Bugün insanlarımızdan söz edeceğim. Barış Pınarı Harekatı’nda kahraman askerlerimizin başarısını dinledikten sonra Urla sahiline uzandım. Yaz bitti, sonbahara girdik ama güneşlenenler pastırma yazının tadını çıkarıyordu. Bende öyle yaptım bir süre.
Güzel hava, ılık bir sonbahar dedik ama hayatın gerçekleri de bizi ne yazık ki bırakmıyor.
Pazara gittim. İnsanlar fiyatları kontrol ederek alış veriş yapıyordu. Gerçekten fiyatlar el yakıyordu. Kavacık üzümü 8 lira, taze fasulye ile börülce 10 lira, mantar 12 lira. Cevizin fiyatı ise 30 liraya dayanmış. Fındık deseniz yayına yaklaşılmıyor. Badem, hiç sormayın. Aşure ayındayız. Badem lazım. Ne yapacağız? Kilosu 50 liraya kadar gidiyor. Nerede ise tane ile badem alır duruma geldik anlayacağız. Pazardaki fiyatlardan sonra ister istemez enflasyonu hatırlıyorum. Hani enflasyon 9 nokta 26’ya inerek tek rakam olmuştu. Vallahi bu konu beni aşıyor. Uzmanına soralım.
Johns Hopkins Üniversitesi’nde görev yapan ve Beyaz Saray’da Ronald Reagan döneminde ekonomik danışman olarak da çalışan Profesör Hanke, enflasyonu değerlendirdi;
“ Türkiye’nin yıllık enflasyon oranı 2019 tarihi itibariyle doğru ölçümlenmiş hali. Yıllık enflasyon yüzde 43’dür. TÜİK ölçümlemeleri güvenilir değil”
Uzmanların yalancısıyım;
“Enflasyon ölçülürken alınan değerler içinde hiç kullanılmayan pek çok ürün olduğu için enflasyon düşük çıkıyor.”
Urla dedik. Nerelere geldik. Yolculuğum bitmedi. İnsanların ne yaptığına bakıyorum, anlamaya çalışıyorum. Örneğin Konak meydanı her zamanki gibi kalabalık. Güvercinlere yem atanlar fotoğraf çektirenler. Vatandaşı ağaç altında çekmiş battaniyesini uyuyor. Kimse bakmıyor bile. Başı boş köpekler her yerde. Duyarlı bir kadın kakasını yapmak isteyen köpeğe engel olmaya çalıştı ama nafile, yapacağını yaptı. Buralardaki insanlar vatanı uğrana çarpışan erlerimizi düşünüyorlar mı? İnsanlara soramadım ama düşünmemeleri olanaksız.
Yaşamla ilgili ne dersek diyelim insanlarla, yaşamla ilgili en güzel şiirleri Nazım Hikmet yazmış. Bizde son sözü onun yaşamla ilgili dizelerinin bir bölümü ile tamamlayalım.
“Yaşamak şakaya gelmez. Büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın, bir sincap gibi mesela, yani yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden, yani bütün işin gücün yaşamak olacak. Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin, hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil, ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için, yaşamak yanı ağır bastığından.”
Haftaya yeniden buluşmak üzere hoşça kalın dostlar.