İklim değişikliği giderek etkisini arttırıyor. Hortumlar, deniz taşmaları, ılık geçen kış, Temmuz’da sağanak ve dolu yağışları… İklim değiştikçe, çevremizde yaşayan canlılar da değişiyor; sinek veya kene gibi bazı yeni vektörler, mülteciler veya turistler aracılığıyla gelen bazı tehlikeli enfeksiyonları yayabiliyor.
Yakın zamanda, Urla’daki evimizin balkonuna konan siyah sivrisineğin fotoğrafını çekip, konunun uzmanı dostlara danıştım. Yanıt, muhtemelen Aedes albopictus türü olduğu yönündeydi. Bu tür Türkiye’de pek bilinmeyen Zika, Dang humması, sarıhumma ve Chikungunya enfeksiyonlarını bulaştırıyor.
Mart sonlarında yine Urla’da, sık gördüğümüz sivrisineklerden en az 1,5 kat daha iri bir sivrisinek öldürmüştüm, o da adını önceden duymadığım insanlara bruselloz, kuş gribi ve Batı Nil ensafaliti bulaştırabilen Culiseta cinsi çıkmıştı.
İklim değişikliği ile Türkiye’de yayılması olası en tehlikeli enfeksiyon ise Plasmodium falciparum sıtması. Dünyada halen en çok insan ölümüne yol açan enfeksiyon, çoğu Afrika’daki 5 yaşın altındaki çocuklar olmak üzere, yılda yaklaşık 600.000 insanın ölümüne yol açıyor. Bu enfeksiyonun vektörü Anopheles cinsi sivrisinekler Türkiye’de mevcut; 1995 ve 1997 yıllarında yurt dışına çıkmamış iki yerli olguda P. falciparum sıtması tanısı koymuş ve yayınlamıştım; yani tehlike büyük.
Bunlar potansiyel enfeksiyon tehlikeleri; bir de şu an görülen, son derece önemli iki enfeksiyon var. Hyalomma cinsi kene sokmasıyla bulaşan ve ölümle sonuçlanabilen Kırım Kongo kanamalı ateşi ve leyişmanyaz. Tatarcık, yakarca veya kum sineği denen Phlebotomus cinsi minik sineklerle bulaşan leyişmanyaz, iç organları tuttuğunda, insanlar ve köpekler için çok büyük tehlike; ayrıca tedavisi son derece güç. Mültecilerle Leishmania donovani ve L. major gibi yeni türler de Türkiye’ye girdi ve yayılıyor. Bazıları ‘Şark çıbanı’ denen deri lezyonlarına yol açıyor.
Sineklerle mücadele, bu nedenlerle son derece önemli... Bakterilere karşı direnci araştırmak için nasıl antibiyogram yapıyorsak, sineklerin insektisitlere direnci de araştırılmalı ve etkili bulunan insektisitler uygulanmalı.
İklim değişikliği denizlerimizdeki yaşamı da süratle değiştiriyor. Kızıldeniz’den Süveyş Kanalı yoluyla Akdeniz’e geçen birçok canlı türü Ege Denizi’ne ulaştı ve kuzeye doğru ilerliyor. Balon balığı gibi istilacı türlerle yapılan mücadele çok yerinde. Datça’daki canlıların çok büyük bölümü artık Kızıldeniz göçmeni ve bazıları çok tehlikeli… Geçen yıl onlarca çocuğun etrafında yüzdüğü bir iskelenin altında dolaşan göçmen bir Aslan balığını görüntülemiştim. Datça’da 10 yıl kadar önce görmeye başladığım ‘sıcak denizhıyarı’ olarak bilinen Synaptula reciprocans türünü Çeşme’de, üstelik çok sayıda görmek benim için sürpriz oldu. Şekli insan kalın bağırsağını andıran bu tür yenmiyor; dokunulduğunda ağrı, yanma ve kaşıntıya yol açabiliyor ve serinliğiyle ünlü Çeşme denizinin artık ‘sıcak’ olma yolunda ilerlediğini düşündürüyor…
Aslan, trakonya, iskorpit gibi balıkların dikenleri ve bazı denizanalarının dokunaçları çok zehirli. Bunlarla temas sonrası hızla yapılması gereken, yakmamaya özen göstererek, sıcak uygulamak… Sıcak suya batırılmış bir kaşık, sıcak su torbası veya yanan bir sigaranın ucunu 1 cm. kadar yaklaştırma gibi bir yöntemle, protein yapısındaki zehir, büyük ölçüde etkisiz hale getirilebilir; ağrı ve şişme azaltılabilir.
Büyükşehir Belediye Başkanları hekim olduğu için, İzmir şanslı. Dr. Cemil Tugay, Sağlık işlerinden sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı Halk Sağlıkçı Prof. Dr. Pınar Okyay ve Veteriner İşleri Halk Sağlığı Dairesi Başkanı Gökhan Özdemir’le birlikte, ‘Tek Sağlık’ anlayışı çerçevesinde, İzmir’de daha sağlıklı koşulların oluşması için yeni projeler geliştireceklerdir.