Göztepe-Fenerbahçe maçında olup bitenler, Fenerbahçe'yi yönetenlerin son birkaç yıldır türlü propaganda metotları kullanarak başarıyla inşa ettiği "Sistem bizi istemiyor" algısını 2024-2025 sezonu boyunca da kullanma niyetini taşıdıklarını gösteriyor bize.

Ligin daha ikinci haftasındayız. Saha içinde tansiyon düşük. Hakem yorumu gerektiren kararların neredeyse tümü misafir takımın lehine tecelli ediyor. Takım iki farklı önde. Tribünlerde anormallik yok. Oyuncular arasında gerilim söz konusu değil. Derken birden garip şeyler olmaya başlıyor. Deplasman takımının kulüp başkanı, daha önce benzerine rastlanmamış bir şey yapıyor. Maç oynanırken, polis koruması eşliğinde oyun alanının içinden geçerek bir yerlere ulaşmaya çalışıyor. Maç yayınını izleyenlerin gördüğü manzara bu. Bu sırada yakasında kart bulunan bir görevli, başkana fiziksel müdahalede bulunup düşmesine yol açıyor. Haydi geçmiş olsun! Gelsin tartışmalar, suçlamalar, bitip tükenmeyen kim haklı, kim haksız münakaşaları.
Evet, sebebine bakılmaksızın, futbol sahalarında şiddete gösterilecek tolerans "sıfır" olmalı. Başkana saldıran her kimse yasanın gerektirdiği biçimde cezalandırılmalı. Diğer taraftan meselenin bu yönü, bize "oyun oynanırken, kulüp başkanı ne diye sahanın içini yol olarak kullanır?" sorusunu sorma hakkını ortadan kaldırmıyor.

Yarış makul bir ortamda ve normal şartlarda sürmesin, gerilimi eksik olmasın diye bir strateji benimsenmiş sanki. Son yıllardaki tartışmalara, özellikle geçen sezonda yaşananlara bakın. Sanırsınız ki Türk futbolunun tek meselesi, Fenerbahçe'nin şampiyon olamaması. Bu başarısızlığın sorumluları da kulübü yönetenler dışındaki hemen herkes.

"Son 10 yılda rakibimizden daha fazla puan toplamışız. Onlar 4 kez şampiyon olmuş, biz hiç olamıyoruz" diye sık sık önümüze konulan bir istatistik var. Bu argüman, "Sistem bizim şampiyonluğumuzu engelliyor" tezinin doğruluğunu kanıtlamak için sunuluyor. Kimse de "Rakibinden daha çok puan toplamana engel olamayan sistem, şampiyonluğuna nasıl mani oluyor?" diye sormuyor.

Her halde ve şartta biz haklıyız ve mağduruz. Böyle bir şey olabilir mi?

Türkiye'de futbolun kalitesinin izlenmeye değer olmaktan giderek uzaklaşmasının sebebi x takımının bir türlü şampiyon olamaması veya y takımının kayrılması değil. Başta "büyük" addedilenler olmak üzere kulüpleri yönetme makamında bulunanların özeleştiri kültüründen zerre miskal nasiplerini almamış olmaları. Kazanın doğmasına itiraz etmeyip, "kazan ölmüş" denilince kıyameti koparmaları.

Bu yıl da manzaranın pek değişmeyeceği anlaşılıyor.