Alman şair, tiyatro yazarı ve yönetmeni... 
20. yüzyıl Alman şiirinin ve tiyatrosunun en önemli isimleri arasında kabul edilen Berthold; 10 Şubat 1898’de, Alman İmparatorluğu’na bağlı Bavyera Krallığı’nın Augsburg şehrinde doğar.
Ailesi O’na “Eugen” ismini koyar fakat ileriki yıllarda kendisi adını “Berthold” olarak değiştirecektir…
Utangaç bir çocuktur Eugen. İlk şiirleri, henüz 15 yaşındayken okul gazetesinde yayımlanır. 16 yaşında ise Augsburg’un yerel bir gazetesinde yazıları çıkmaya başlar…
1916 yılında; gençlik aşkı olan ve “Bi” diye hitap ettiği, Paula Banholzer’le tanışır. Bu ilişkiden 3 Nisan 1919 tarihinde oğlu Frank Banholzer dünyaya gelecektir. Çocuklarına, Brecht’in çok önem verdiği bir şair olan Frank Wedekind’in adını verirler. 1920 yılında Frank henüz 1 yaşındayken ayrılırlar…
Berthold Brecht, edebiyata ve tiyatroya büyük ilgi duymasına karşın bir süre tıp eğitimi görür. 1918’de, 1. Dünya Savaşı’nın son yılında askere alınır ve bir hastanede görev yapar…
Aynı yıl “Ölü Askerin Öyküsü” adlı bir şiir yazar. Bu şiiri, yıllar sonra Nazilerce suçlanarak Alman yurttaşlığından atılmasına neden olmuştur…
Yine aynı yıl yani 1918’de ilk oyunu şiirsel bir dili olan “BAAL” yayımlanır. Oyunda, doğal içgüdülere ve anarşik bir cinselliğe övgü niteliği taşıyan bölümler vardır…
1922 yılında, oyuncu ve opera sanatçısı Marianne Zoff ile evlenir. 12 Mart 1923’te kızları Hanne Hiob dünyaya gelir. Bu evlilik 5 yıl sürecektir. Marianne ile evliyken, 1924 yılında ikinci oğlu Stefan’ı ve kızı Barbara’yı dünyaya getiren Helene Weigel ile tanışır. 1927 yılında Marianne Zoff’tan ayrılıp Helene Weigel ile üçüncü evliliğini yapar…
***
“Buyurunca Hitler Hazretleri;
Zararlı fikirlerle dolu kitapların yakılmasını,
Halkın önünde, alanlarda,
Öküzler odun yığınlarına araba araba kitap taşıdı.
Gözden düşmüş şairlerden biri,
Hem de en iyilerinden biri,
Şöyle bir göz gezdirdi yakılacak listesine, gitti aklı başından:
Unutulmuştu kendi adı!
Hemen seğirtti çalışma odasına,
Sanki öfkesinden kanatlanmıştı.
O saat bir mektup karaladı zorbalara:
‘Benimkileri de yakın!’ dedi. Benimkileri de!
Yapamazsınız bana bu kötülüğü,
Kenarda bırakamazsınız beni!
Ben de hep gerçeği söylemedim mi kitaplarımda?
Neden davranırsınız bana yalancıymışım gibi? 
Yakın benimkileri de!”
***
1925 yılında yazdığı “Adam Adamdır” adlı oyunu epik tiyatro anlayışının ilk denemesidir. Oyunda, sıradan bir işçi olan Galy Gay’in, sonradan nasıl insanlık için bir savaş makinesine dönüştüğünü, bu nedenle de kişiliklerin nasıl çözülüp dağıldığı anlatılır…
1928’de, “Üç Kuruşluk Opera”yı yayımlar. Tiyatro tarihinde çok önemli bir yeri olan bu eserde; Brecht, maceralarla dolu bir anti-kahramanlar dünyası aracılığıyla sadece geçmişe ışık tutmakla kalmaz, bugünün dünyasına ait çok somut gerçekleri işleyerek, günümüzü farklı bir bakış açısıyla yorumlamaya da imkân tanır. Oyun; ahlâk değerlerini irdeleyip savaşın korkunçluğunu sergilerken, müzikâl açıdan zengin ve esprili biçiminden de ödün vermez…
1930 yılında yayımladığı “Mahagonny Kenti’nin Yükselişi ve Düşüşü”nde, “Üç Kuruşluk Opera” gibi Brecht’le besteci Kurt Weil’ın işbirliği sonucunda ortaya çıkmış başarılı bir müzikâl oyundur. Bu ikinci operasında Brecht, artık görüşlerini somutlaştırarak kapitalist toplumun olumsuz bir ütopyasını sergilemektedir. Marksist Brecht için “Mahagonny”, burjuva saygınlığı yaldızının ardında gizlenen vahşi kapitalizmin simgesidir. Kent, halkın ihtiyaçlarını ve arzularını gerçekleştirmek için kurulmuş, bu ihtiyaç ve arzular da kentin yıkımına yol açmıştır. Yapısal olarak Mahagonny, operayı hicveden bir operadır…
***
Almanya’da Nazilerin yönetime gelmesiyle birlikte Brecht, 1933 yılında Almanya’yı terk eder. Önce İsviçre’ye, oradan Danimarka’ya geçer. 1939’a kadar kaldığı Danimarka’da Tak-Tik, Hitler Rejiminin Korku ve Sefaleti, Galilei’nin Yaşamı, Cesaret Ana ve Çocukları gibi her biri başyapıt olan oyunlar yazar…
Bunlardan “Galilei’nin Yaşamı”, Brecht’in üzerinde en çok çalıştığı oyundur. Yazar, yaşamının son on dokuz yılında bu oyunla meşgul olmuş ve içinde bulunduğu koşullardaki önemli değişiklikleri de oyuna yansıtmıştır…
1939 yılında Danimarka’nın da Nazi tehdidi altına girmesi üzerine önce Finlandiya’ya, oradan da ABD’ye geçer. Brecht’in oyunlarından bazıları bu dönemde İngilizceye çevrilir ve ABD’de sahnelenir. Ne var ki, bu ülkede izleyici Brecht’in oyunlarından tedirgin olur ve ilgi göstermez. 1947’de ABD’de esen Soğuk Savaş rüzgârı, Brecht’in Amerika’ya Karşı Etkinlikleri Soruşturma Komisyonu tarafından sorguya çekilmesine yol açar. Brecht, bu sorgulamada dünya görüşüne ilişkin suçlamalara karşı çıkar. Artık ABD’de de barınamayacağını anlamıştır…
1948 yılında, Alman Demokratik Cumhuriyeti yöneticilerinin çağrısı üzerine Doğu Berlin’e yerleşir ve içlerinde eski eşi Helena Weigel’in de bulunduğu bir grup oyuncuyla “Berliner Ensemble” adlı tiyatro topluluğunu kurar. Berliner Ensemble; gerek kuramsal çalışmaları, gerek sahnelediği çok başarılı oyunlarıyla dünya çapında tanınır... 
***
Dünya tarihinin en kanlı iki savaşına tanıklık eden Berthold Brecht; geleneksel tiyatro anlayışını ilk kez belli bir estetiğe oturtarak, 20. yüzyıl tiyatrosunun en köklü değişikliğini gerçekleştirmiş ve Epik Tiyatro’nun kurucusu olmuştur…
Brecht, hayatı boyunca hep dünyadaki bu bozuk düzenin değişmesinden yana olmuştur. Aynı zamanda insanların fırsat eşitliğine ve düşünce özgürlüğüne sahip olmasını, adaletli bir düzenin kurulmasını istemiştir. Benimsemiş olduğu Marksist dünya görüşü doğrultusunda, böylesine bir dönüşümün gerçekleşeceğine inanmıştır. Ve tiyatronun bu amaca ulaşmak için en etkili araçlardan biri olduğunu düşünmüştür…
14 Ağustos 1956 tarihinde, Doğu Almanya’nın Berlin şehrinde kalp krizi nedeniyle bu dünyadan ayrılana kadar Brecht, üretimleriyle dünyayı değiştirmek istemiş ve bu doğrultuda kendinden sonrası için değişmez ve aşılmaz referans kaynağı olmayı başarmıştır…
Anısına ve muhteşem üretimlerine saygıyla…