Bektaşi’nin önüne iki bardak şarap koyup, sormuşlar, “Hangisi daha iyi?” diye. Birinciyi tatmış, ikinciyi göstererek, “Bu” demiş. “İkinciyi tatmadın” demişler, “Bundan kötüsü olamaz” diye yanıtlamış. Halkın büyük çoğunluğunun Kılıçdaroğlu yerine Mansur Yavaş’ı cumhurbaşkanı adayı olarak görmek istemesi, bana bu fıkrayı anımsatıyor; Kılıçdaroğlu yıllardır hiç tat vermiyor, çünkü. Yavaş’ın belediye başkanlığındaki başarısının hakkını da yemeyelim.
***
Bir sosyal demokrat olarak, benim cumhurbaşkanı adayım da Mansur Yavaş, hem de açık ara ile… Üstelik bu yeni de değil, 6 Nisan 2014 tarihli Haber Ekspres Gazetesi’nde “Mansur Yavaş Cumhurbaşkanı olur mu?” başlıklı yazımı şöyle bitirmişim: “Birleştirici aday aramayın, burada birleşilmişi var.”
Ardından da Atatürk’ün şu sözlerini paylaşmışım: “Ülkenin ve devrimin, içeriden ve dışarıdan gelebilecek tehlikelere karşı korunması için, bütün milliyetçi ve cumhuriyetçi kuvvetlerin bir yerde toplanması gerekir.”
Görüşüm değişmedi ama 2014’ten bu yana Türkiye’de her şey değişti. Ortada ne demokrasi kaldı, ne laiklik, ne de hak, hukuk… 2014’te Yavaş gibi bir adayla kazanabilecekken, Ekmeleddin’i aday göstererek, cumhurbaşkanlığını Erdoğan’a hediye eden Kılıçdaroğlu, siyasal İslamcı adaya itiraz eden Prof. Dr. Süheyl Batum, Emine Ülker Tarhan gibi Atatürkçüleri CHP’den ihraç etmiş; “Bir bedel ödenecekse, o bedeli önce ben ödeyeceğim” demiş, ama hiçbir bedel ödememişti. Bugünlere gelmemizde, Kılıçdaroğlu’nun payı çok büyük ve halk bunun farkında… Çok kötü yönetime, pahalılığa, işsizliğe, ekonomi, hukuk ve eğitim sistemlerinin dibe vurmasına karşın, Erdoğan’ın puanının Kılıçdaroğlu’nun üzerinde olması düşündürücü. Halk, Kılıçdaroğlu’nun çökmüş sistemleri ayağa kaldıramayacağını düşünüyor ve ona güvenmiyor. Hal böyleyken ve aday olursa seçilememe olasılığı yüksek iken, Kılıçdaroğlu’nu desteklemeyenlerin ‘Alevi düşmanlığı’ ile suçlanması çok saçma. Çok sevdiğim birçok Alevi dostum da benimle aynı görüşte.
***
Ümit Özdağ’ın ardından, Fatih Erbakan da Yavaş’ın ortak aday gösterilmesini ve işin ilk turda bitirilmesini önerdi; iş ilk turda bitmezse, Erdoğan’ın bir kez daha şapkadan tavşan çıkararak, seçimi kazanma olasılığı yüksek, çünkü. Birçok yönden bu iki isimden çok farklı düşünsem de rahmetli Uğur Mumcu’nun ifadesi ile Atatürkçülüğün ilk maddesi olan ‘antiemperyalizm’de onlarla birleşmeye hazırım.
Yavaş’ın HDP’den oy alamayacağı görüşüne katılmıyorum. Selahattin Demirtaş, HDP seçmeninin Mansur Yavaş dahil, halkın en geniş kesiminin destekleyebileceği bir adaya oy verebileceğini açıklaması durumunda, Türkiye’de çok şey değişir; emperyal oyun bozulur, HDP’nin PKK/PYD’den kopuşu hızlanır; yaşanan sorunlar, Mansur Yavaş’ın cumhurbaşkanlığında sorun olmaktan çıkar ve hızla çözülür.
Türkiye yıllardır sağcı/solcu, Türk/Kürt, Alevi/Sünni, laik/dindar diye bölünmeye çalışılıyor, son zamanlarda da sosyal demokrat/Atatürkçü olarak bölme çabaları var. Cumhuriyet’te Emre Kongar’ın ‘Atatürkçülük ve sosyal demokrasi’ başlıklı yazı dizisini, okumayanlara tavsiye ederim. Çağdaş Atatürkçülüğü “Anti-Emperyalist, Eşitlikçi, Özgürlükçü, Çağdaş, Demokratik, Laik ve Sosyal Hukuk Devleti’ni hedefleyen ve bu hedefe varmak için çağdaş bilimin ve aklın yöntemlerini kullanmayı savunan bir ideoloji, bir hareket, bir siyaset” olarak tarif eden; sosyal demokrasi ve Atatürkçülüğün son derece uyumlu ve iç içe geçmiş kavramlar olduğunu söyleyen Kongar’a katılıyorum. Emperyalist oyunun farkına varanları, Atatürk’ün ifadesi ile ‘milliyetçi ve cumhuriyetçi kuvvetlerin bir yerde toplanması’ için en uygun aday olan ve ilk turda yüzde 70’e yakın oy oranı ile seçilebilecek Mansur Yavaş’ta birleşmeye bir kez daha davet ediyorum.
Sizleri de bekleriz; her şeyin yeniden çok güzel olması için…