60 yıl önce Urla'ya bağlı Bademler köyünden bir çocuk, ömründe ilk kez İzmir'e gitmişti. Dönüşte çocuğa, İzmir'in nasıl bir yer olduğu soruldu. Çocuk:
-İzmir dedikleri köy, bizim köyden büyük, diye cevap verdi.
Tanıdıkların bana sık sık şiir konusunda danışmaları beni, “şiirden sorumlu Türk yurttaşı” yaptı desem yeridir. “Şu şiir nasıldı?”, “Şu şiirin şairi kim?”, “Şu konuda yazılmış bir şiir var mı?” vb vb.
Benden en çok istenen şiirlerden biri, Bademlerli Musa Baran'ın “Harman Yerleri” idi. Çoğu zaman, belgeliğimden şiirin metnini çıkarıp verirdim isteyenlere; dahası, bazı şiir severler, bana bu şiiri okutarak, banda kaydederdi.
Geçenlerde, Dr. Arkeolog Musa Baran'ın oğlu Edip Baran'ın getirdiği “Harman Yerleri” adlı kitap beni bu zahmetten kurtaracak gibi. 180 sayfalık kitap, Bademler Köyü Kültür Sanat ve Eğitim Vakfı yayınları arasında çıktı. Yayınların Genel Sanat Yönetmeni Mustafa Şafak Baran, editörü Ali Kazım Öz. Kapak fotoğrafı, şair Baran'ı, eşek sırtında bir çocukla yan yana gösteriyor.
İtiraf edeyim; kendisini yakından tanıdığım Musa Baran'ın bu kadar çok şiiri olduğunu bilmiyordum. Kaliteli kağıda gayet temiz olarak basılmış kitabın başında editör Öz ile Musa Baran'ın iki oğlu Edip ve Nadi'nin birer sunuş yazısı yer alıyor. Kitabın bir önemli yanı da, Musa Baran'ın öz yaşam öyküsü, eserleri, ödülleri ve benzeri konularda doyurucu bilgiler içermesi. Bir resim açıklaması da benden: Kitabın 22. sayfasında Musa Baran'ı bir mermer koltukta gösteren fotoğraf var. En güzel örneklerini Metropolis (Torbalı Yeniköy) tiyatrosu orkestrasında gördüğümüz bu mermer soylu koltuklarına “Prohedria” deniyor.
Kitabı önce şöyle bir gözden geçirince, Baran'ın Almanca yazdığı, bu dilden çevirdiği bazı şiirleri de içerdiğini farkettim. Bu arada, şairin dinsel inanışının izlerini görmek olası.
“Harman Yerleri”, tarihsiz “Bu da Başka Bahar”, doğum tarihi 1954 olan “Yol Boyunca” şiirleriyle başlıyor. Bunda ve daha bir çok şiirde şairin mesleği olan arkeologluğun anılarını yansıtıyor.
Bu arada, 26.01.1979 tarihinden sonra yazılan onlarca şiirin altında “Cici Ev” notu bulunuyor. Orası, Baran'ın binbir hevesle Narlıdere sırtlarında inşa ettiği sırtı kayada, gözü ovada ev. Yapım ve sonrası olayları yakından izlediğim ev, Hoca'nın mutlu döneminin başlangıcıydı. Baran bu eve geçmişe özlemle bir sarnıç da yaptırmıştı. Yazık ki; ev biraz becene (ıssız) yerde bulunduğu için, hırsızların uğrak yeri olmuş, Baran ailesini canından bezdirmişti.
Benim ilk dikkatimi çeken şiirlerden biri “Elif'e Ağıt”. Bu şiirde, Türk halkının sevdiği insanlara ne kadar değer verdiğini gösterir. İnsanımız, sevdiği insanın, “Günden Yanına Gölgelik” olur; onun yatağını, rüzgar kesen yük dibine yapar. Ölünce de, “Nenni benim ala ganlı Elif'im” diye ağıt yakar.
Musa Baran, Efes kazılarını yöneten, Efes Müzesi'nin temelini atan öncü kazıbilimcilerimizdendi. Bu husus, doğal olarak şiirlerine yansıyor. Ben Baran'ı, Efes Müzesi'ne altın çağını yaşattığı müdürlük döneminden beri tanırım. Dahası, o müdür iken yaşadığım olayı unutmam olası değil. O, Halikarnas Balıkçısı, Azra Erhat ve bendeniz cennet kuşu, bir gece Efes'i dolaşmış, daha ötesi, adeta Efes'in antik çağdaki günlerini yaşamıştık. Azra Anam bu deneyimi, “Ephesus by Night” adlı harika bir yazıyla ölümsüzleştirmişti. Musa Hoca ile yollarımız bir çok kez daha kesişti. Benim Eğitim Yayınları Müdürü olduğum dönemde, TRT'de sürekli program yaptı. Birkaç kez, Turist Rehberliği kurslarında birlikte hocalık ve rehberlik yaptık. Ben bir çok TRT programını Bademler Köyü'nde yaptım. Bademler Köyü'nün nüfusunun 900 civarında olduğu dönemde hemen hemen herkesi tanırdım. Çoğu köylü de beni tanırdı.
Yazımın başına aldığım anektodun tam tersini ben yaşadım.
Geçenlerde bir torunumla Bademler'e gittik. Dönüşte torunum şöyle dedi:
-Dede, bu köyde herkesin yüzü gülüyor.
Ben de dedim ki:
-Hep gülsünler!..
Yazıyı, Dr. Arkeolog Musa Baran'ı simgelediğine inandığım bir şiirle bitireyim:
EFES
Doludizgin indi bir atlı
sanki kanatlı
Archipel karşı durmuş
kıyılar donatlı
Dağlar dize gelip yol vermiş Amazona
ben neyleyim dostlar
bu sevda böyle başlar.
Bin yılların ötesine dalıp nicedir aradım
düşlerim sahi çıktı
buldum
Dünya, sen bir yana!
Gel benim güzel Amazonum,
Efes'im benim,
iki gözüm,
yalınayaklım,
Nartekslere denk fidan soylum
seni bekliyorum.
Gel, dizlerime yaslan
Bülbüllere haber salayım
senin için ötsünler.
İstersen uyu,
musalar ninnini söylesin.
İstersen yürü,
yollarına defne yaprakları sereyim.
Ya da Efes'im beni,
Güzel Amazonum.
Kıratın olayım, dola upuzun kollarını boynuma
al beni götür
götürebildiğin yere dek
Çünkü her şey değişecek.