Eşitsizlik... Sokakta gelişmeleri, haberleri izlerken, hatta kendi hayatımıza şöyle bir baktığımızda sıkça karşılaştığımız bir durum. Adaletsizliğin ince çizgileriyle farklı yüzleri var: eğitimde, sağlıkta, gelir koşullarında, cinsiyetlerde, hatta bir gülümsemede bile eşitsizlik kendini gösterebiliyor.

Eşitlik herkesin hakkı, ancak eşit haklara ulaşmak herkes için aynı mı? Kimi bir adım önde hayata başlar, kimi ise onlarca adım geride. Bir çocuk düşünün, eğitim alabilmek için kilometrelerce yol yürümek zorunda. Bir diğer çocuk ise son model teknolojik cihazlarla, hiçbir kaygı taşımadan geleceğe hazırlanıyor. İkisi de aynı yaşta, aynı dünyada yaşayan bireyler ama başlangıç ​​çizgileri farklı. Kırsalda yaşayan bir çocuğun tek sınıfta, az sayıda kitapla okuma yazmaya çalışması ile büyükşehirlerdeki özel okullarda her imkana sahip bölgelerdeki çocukların aynı sınavlarla değerlendirilmesi, sistemi açıkça ortaya koyuyor.

Cinsiyet eşitsizliği'de tartışılması gereken önemli bir mesele. Kadınlar, iş hayatında, sosyal hayatta ve hatta evde bile çoğu zaman ikinci plana atılıyor. Kadınların erkeklerle eşit fırsatlara sahip olamadığı bir dünya, her iki taraf için de büyük bir kayıptır.

Bir haksızlığa sessiz kalmak, o haksızlığın parçası olmaktır. Aynı dünyada, aynı gökyüzü altında yaşarken, daha eşit bir gelecek herkesin hakkı. Eşitsizliğe göz yummamak, bunu normalleştirmemek gerekiyor. Çünkü adalet, herkes için var olması gereken bir değer, bir ayrıcalık değil.

Eşitsizliğin kökleri çok derinlere dayanıyor. Tarihi süreçler, ekonomik sistemler, siyasi yapılar ve hatta kültürel normlar, bu uçurumu daha da derinleştiriyor. Bazı insanlar, daha doğdukları andan itibaren daha fazla fırsata sahip olurken, bazıları ise bu fırsatlardan yoksun kalıyor. Eğitim, sağlık, gelir gibi temel haklara erişimde yaşanan eşitsizlikler, nesilden nesile aktarılıyor ve bir kısır döngüye giriyor.

Eşitsizlik sadece bireyleri değil, toplumları da hasta ediyor. Yüksek gelir eşitsizliği, toplumsal huzursuzluğu artırıyor, suç oranlarını yükseltiyor ve ekonomik büyümeyi yavaşlatıyor. Aynı zamanda, sağlık sorunlarının artmasına, eğitim kalitesinin düşmesine ve sosyal mobilitenin azalmasına da neden oluyor.