"Ahh! Kimselerin vakti yok. Durup ince şeyleri anlamaya..." dedi de; yüzümüze yüzümüze vurdu; bu zamanın kabalığını, hoyratlığını...

Bekledi ve çabaladı hep yıllarca; "Hassas Kâlpler Durağı", "İnce Şeyleri Önemseyenler Noktası"nda... Üreterek... Yazarak... Sürekli yüreğimize dokunarak...

"Büyüyüp de 17'ne geldiğinde baban sana idamlar alacak..." diyerek Erdal EREN'e; insan kıymetlilerine yapılanlara kederlenerek, toplumsal kaygılarıyla... 82 yıllık yaşamı boyunca...

82 yıllık yaşamına son gözlerini yumduğunda; tarih, 4 Kasım 2015'i gösteriyordu Ankara'da... Aramızdan ayrılalı 6 yıl oldu henüz... Ama oralardan bir yerlerden bizi izliyor, ‘En güzel Sevda'ların kara saçlı kadını...

***

Dört duvar arasına sığmayan, köyden kente yalın ayak giren insan... Deli Kızın Türküsü... İçinde ayıp, dışında geçim, sol yanında Sevgi vardı hep...

"Tutsak ve kibirli! -Ne gülünç- Gözleri gittikçe iri, gittikçe bunaltı… Gittim, geldim… Kara saçlarımı öylece buldum! Kestim kara saçlarımı, n'olacak şimdi? Bir şeycik olmadı! -Deneyin lütfen- Aydınlığım, deliyim, rüzgârlıyım..." diyecek kadar da yaşama başkaldıran bir kadın...

Bir kıstırılmışlık hâlinin, Şiir'e dökülmüş fotoğrafı... Gitse, gidemiyor. Kalsa kalamıyor... Toplum O'na başka bir yer açmıyor çünkü... "Gelinlikle girdiği evden, kefenle çıkabilir ancak..." Çünkü O, yaşadığı çağın Ortadoğu coğrafyasındaki bir kadını ve O kadının Şiir'e düşen sureti...

Şiir, anlayışlı bir eş ve ailesi, avukatlık, öğretmenlik... Budur Gülten AKIN’ın hayatının özeti… Eşinin işi nedeniyle, zorunlu da olsa bir gezginlik… Bunlar bile; kadının bu kaderi ve bu anlayışı yırtmasına yetmiyor... Gülten AKIN bunun farkında... Belki kendi yaşadıklarının çok ötesinde bir kadın yaratıyor Şiir'lerinde...

Günümüzde hâlâ o evin penceresinde, sokağa iç çekerek bakan kadınlar varken hele... "Kadının adı yok!" dendi de! Çıktı; yazdı, yazdı, yazdı kadının adını… Tüm bu yazdıklarıyla ve yüreğiyle kadına bir kimlik kazandırdı...

***

Sevgi'ye büsbütün inanıyordu ya, Sevda'sını da şöyle tarif etti Şiir'lerinden birinde:

"...Seni sevdim; seni birdenbire değil, usul usul sevdim... 'Uyandım bir sabah' gibi değil, öyle değil... Nasıl yürür öz su dal uçlarına. Ve gün ışığı sislerden düşsel ovalara...

Susuzdu; suya değdi dudaklarım, seni sevdim... Mevsim; kirazlardan eriklerden geçti, yaza döndü... Yitik ceren; arayı arayı, anasını buldu… Adın ölmezlendi, bir ağız da benden geçerek... Soludum üfledim; yaprak pırpırlandı, Ağustos dindi...

Seni sevdim, sevgilerim senden geçerek bütünlendi... Seni sevdim, küçük yuvarlak adamlar. Ve onların yoğun boyunlu kadınları... Düz gitmeden önce, ülkeyi bir baştan bir başa... Yalana yaslanmış, bir çeşit erk kurulmadan önce... Köprüler ve yollar, tahviller senetler hükmünde... Dışa açılmadan önce… İçe açılmadan önce… Kapanmadan önce... Nehirlerimiz ve dağlarımız ve başka başka nelerimiz. Senet senet satılmadan önce... Şirketler, vakıflar, ocaklar kutsal kılınıp. Tanrı parsellenip kapatılmadan önce...

Seni sevdim! Artık tek mümkünüm sensin..."

***

Sevdi ve özledi de! Özlem'ini ise şöyle:

"...Sana büyük caddelerin birinde rastlasam… Elimi uzatsam, tutsam götürsem… Gözlerine baksam gözlerine, konuşmasak! Anlasan...

Elimi uzatsam, tutamasam… Olanca sevgimi yalnızlığımı… Düşünsem, hayır düşünmesem… Senin hiç haberin olmasa… Senin hiç haberin olmaz ki...

Başlar, biter kendi kendine o türkü… Yağmur yağar, akasyalar ıslanır… Bulutlar uçuşur geceleyin… Ben yağmura deli, buluta deli… Bir büyük oyun yaşamak dediğin...

Beni ya sevmeli, ya öldürmeli… Yitirmeli büyük yolların birinde ne varsa. Böcekler gibi başlamalı yeniden! Bu Allahsız, bu yağmur işlemez karanlıkta... Yan garipliğine yürek, yan… Gitti giden..."

***

Yan yürek, yan… Gitti Usta...

Tarih yaprakları; 4 Kasım 2015'i gösterdiğinde, Ankara'dan havalandı sonsuzluğa...

Bedenini toprağa gömdüler, sesi kayıp... Karıştı yüreği; Şair tezgâhlarının kurulduğu, tüm yitip gidenler gibi araf'taki arş'a...

Ezgi ezgi, mısra mısra, dize dize Şiir'lerini okudukça, andıkça, hatırlayıp hatırlattıkça, hemen yanı başımızda...

Ankara'da; Karşıyaka Mezarlığı'nda yatıyor şimdi, ebedi istirahatgâhında... Anısına ve muhteşem üretimlerine saygıyla...