Avukatlar korkuyor.
Korkularını tanımlarken, “Bizi de darbeci diye yaftalayacaklar endişesindeyiz. Zorunlu olarak görevlendirilsek bile, yapılan işkenceleri görmemezlikten geliyoruz...” diyorlar.
Bu hukukun geldiği nokta değildir.
Bu hukukun bittiği noktadır...
Sadece avukatlar değil; öğretmenler, mühendisler, doktorlar, savcılar, hakimler ve hatta gazeteciler de korkuyor.
Korku koca bir toplumu sarıp sarmalarken, olağanüstü zamanlar olağan hale geliyor.

***

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan'ın, partisinin il başkanlığının bulunduğu binadaki bir restoranda saldırıya uğraması da korkunun eseridir.
Korku, şiddeti körükler.
Ama aynı zamanda sessizliği de.
Estirdiği şiddeti bir dereceye kadar önleyebilirsiniz, ancak dalga dalga yayılan korkuyu asla.
O yüzden korkudan korkmalıyız.
Korkan insanın iradesi özgür değildir.
Korkan insanın kararları kesin değildir.
Korkan insanın vicdanı susar.
Korkan insanın umudu yoktur.

***

Öyleyse ne yapacağız?
Elimizi kolumuzu bağlayıp bir kenarda bekleyip, zamanın her şeyi değiştireceğini düşünüp, “bunlar da geçer” diyerek, olan biteni başkalarına havale edebiliriz.
Toplumun kendi içinden kahramanlar çıkarmasını, onun da kötü gidişe dur demesini umabiliriz.
Mücadeleyi başkalarına havale edip evlendirme programlarına dalabiliriz.
Ya da düşünürüz...
Neden, niçin gibi sorularla etrafımızı sorgulayarak, insan onuruna yakışmayan bütün davranışlara, uygulamalara karşı çıkabiliriz.
Zor değildir...
Düşündüğümüzün aksine, karşı çıkmak insanın doğasında bulunan en basit tepki verme biçimidir.
Yani zaten doğamızda vardır.
Doğumumuzdan itibaren öğretilen “elleme, dokunma, yapma, konuşma” gibi bizi her türlü baskı altında tutan emir kiplerinden sıyrılıp, korkumuzu yenmekle başlayabiliriz.
Kendimizi yenmekle başlayabiliriz...

***

Kısa ve öz söyleyeyim.
Nelerden vazgeçebiliriz?
Bu sorunun yanıtını verebildiğimiz, vazgeçme becerimizi artırdığımız zaman en çok da korkumuzu yeneriz.
Diktatörler, en çok korkmayanlardan korkarlar.
Çünkü korkuyu yenenler, kendilerine güvenirler.
Kendilerine güvenenler, yanındaki, yöresindeki, etrafındakilere güvenirler.
Birbirine güvenenler kalabalığa güvenirler.
Kalabalık olanlar, korkusuzlardır...