Profesyonel futbolcular günümüzde çok büyük paralar kazanıyorlar! Yeni dünya düzeninde kazandıkları paranın adaletsiz olup olmadığını tartışmayacağım. Oyuncu yetenekliyse… Birazda şanslıysa… Sistem de buna göre tezgahlanmış zaten… Amerika’da basketbol, golf, buz okeyi ve beysbol oyuncularını zengin ederken, Avrupa’da ve ülkemizde ise futbol oyunu bu görevi üstleniyor!
Hal böyle olunca da aileler, çocuklarının gelecekte futbolcu olmasını isteyebiliyorlar. Hatta bu nedenle özel bir çaba içerisine de girebiliyorlar. Biz çocukken sorarlardı, “büyüyünce ne olacaksın” diye! Cevaplar genellikle “doktor, mühendis” olurdu. Şimdilerde farklı…
Futbolculuğa rağbet artınca, futbol okullarına da gün doğdu! Hazır yaz da gelmiş, okullar tatil olmuşken, aileler çocuklarını kentin kendilerince en iyi futbol okullarına yazdırıyor ve antrenmanlarını büyük hayaller kurarak izliyorlar. Kenardan hocanın işine karışanı bile gördüm!
Gönderiniz! Yazdırınız! Spor okulu ya da futbol okulu, hiç fark etmez! Ama üç ana kuralı ihmal etmeden!
Bir, “kargaya yavrusu kuzgun görünürmüş”. Doğal olarak kimse evladını yermez. Ancak çocuğunuzun gelecekte bir Messi olamayacağı gerçeğini unutmayınız!
İki, çocuk sporu sporcu olmak için yapmamalı! Yani futbol okuluna çocuğumuzu futbolcu olsun diye değil, sporla yaşamayı öğrensin diye gönderelim!
Herkes en iyi okulu seçerse ne olur! Kalabalık bir futbol okulu kaosu olur! Bu arada en iyiler her zaman profesyonel takımların okulları da değildir! Lütfen çocuklarınızı evinize en yakın amatör futbol kulübünün altyapısına ya da o takımın futbol okuluna gönderin. Semih Şentürk, Onur Kıvrak, Çağdaş Atan, Eren Güngör hep mahallelerindeki alt yapılardan yetişenler… Hatta milli yıldızımız Arda Turan bile öyle! Bu da üçüncüsü…