Osmanlı Devleti, 1829’da Edirne Anlaşması'yla Yunanistan’ın bağımsızlığını tanıdı. Bu tarihten itibaren Batı Anadolu’daki İzmir ve Ayvalık gibi kentler Yunan propagandasının doğrudan hedefi haline geldi

Helenizm’i Anadolu’da canlandırmak isteyen Yunanistan, çeşitli teşkilat ve derneklerle, özellikle İzmir üzerinde etkili oldu. Aslında Anadolu’da Giresun, Ordu, Trabzon gibi Karadeniz sahil kentlerinde Yunan vatandaşları bulunmasına rağmen, Yunan propagandistler İzmir üzerinde yoğunlaştılar. Bunun nedeni, İzmir’in Yunanistan’a yakın olması, Rum metropolitliğinin burada bulunması, İzmir ile Pire arasında düzenli vapur seferlerinin bulunması, Urla, İzmir merkez ve Ayvalık’ta hatırı sayılır oranda bir Rum nüfusun mevcut olmasıdır. Aslında, İzmir’de Yunanlılar'ın tarihsel kökenleri çok eski ve güçlü değildir. Tarihsel olarak bakıldığında, İzmir’de 1840’lara kadar Yunan vatandaşı bulunmaz. İzmir Rumları'nın ve Ermenileri'nin kökeni, Yunanlılar'dan daha eskidir. Yunanistan, hem yerli Rumları ve Ermenileri, hem de Ege adalarından İzmir ve civarına getirdiği Yunanlılar ile İzmir’de ‘suni bir nüfus’ oluşturmaya kalkmıştır. Bu nüfus, Yunanistan'ın yenilmesi sonucunda, Mübadele ile birlikte İzmir’den Yunanistan’a gönderilmiştir. Böylelikle İzmir’in en eski ekalliyetlerinden olan Rumlar ile Ermeniler, Yunan propagandasının kurbanı olarak, 1924’ten sonra, İzmir tarihinden silinmişlerdir.

PANDELYON YUNAN KUMPANYASI

İzmir Ortodoks Yunan cemaatinin 1887 tarihli yönetmeliği, Osmanlı Arşivi'nde korunmaktadır. Buna göre, İzmir metropoliti Yunanlılar'ın ruhani reisidir. Kilise, hayri kurumlar, mektepler, bu cemaatin üyeleri tarafından idare edilecektir. Bu kurumların idarecileri, İzmir’de en az üç yıl oturmuş azalar olacaktır. Hora heyeti, seçimle belirlenecektir. Buna benzer maddeler, İzmir’deki Ortodoks Yunan cemaatinin, II. Abdülhamit devrinde örgütlendiğini göstermektedir. Kuşkusuz çok daha önce, 1844 yılından itibaren, Türkiye kökenli Rumlar, Yunan meclisinde kendilerine yer edinme çabasına giriştiler. Pire ile İzmir arasındaki vapur seferleri Türkiyeli Rumlar'ın firarını kolaylaştırdı. Pandelyon Yunan Kumpanyası vapurları düzenli olarak İzmir’e geldiler. 1865 yılından itibaren İzmir’e bağlı bazı köylerdeki şahıslar da Yunan vatandaşlığını elde etmişlerdi. 1911 tarihli bir Osmanlı belgesinde, İzmir’deki Rumlar'ın Yunan kralının doğum gününü kutladıkları, Rum gençlerin İzmir’deki Yunan konsolosluğu önünde Yunanistan lehine tezahüratta bulundukları belirtilir. İzmir’deki Paptiyos Klubü ile Armonya ve Nea İzmirni gibi gazeteler Yunan sempatizanlığını artırıyordu. Yunan vatandaşı tacirler, özellikle maden işletmeciliği alanında Osmanlı devletinden çeşitli imtiyazlar elde ettiler. Örneğin Şirince’deki zımpara madeni Yunanlı Sidri Galika tarafından işletildi. Seydiköy’deki simli kurşun madeni Yunan banker Pavlo Umro’nun tekelindeydi. Yunan vatandaşları zamanla İzmir’in çeşitli semtlerinde evler, bahçeler ve araziler edindiler. İzmir’in Arap Hüseyin çeşmesi mevkiinde, Frenk mahallesinde, Göztepe’de, Aya Yani mahallesinde ve Rum Kabristanı Mahallesi'nde, Yunan vatandaşları evler ve bahçelere sahip oldular.

İzmir’de Yunan propagandası, kulüpler, gazeteler, doktorlar, diplomatlar, Düyun-ı Umumiye memurları, Rum Ortodoks kilisesi üyeleri, İzmir-Karşıyaka demiryolu mensupları, Yunan bankaları, Yunanistan Ordusu'nda görevli Ermeni askerler gibi aygıtlarla gerçekleştirildi. Örneğin, İzmir’de Yunan taraftarı bir basın oluşturuldu. Yerli Rumlar ile Yunanlılar tarafından Yunan siyasi emelleri için Yunanca gazeteler çıkarıldı. İzmir’de yayınlanan Kozmos, Telegrafos, Faros, Amaltiya isimli gazetelerde Yunan emelleri doğrultusunda propaganda yapıldı. Türk-Yunan siyasi ve diplomatik ilişkilerinde İzmir ve hinterlandı, özel bir sorun oluşturmuştur. Yunan Cumhurbaşkanı Venizelos’un ABD Cumhurbaşkanı Wilson’a gönderdiği 12 Nisan 1919 tarihli mektupta, İzmir’in işgalinin sözde gerekçelerini belirtilmiştir. Venizelos tarafından belirtilen gerekçeler, kuşkusuz objektif değildir. Bunlar, İzmir’in işgaline hukuki zemin hazırlama çabasından başka bir şey değildi. Venizelos, mektubunda, İzmir’de Yunanlılar'ın Türklere oranla belirli bir çoğunluk oluşturduğunu; Helenizm’in Türkler tarafından yok edildiğini, Helenlerin yerel idare (Osmanlı) tarafından korunmadığını, ‘zavallı Yunanlıların’ hak aramak için Yunanistan’a sürekli şikâyette bulunduklarını ileri sürüyordu. Osmanlı idaresi ise İzmir’deki Yunan tebaasının Yerli Rumlar olduklarını, çoğunun Kayseri Rum’u olduğunu biliyor, hatta Ayvalık’taki Yunan vatandaşlarının Ayvalık’ta ruhsatsız kilise inşa ettiklerini ve İzmir’deki Yunan vatandaşlarıyla siyasi irtibatlarının bulunmasından rahatsız olmuştu. İzmir’in Yunan Ordusu tarafından 15 Mayıs 1919’da işgali Türk kamuoyunda büyük bir infiale sebep oldu. Özellikle disiplinsiz Yunan askerlerinin İslamlar-Türklere yaptıkları sorumsuzca davranışlar Türkler'in infialine sebep oldu. 28 Nisan 1921’de İzmir’de Çorakkapı Camsi son cemaat yerindeki mermerin üzerine haç, Yunan askeri ve Yunan bandırası resimleri çizilmesi Müslümanlar'ın hissiyatını rencide etti. Yunan askerlerinin bu camiye ateş etmeleri sonucunda, cami ve minare hasar gördü. 12 Nisan 1920’deki Yunan kıtalarının 1. Kordon'da resmigeçit yapması Türkleri fevkalade etkiledi. Yunan Kraliçesi'nin Kızılhaç Hastanesi'ni ziyaret maksadıyla İzmir’e gelmesi, Yunan ve Rum askerleri selamlaması Türkler tarafından unutulmadı. Yunan kralı da, Averof zırhlısıyla İzmir Limanı'na geldi, ama karaya çıkamadı. Buradan Bandırma’ya gitti. Yine Menemen Hükumet Konağı'ndaki Osmanlı armasının Yunanlı askerler tarafından sökülmesi; Yunan serserilerin Frenk mahallesinde suça bulaşmaları, unutulmadı. 29 Ağustos 1921 tarihinde Yunan askerleri, Yamanlar köylülerine eziyet ettiler. Karşıyaka’da bulunan Yunan askerleri Yamanlar köyünde gelerek kadınlara saldırdılar, Yamanlar camisinin kavak ağaçlarını kestiler, köylüklere ait karasığır ve öküzleri öldürdüler, atları çaldılar, keçileri gasp ettiler. Yunan askerleri Narlıdere’de de gasp olaylarına karıştılar. İzmir’de oturan Yunanlı tabip Nikolayidis, muayenehanesinde Yunan armasını havi levhalar asıyor ve bunu gelenlere gösteriyor. Yerli Rumlar'dan oluşturulan Rum çeteleri, Türklere dehşet saçıyor. Kuşkusuz Ege adalarından da Yunan eşkıyaları geliyor, Aydın ve İzmir sahillerini yağmalıyorlar. İzmir Rum Yetimhanesi, Ayvalık Tisihameridion Sandığı, Yunan bahriyesine maddi yardımda bulunuyor. Sisam Adası'ndaki Etniki Eterya mensupları İzmir’de Yunanistan lehine faaliyet içine giriyorlar. Yunanistan’ın İzmir merkezde genel konsolosluğu bulunuyor. Urla, Aydın ve Ayvalık’ta da viskonsüllüğü mevcuttu.

Mübadele’den sonra, Türk-Yunan ilişkileri belli bir seviyede devam etti. 1925’te İstanbul’da Darülfünun’da Yunanca ve Latince kürsüsü kuruldu. İşgal döneminde İzmir Belediye Başkanı olan Hacı Hüsnü Paşa, Yunanistan’ın yenilmesinden sonra Atina’ya kaçtı. Bundan dolayı, Gazi Mustafa Kemal’ın talimatıyla, 1927’de işgal sırasında Yunan askerleriyle işbirliği yaptığı gerekçesiyle, Hacı Hüsnü Paşa, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkarıldı. 1937’de Atatürk’ün emriyle İzmir’de St. Jean Kilisesi'nde bulunan dini eşyalar, Yunan Hükümeti'ne teslim edildi. Buna ek olarak, 1940 yılında ismet İnönü tarafından, İzmir Aya Yani Evangelist Kilisesi'nde bulunan bazı dini eşyalar Yunan Hükumeti'ne hediye edildi.