Aslında bu hafta "siyasi konuların" üstünü açmayacaktım. Tıpkı TBMM gibi "bu hafta kapalıyız, haftaya Allah kerim" diyecektim.
Amma ve de lakin, iktidar- muhalefet arasındaki "söz düellosu" başka mecralara taşınıp iktidarın kabzımallığa soyunup "turpun büyüğü, küçüğü" diye yarattıkları enflasyonun üzerinde yapılan zamlarla etiketleri değiştirtmesi (!) karşısında; olmaz ki, böylede sessiz kalınmaz ki, demek zorunda kaldım.
Öyle ya, halkın seçtiği belediyelere operasyon çekip, kayyum atayan iktidar için, CHP lideri de turpların üzerine konulan etiketleri toplayıp her birini kırmızıya boyayıp başta emekliler, işçiler ve atanamayan öğretmenlerin eline verdi. Şimdi sokaklar ceplerde bekleyen kartlarla hareketlenmeye başladı. CHP lideri Özgür Özel, "turpu bırak, korkmuyorsan sandığa gel" diyerek kırmızı kartını havaya kaldırdı.
Bu arada sayın Erdoğan, ekonomistlik gömleğini çıkarıp, futbolcu formasını giyerek "Ben futbol oynadım; hiç kırmızı kart çeken olmadı." deyince arşivler karıştırıldı. O kırmızı kart bulundu. Halk şimdi sandığın peşine düşüp gerçek kırmızı kart göstermeye hazırlanıyor!
Evet "kırmızı kartlar" gösteriliyordu ki, Bolu Kartalkaya'dan gelen "kara haber" hepimizi Köroğlu'nun yüksek tepelerindeki feci otel yangınına çevirdi. Maalesef 12 katlı ahşap otelde çıkan yangın kar tatiline gelen 238 kayıtlı misafirden 76'sının canına mal oldu ve yüreklerimizi dağladı.
Dokuzuncu Cumhurbaşkanımız rahmetli Süleyman Demirel'in Türk siyasetine damga vuran "Siyasette 24 saat çok uzun bir süredir" sözündeki gibi siyasi gelişmelere 24 saatlik "Milli yas" ile bir virgül atmamıza neden oldu. Hatta bu konuda haber yapan gazetelerin kapatılacağını, muhabir ve yazarların hapse atılacağını da resmen ilan etti. Tabii ki, otelin izin belgesinden tutun, içinde yangın sensörlerinin ve merdivenlerinin olup olmadığı bile sorulamadı! İnsanların merdivenlerden değil, yatak örtülerini ekleyerek aşağı atladıklarını görerek bir fikir sabi olduk. İşletmeci ve 9 kişinin tutuklanmasının ardından sır perdesi aralanacak.
***
Hatırlayacağınız gibi geçen haftaki yazımda sizlerle Önder Limoncuoğlu' nun "Felsefe Bahçesinde Gezintiler" adlı kitabında birlikte siyaseten gezinmiştik. Biliyorsunuz ki, estetik "sanat ve güzelliğin" felsefesidir. Maalesef onu bile siyaset çamuruna buladık!
Evet 24 saatlik "Milli yas" bitti. Bayrağımız yine göklerde dalgalanmaya başladı. Fakat karakış Bodrum' da hortuma neden oldu. Antalya'da deprem yüreğimizi hoplattı. Diyeceğim o ki, Shad Helmstetter "İçe Dönük Konuşmanın Gücü" kitabında size verdiği bilgiler ışığında Kendinizle konuşun! Sözcükleri (doğru sözcükleri) öğrenin ve onları kullanın! İçe dönük konuşmanın gücüyle başarıyı yaşamınızda kalıcı kılın.
Yine çok konuşulan konulardan biri de strestir. Dolayısı ile ölüm sebeplerinin en başında yer alan koroner kalp, kanser, inme ve hipertansiyon hastalıkları esas olarak bir hayat biçiminin sonucudur. Stres konusunda en çok satan kitaplar arasında yakından tanıma fırsatını bulduğum Acar Baltaş ve Zühal Baltaş'ın yazdığı "Stres ve başa çıkma yolları" nı bir kez daha raflardan indirdim. Bu kitapta stresle başa çıkabilmenin ,stres altında da başarılı olabilmenin ve sağlığınızı koruyabilmenin
Yollarını buldum, sizlerde bulabilirsiniz.
Japonlar da herkesin bir "ikigaisi" olduğuna inanır. Nitekim Hector Garcia ile Francesc Mıralles japonların uzun ve mutlu yaşam sırrını IKIGAI kitabında çok iyi anlatıyor.
Şimdi sizlere dönüp soruyorum; kim her gününü mutlu yaşamak istemez ki?