"İbn Nüceym, el-Bahrü'r'-raik, VIII, 554-555, İbn Kudame, El Muğni, IV, 194)
Bu iki fıkıh eserine göre; at yarışı oynamak da oynatmak da, milli piyango bileti almak da, böyle bir kurum oluşturmak da günah.
İslamiyetin en önemli yönlerinden biri, Kur'an'ın sağlıklı tefsiridir ki, fıkıh kitapları, bu konuda ciddi rol oynar.
Milli piyango ve at yarışı konusunda kitaplarıyla insanlığı aydınlyatan İbn Nüceym, 1005-1096 yılları arasında yaşamış ve belli ki günümüze açıkça atıfta bulunmuş.
İkinci fıkıh kitabının yani El Muğni'nin "IV, 194" olarak tanımlanan bölümünün müellifi de "Muvaffak'ud-Din Ebu Muhammed Abdullah b. Ahmet b. Muhammed b. Kudame el-Maksidi el Cemaili ed Dimeşki es-Said"
O da aynı görüşte.Bu İslam fıkıh müellifi de Hicri 541'de doğmuş, 620'de ölmüş.
Demiş ki:
Piyango da haram, at yarışı da.Daha doğrusu piyango ile at yarışına atıfta bulunan bir konuda kelam etmiş.
Dünyanın en güzel dinine iman eden, hizmet eden bu iki seçkin adamın görüşleri ortada. Dedikleri belli.
Ama Milli Piyango, geçtiğimiz Yılbaşı en büyük ikramiye olarak 61 milyon TL verdi ve halkın neredeyse 5'de birine yakını piyango bileti aldı. Bu bilet satışından elde edilen gelirin neredeyse yarısı hlazinenin kasasına girdi.
Keza Türkiye'nin en zengin kulübü olarak bilinen ve bütçesi milyarları bulan Türkiye Jokey Kulübü, bilindiği gibi devlete ödemesi gereken payını ödemediği gerekçesiyle 2017 Şubat ayında Varlık Fonu'na devredilmişti.
Her iki fıkıh kitabında adı geçen günah, bir şekilde başlamıştı ama bir önceki dönemde Tarım eski bakanı Eker'in bazı kişisel harcamalarını bu kulübe fatura ettirmesi,yine geçtiğimiz ay yapılan Türkiye Jokey Kulübü, Türkiye Jokey Kulübü Derneği At Yetiştiriciliği ve İslahı İşletmesi'nin yıllık olağan genel kuruluna gözlemci olarak Tarım bakanlığı bürokratının katılması,adı eğer "günah" ise, göz göre göre işlenmişti.
İslamiyeti doğra anlamamız, doğru iman etmemiz, Kur'an'ı iyi yorumlamamız, sadece bizim görevimiz olmamalı.Toplumu yönetenlerin de bunda sorumluluğu olsa durum farklı yöne gidecek.
Bakınız,at yarışları, Osmanlı'nın en muhafazakar döneminde Sultan Abdülaziz döneminde başladı bu ülkede. Miglli Piyango, Türk Hava Kurumu için düzenlenen ikramiyelerle yeşerdi. Devlet,bütün günahlarda hep ön planda yer aldı.
Ama kime göre?
O iki fıkıh kitabına ve onların müelliflerine göre.
Gelde çık işin içinden.
***
Diyanetin önlenemeyen, sonu gelmeyen ve adamı hasta eden fetvalar zincirinin son halkalarından biridir bu.
"Günah" kavramını hiç bir din kurumu bu kadar kafa karıştıran hale sokmamıştı.
***
Muhteşemdi
Münir Özkul, 93 yaşında öldü. Türk Sineması'na 60 yıl hizmet eden muhteşem bir oyuncuydu. Önce insandı. Dosttu, düzgün adamdı.
Aile reisiydi.
1972 yılında , Türk sinemasının erotizm akınına uymayıp Fuar'da sahneye çıktığında sanatçı dostları, onu işletip ailesinden büyük bir miraz kaldığını söylemişler.
Heyecanla gazeteye geldi, "Ne olur bana bir uçak bileti bulun. Bir an önce İstanbul'a gitmem lazım"
THY'nın o yıllarda İstanbul'asıkça seferi yok. Hemen de bilet bulamamış.
Gazetede birlikte çalıştığım, Münir Özkul'un da yakın dostu Hüseyin Baradan, "Yine aynı numara" dedi.
Meğer bu işletme sıkça yapılıyor, Münir Özkul da havaya giriyormuş.
Böylece boşuna İstanbul'a gitmesini engelledik o gün.
Tevazu sahibiydi ve gerçekten lüks bir hayat yaşayamıyordu. Nice filme kalite ve renk katan kimliği ve üstün rol kabiliyeti, onu ne yazık ki, zengin edememişti.
Kalplerde aldığı yer kadar, biraz da öyle yaşayabilseydi ne iyi olurdu.
Nur içinde yatsın.
***
Şakir Kuruş'a vefa
Dile kolay... 53 yaşına kadar futbol oynadı o.Dünya rekortmenleri arasına girdi.
Spordan, futboldan hiç kopmadı. Başkanlığını ve antrenörlüğünü yaptığı, Güney Deniz Saha Komutanlığı'na bağlı Denizgücü Spor Kampı'nda yüzlerce futbolcuyu eğitti.
Tanığım en düzgün adamlardan biri Şakir Kuruş.
Onu Ekspres Gazetesi'ni yönettiğim yıllarda; spor yazarı olarak verdiği katkı vesilesiyle ve tabii Denizgücü Spor Kampı'nda askerlik yaptığım yıllarda yakından tanıma fırsatı buldum.
Adam gibi adam, sporcu gibi sporcu.
Doğru bildiği yoldan şaşmayan, eğilip bükülmeyen bir futbol adamı.
1950'li, 1960'lı, 1970'li yıllarda Denizgücü Spor Kampı Poligon'daki Deniz Er Eğitim Alay Komutanlığı içindeydi.Denizgücü, amatör kümede her yıl şampiyon oluyor, ancak askeri kulüp olduğu için profesyonel kümeye yükselemiyordu.Kuruş, her yıl ama her yıl Denizgücü'nü şampiyon yaparak amirallerinin bile kalbinde taht kurdu. Bahriyeli deyimiyle rütbesi "Başgedikli" idi ama futbolu sevmediği anlaşılan bir Alay Komutanı'nın bu tavrını öğrenen üstleri, albayı apar topar, başka bir alaya gönderdiler.
Hacca gitti, evlendi, ama geleneksel yürüyüşlerini hiç ihmal etmedi.
Hala delikanlı.
Hala popüler. Ve Deniz Kuvvetleri'nden bir kurmay albay, geçenlerde kapısını çaldı, Konak Belediyesi ile ortaklaşa hayata geçirmek istedikleri projesini anlattı:
Şakir Kuruş için bir müze kurulacaktı. Spor hayatı boyunca kazandığı plaketler, kupalar, bu mütevazi ama çok anlamlı müzede sergilenecekti. Evi zaten bir müzeden farksızdı Ş;akir Kuruş'un.Haklı olarak çok duygulandı.Telefonla arayarak bu müjdesini benimle paylaştı.
Gerçekten çok isabetli bir karar.
Göreceksiniz; bu müzenin açılışı çok kalabalık olacak. Onun emeğini sunduğu yüzlerce futbolcu, bu vefa buluşmasında oraya koşacak.
Onun yakın dostu olarak ben de tabii.
***
Tatil cenneti: Türkiye
Türkiye, 2018'e toplam 120 gün tatil beklentisi ile girdi. Bunun doğal olarak Cumartesi ve Pazarları saymamız halinde 104 günü hafta sonu tatili, kalanı da resmi ve dini bayramlarla ilgili. 2018'i tatil cenneti yapan da Kurban Bayramı'nın 20 Ağustos gibi araya sıkışan bir günün de tatil edilmesi beklentisi ile toplam 9 gün sürmesi. 29 Ekim, 15 Temmuz, 213 Nisan, 1 Ocak, ve Ramazan Bayramı da toplandığında tatil bekleyen özellikle memur kesimi, 2018'de her üç günden birini tatil yaparak geçirmek durumunda olacak.
Hafta sonu tatillerini bir kenara bırakırsak; Türkiye, öyle başlığa çıkardığım gibi bir tatil cenneti değil. Mesela Çin'de 23 gün tatil var. Hindistan'da bir ay.Bizde 16 gün ama İspanya'da da 16 gün. İsviçre'de 5, Yunanistan'da 15, Avusturya'da 13, Fransa'da 10, Litvanya'da 13, Rusya'da 12,Polonya'da 10 , İngiltere'de 8, Danimarka'da 9 gün tatil yapıyor insanlar.
Bir ilginç anekdot da 8 Mart Kadınlar Günü ile ilgili. Rusya, Sırbistan, Ukrayna, Küba, Nepal ve Madagaskar gibi ülkelerde 8 Mart Kadınlar Günü tatil ilan ediliyor.
***
Avcılar, daha çok birbirini vuruyor
Yaklaşık 30 yıllık avcılık yapan bir arkadaşımın tespiti bu:
Şumdulerde avcılar, daha çok birbirini vuruyor.
Av mevsimi açıldığında hastanelerin acil servisleri böyle vakalarla doluyor arkadaşımın anlattığına göre.
Nedeni de açık:
Her önüne gelene silah ruhsatı veriliyor. Her önüne gelen ava çıkıyor.
Sonuç böyle oluyor.
Arkadaşımın bu konuda söyleyecekleri var. Diyor ki:
"Avcılık eğitim ister. Avcılık,spordur. Her spor dalında olduğu gibi centilmenlik ister. Dikkat ister,insanın kendi sağlığına önem vermesini ister.Ama öyle olmuyor. Bazı avcılar, gece avında domuz diye arkadaşını vuruyor. Çünkü sürek avlyarında ve toplu avlanmalarda organizasyon yapılmıyor. Gelişigüzel avlanmanın sonucu ortada: Türkiye'de yılda en az 600 kişi bu yüzden yaralanıyor.
Avcılıkla ilgili çekincelerimiz hep oldu.Avı, spor olmaktan çıkarıp katliama dönüştürenlere hep karşı çıktık. Ama işin bir de bu yönü var.Bu yönü, en az onun kadar önemli.
Her alanda olduğu gibi avcılıkta da egitim şart.
Ömrünün neredeyse yarısından çoğunu avcılık yaparak geçiren arkadaşımın tespitindeki son nokta, modern teçhizatın da yeterince kullanılmamış olması. Sinyal aletleri, dürbünler, efekt araçları, tam anlamıyla kullanılmıyor ve kazalar biraz da bu yüzden meydana geliyor.