki katına çıkmış, sıtma mı ölüm mü tercihine zorlanan kooperatif üyeleri, “zararın neresinden dönülse...” psikolojisiyle yeni şartları da kabullenmişti. Derken İzmir Büyükşehir Belediyesinde yönetim değişti.
Baştan beri belediye bürokratları ve parti mensupları arasında yaşanan iç çekişmeler sebebiyle süreçlerin kesintiye uğradığı yönündeki söylentileri doğrularcasına adımlar atılmaya başlandı.
Ağustos ayında İzbeton, kooperatiflerle yaptığı sözleşmeyi tek taraflı olarak sonlandırdı. Bu durum üyelerde şok etkisine yıol açsa da belli ki beklenen bir gelişmeydi. Cemil Tugay yönetimi “kooperatifler yoluyla dönüşüm” modelinden vazgeçiyordu. Vazgeçiyordu da yerine hang modeli koyarak yola devam edeceği, yüzüstü bırakılan işleri nasıl yeniden yoluna sokacağı bilinmiyordu. Ağustostan bu yana yaşananlar gösteriyor ki hala da bilinmiyor. Yani kooperatifler tamamen devre dışı. Bunu anladık.
Peki şimdi ne olacak?
Sözleşmelerin tek taraflı feshinin hukuka kesinlikle uygun olmadığı yönünde uzman görüşü alan ancak mahkeme süreçlerinin uzaması riskinden dolayı, bir şekilde uzlaşmaya varılmasını ehveni şer gören üyeler, bu şartlarda hukuki yollara başvurduğunda ( ki hakları) belediyenin bir planı var mı?
Yoksa sıkça iddia edildiği gibi, “oradan bir şey çıkmaz” anlayışıyla mı hareket ediliyor?
Gösterişli tanıtımlara, deve dişi gibi unvanlara sahip isimlere, dahası İzmir Büyükşehir Belediyesine güvenerek, kısıtlı bütçeleriyle bu projeye giren vatandaşları, “ Zaten bir ev satın alsanız da bu kadar para ödeyecektiniz” diye teselli eden! pişkin belediye bürokratlarından sayın Başkanın haberi var mı?
Bu işin nasıl yapılmayacağına kesin olarak karar veren irade, nasıl yapılacağını da planladıysa, neden şimdiye kadar bunu açıklamadı?
Zaten neredeyse öngörülenin iki katına çıkmış olan maliyetler, ağustostan bu yana geçen ve belli ki daha da geçecek olan sürede, yönetilemez boyutlara ulaşınca ne olacak?
Bu soruların cevapları verilmedikçe, “Halledeceğiz merak etmeyin” türünden baştan savma açıklamaların da hiç bir anlamı yok. Duralım bakalım...