Kimse kimsenin hayatını bozamaz.
Çoğu zaman iznimizle kattıklarımız, gün gelir o izni kullanarak karmaşıklaştırırlar hayatımızı.
Bu yüzden şikayet de gereksizdir.
Hayatın kendisi tecrübedir aslında.
Öğrenmenin en zoru, bizzat yaşadıklarımızdır.
En basiti ise, başkalarının yaşadıklarından ders çıkarmak.
Hal böyle olunca da, karmaşık sandığımız olaylar, aslında en basit olanlardır.
Kolay gelir, zorlaştırırız, basitçe çözeriz.
Çözdükçe daha basit yollar bulabilirsek ne mutlu.
***
Yaşam içinde sevdiklerimiz ve sevmediklerimiz olur
Zaman zaman hayatımızın içine aldıklarımız, zaman zaman da çıkardıklarımız.
Ancak kaç yıl sürerse sürsün, hayatımızda olup bitenlerden biz sorumluyuz.
Başkalarını suçlamak ise işin kolay yolu.
***
İşte böyle zamanların birinde, sık sık evinin kapısını çalıp bir şeyler dilenen kadından bıkıp, oldukça rahatsız olan evin hanımı, bir gün yine aynı dilenci kapısını çaldığında ondan kurtulmaya karar verir.
Dilenciye biraz beklemesini söyler.
Mutfaktan bir ekmek alır ve ortasından yararak arasına peynir, zeytin yerleştirir.
Bu arada arasına haşarat öldürmede kullandığı kuvvetli zehirden dökmeyi de ihmal etmez.
***
Dışarıya çıkıp ekmeği dilenciye uzattığında, kadın teşekkür edip evden ayrılır.
İyice acıkan kadın bir caminin avlusunda biraz önce kendisine verilen ekmeği çıkarıp tam yiyeceği esnada elini yüzünü yıkamakta olan bir askerin kendisine baktığını görür.
Askerin halinden, yoldan geldiği ve yorgunluğu anlaşılmaktadır.
Dilenci, askerin bakışlarından onun aç olduğunu ve sanki “Biraz da bana verir misin?” anlamı çıkarmıştır.
Gencin haline acıyan kadın, ekmeğin hepsini askere verir ve oradan uzaklaşır.
***
Dilenci kadının verdiği ekmeği iştahla yiyen asker, çok geçmeden acıyla kıvranmaya başlar.
Bir müddet sonra camiye gelen cemaat yerde kıvranan gencin kimin nesi olduğunu sorup öğrendikten sonra alıp evine götürürler.
Evin hanımı, aylardır binbir ümitle terhisini beklediği yeni terhis olmuş oğlunu perişan vaziyette karşısında görünce çırpınmaya, dövünmeye başlar.
Biraz zaman geçip de sakinleşen kadın, oğluna ne olduğunu, niçin kıvrandığını sorup öğrenmeye çalışır.
Delikanlı biraz önce cami avlusunda bir dilenci kadının kendisine ekmek verdiğini, onu yedikten sonra bu hale geldiğini söyleyince kadın ona verdiği ekmeği hatırlar ve başından aşağıya kaynar sular dökülür.
“Ben ne yaptım?” diye dövünmeye başlar ama iş işten geçmiştir.
Askerden yeni dönmüş oğlu oracıkta hayata gözlerini yumar.
***
Kıssadan hisse;
Atalarımız ne güzel söylemiş.
“Her ne doğrarsan aşına, o çıkar karşına.”
Hayatınızın içine kimi aldıysanız, onun yaptıkları da aslında sizin izin verdiklerinizdir.
Kimseye kızmayın.
Kendinize bile...