Uçurtmalar rüzgar sayesinde uçmazlar, rüzgara karşı durdukları için uçarlar…
Türk basın tarihinin onurlu sayfalarında yerini alan 9 EYLÜL Gazetesi’ni yaratanlar da, rüzgara karşı duranlar, rüzgara karşı yürüyenler, basının genç, yiğit baş eğmeyenleri olarak bizleri onurlandırıyor.
***
Ben bu meslekte 55 yılımı güllerle geçirir gibi acılarla geçirdim.
Yağmur gibi hüzünlerle yaşadım.
Yüreğimi kan gülleri ile dağladım.
Ne zaman ki yayına başladı "Gazetecilerin Gazetesi" 9 EYLÜL, güllerim yediverenler gibi açtı.
İçim ısındı.
Yeniden “Kalk” dedim.
“Durma koş bir şeyler yap,” “Dur dediler bir yandan, koşma yeter, dinlen artık koşma…”
Kavganın haricine düşmek olmazdı.
Nefrete karşı dostluğu, yalana karşı hakikati, kine karşı iyiliği savunmak, emperyalizme, faşizme her türlü gericiliğe karşı durmanın demokrasi, barış, özgürlük için koşmanın tam zamanında nasıl dururdum.
12 Mart’ı, 12 Eylül’ü yaşayan bu ülkede, insanları astılar, kestiler, biçtiler, infaz ettiler, kalleşçe yok ettiler, “dört yanımızı puşt zulası” ile sardılar.
Anayasa’da yerini alan lâik, sosyal, demokratik hukuk devletini yok ederek Cumhuriyet’in önüne Cemahire çıkarmak isteyen yılanlar, çıyanlar türemeye başladılar.
Varsa akıllarının uçlarından bile geçirmesinler.
Biz bu ülkeyi üç beş çapulcuya, yobaza yedirtmeyiz.
Her dağ kendi destanını saklar koynunda, her orman kendi uğultusunu!
Bizim dağlarımızda Mustafa Kemâl’in destanı, ormanlarımızda Kuvvacılarımızın uğultusu vardır.
Bizler bu karanlığı yırtacağız!
Kutsal emanetlerin militanları olarak, bu ülkede, beyaz türküler söylenmesini, kırmızı güller açmasını, kuşların barış için uçmasını, aydın ve güzel bir Türkiye yaratılmasını gerçekleştireceğiz.
***
Gökyüzü şahittir.
Sözümüzü yere düşürmeyiz!
Bizim Nâzım Baba'ya, Denizler’e, Mahirler’e, Ulaşlar’a, İbolar’a, Erdallar’a, Ali İsmail Korkmazlar’a, Berkin Elvanlar’a, Aydın Erten’e, Alpaslan Özdoğan’a, Nedim Öztaş’a, Nihat Aydın’a, Mustafa Kemâl Atatürk’e sözümüz var.
O sözler ki, imgelem sonsuzluğunun ateşten gülüdürler.
Kelebek çarpıntılarıyla doğarlar, ölürler.
O sözler ki, kalbimizin üstünde dolu bir tabanca gibi ölüp ölesiye taşırız.
O sözler ki, bir kere çıkmıştır ağzımızdan.
Uğrunda asılırız!
Aydınlık, çağdaş bir Türkiye yolunda verilen mücadelede, 9 EYLÜL'e büyük görevler, sorumluluklar düştüğünün bilincindeyiz.
Bu yolda verilecek mücadelede, "gelecekten hepimiz sorumluyuz" mottolu 9 EYLÜL, ilk kurşunu atan şehit gazetecimiz Hasan Tahsin’in, fikirlerinden, mücadelesinden, hareketlenerek, 10 yıl önce başkanlarımızdan Atila Sertel’in fiziki ve ekonomik koşulları, yani olmazları olur kılarak yayınını gerçekleştirdiği, Misket Dikmen ve Dilek Gappi başkanlarımızın da günümüze kadar yaşamasında büyük katkı sunduğu ve bizlere de emanet ettiği kutsal bir emanettir.
****
Bugün gündemde lâiklik karşıtı iktidar politikaları mevcuttur.
Dezenformasyon yasası olarak sunulan esasen sosyal medyaya sansür yasası vardır!
Meclisin yeni yasama dönemine sansür düzenlemesiyle girmesi anlamlıdır.
Bu düzenleme için iktidarın 3 yıldır büyük çaba sarf ettiği unutulmamalıdır.
Bu yasa sadece gazetecileri değil, sosyal medyayı kullanan herkesi de ilgilendiriyor.
Muhalif yayın yapan TV kanallarına RTÜK cezalar yağdırıyor.
Aynı şekilde Basın İlân Kurumu (BİK) gazetelere aynı yöntemi uyguluyor.
Neticede amaçlanan; toplumun gittikçe yükselen sesinin kısılmasıdır.
Mevcut yasa önerisiyle halk susturulmak, korkutulmak istenmektedir.
****
Sansürcü ve dayatmacı zihniyet, gemi azıya aldı.
Sen ayağa kalkmazsan, karşındaki büyük görünür.
Dünyanın en büyük saraylarını yaptıranların, hırlayanların, ayağa kalkanlar sayesinde nasıl çöplüklere atıldıklarını tarih yazar.
Tarih dündür.
Coğrafya bu gündür!
Tarihte olan coğrafyada da olur.
Tarihte kazananlar hep ınsoumis’ler baş eğmeyenler olmuştur.
Bizler hiçbir yerde, hiçbir zaman, hiçkimseye baş eğmedik.
Baş eğmeyen "Gazetecilerin Gazetesi" 9 EYLÜL Gazetesi’ne eğilmeyen başımı eğiyorum.
Süreçte, ona ve onurlu emekçilerine büyük görev düşüyor.
Bir kez, bin kez daha yineliyorum;
"Gazeteciysen boyun eğme, boyun eğeceksen gazeteciyim deme!"