İnsanlar arasında yaşamayı, hayvanlar arasında yaşamaktan daha tehlikeli buldum. -Nietzsche
Gazetedeki tek sütunluk haber şuydu: “Çankaya Belediyesi Sahipsiz Sokak Hayvanları Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi’ne, 2020 yılında 753 hayvan sahiplerince bırakıldı. Terk edilen hayvanların çoğunluğunu, pet shoplardan satın alınan köpekler oluşturdu. Para ile satın aldıkları hayvanları daha sonra barınağa bırakanların terk etme nedeni olarak şehir değişikliği, komşuların rahatsız olması, maddi yetersizlikler, havlama ve tuvalet problemi, aile bireyleri ile uyuşmazlığı gerekçe gösterildi. Geçen yıla oranla 2 katına ulaşan rakamlarda pandemi de etkili oldu.”
Hayvan sahiplenmenin sadece sevgi değil sorumluluk ve emek gerektirdiği hatırlatan Çankaya Belediyesi’nin veterinerleri şunları ekledi: “Bir hayvan sahiplendiğiniz zaman artık evinizde sizinle birlikte yaşamaya çalışan bir canlı olduğunu, onun da kendine ait karakteri, davranış biçimleri ve rutinleri olduğunu bilmelisiniz. Sevgi, hayvanlar için olmazsa olmazdır. Ancak bir hayvanın tek ihtiyacı sevgi değildir.”
***
Rastlantı ya, bu haberi okuduktan sonra Tiyatro Sanatçısı Usta Mizahçı Müjdat Gezen’i aradım. Salgın sürecinde bir kitap, bir de oyun yazmıştı. Bunlar üzerine sohbetimiz sırasında sık sık sesinin titrediğini farkettim. Nedenini sorunca, “Dostumu, yoldaşımı kaybettim” dedi. Başsağlığı diledim. “Köpeğimi, Lo’yu kaybettim” dedi güçlükle Müjdat Abi. Ve anlatmaya başladı: “Beagle cinsiydi. 15 yıldır evin bir parçasıydı. Hiç yanımdan ayrılmazdı. Herşeyi anlardı. Gözümüzün içine bakardı. Çok sevdik Lo’yu.. Lo da bizi sevdi. Öyle mutluydu ki bizimle. Biz de Lo ile! Yavrular verdi. Onlar hala bizimle. Son günlerini hastalıkla boğuşarak geçirdi. İçim yanıyor, canım yanıyor!..”
Çok sarsılmıştı Müjdat Gezen çok. Duygularına zor hakim oluyordu. Ardından köpeklerle ilgili bazı özlü sözleri peşpeşe sıralayıverdi: “Çoğumuz köpeğimizle konuşurken onların insan olmadığını düşünürüz. Amerikalı romancı Julia Glass söylemiştir. İngiliz Köpek Eğitmeni Barbara Woodhouse ‘insanların üstüme hapşırmalarından dolayı kaptığım mikroplar, köpeğimi severken aldığım mikroplardan çok çok fazla der.’ İngilizlerin de çok meşhur sözüdür; Yanınızda arkadaşlık etmesi için bir köpek alın!..” Sonra fotoğraflarını gönderdi Lo’nun…
***
Müzisyen kimliğinin yanı sıra, öykü ve romanlarıyla tanınan Zülfü Livaneli köşe yazılarından derlenen “Edebiyat Mutluluktur” isimli kitabında, “Edebiyatta Köpek Teması” yazısında şöyle yazmıştır: “Batı ülkelerinde hayvan adları hakaret anlamında pek kullanılmaz. Tam tersine İskandinav dillerindeki Björn (ayı) gibi, hayvandan gelen insan isimlerine çok sık rastlanır. Bizde de Aslan, Ceylan, Gazal, Şahin, Doğan gibi isimler var, ama hayvanlar arasında ayrım yapıldığı için bazı hayvan adları aşağı görülerek hakaret anlamında kullanılıyor. Bunların başında da şu güzel köpekler geliyor. Dünyada sadakati, koruyuculuğu ve sevimliliğiyle tanınan bu güzel yaratıklar, bizde çoğu zaman aşağılanıyor, insanlar birbirinin canını yakmak istediğinde köpek ve it kelimelerini kullanıyorlar.”
Ne doğru…
***
Hayvanlar da canlıdır, duyarlıdır. Yazıyı “Dünya Şairi” Nazım Hikmet’in şiirinden dizelerle noktalayalım. Köpeği “Şeytan” için yazmıştır; “Şeytan’a Mersiye”yi. Sonra da peşpeşe soralım: “Köpeğimin adı Şeytan’dı/ (dı)’lık adıyla ilgili değil/ Adına bir şey olmadı/ Adına benzemezdi de/ Şeytanlar zalim olur/ Zalimler: yalancı ve kurnaz/ Ama zalimler akıllı olamaz/ Köpeğim akıllıydı/ Biraz da ben öldürdüm köpeğimi/ Bakmasını bilemedim/ Bakmasını bilemezsen/ Ağaç bile dikme/ Elinde kuruyan ağaç/Dert olur insana/ Yüzmek suda öğrenilir, diyeceksin/ Doğru/ Boğulursan Bir sen boğulursun ama/ Kaç sabahtır uyanıyorum/ Dinliyorum ortalığı/ Kapımı tırmalayan yok/ Ağlamak geliyor içimden/ Ağlayamadığım için utanıyorum/ İnsan gibiydi/ Hayvanların çoğu insan gibidir/ Hem de iyi insan gibi. (…)
Toplumsal şiddetin en zayıf halkalarından biri değil midir hayvanlar?
Hayvan hakları mı? TBMM’de bekliyor mu hala hayvanlara şiddet yasası?