Ramazan'ın ilk iftarı... Ben de İstanbul'un "son fatihi" Ekrem İmamoğlu gibi İzmir'de bir orta direk sofrasında idim... Hak, adalet ve bunun üzerine TV'lerde din adamlarının konuşmaları ve ilahilerle topun patlamasını bekledikleri bir andı... O da ne? Ramazan topu yerine sofraya YSK'nın ülke moralini tahrip eden "AK Parti güdümlü bombası" düşmez mi! Ülke ve dünya televizyonları bu "siyasi depremin" haberini sözlü ve de alt yazılı olarak geçmeye başladı:

"İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi iptal edildi!"

Sofranın tadı-tuzu kaçtı; herkeste "bed beniz" attı! Nasıl atmasın? Ülkenin "gönül fatihi", muhalefeti ve tarafsızları ile "geleceğin Cumhurbaşkanı" gözü ile baktığı dürüst bir genç adam, Osmanlı saraylarındaki şehzadelerin taht entrikaları benzeri bir yöntemle katlediliyordu!

Karar kesindi; çünkü yüksek yerden geliyordu!

Hane halkının en yaşlısı Fatma Teyze gözü yaşlı olarak hepimizin yüreğini dağlayan bir türkü tutturdu: "Yüksek Yüksek Tepelere Ev Kurmasınlar/ Aşrı Aşrı Memlekete Kız Vermesinler/ Annesinin Bir Tanesini Hor Görmesinler/ Uçan Da Kuşlara Malûm Olsun, Ben Ekrem'imi özledim!"

Evet, yüksek tepelerdeki AK Parti'nin "arka bahçesi" olarak her ortamda yüksek sesle konuşulan YSK, nedense seçim zarflarına konulan 4 pusuladan sadece Ekrem İmamoğlu' na verilen "Büyükşehir Başkanlığı" oylarını iptal ediyordu!

Bunu o gece, ne Ekrem İmamoğlu'nun, ne benim, ne de ülkenin dörtbir köşesindeki kurulan iftar sofralarındaki milyonlarca insanı aydınlatacak, ikna edecek bir yanı yoktu. Zaten O, yüksek vicdanlı, 11 hakimin 4'e karşı 7 oyla aldığı bu kararı savunacak tek bir vicdanlı kişiye pek rastladığımı söyleyemem!

***

Öyle ya; O, AK Parti'nin "arka bahçesi" diye adlandırılan "yüksek tepe"den radyo, televizyon ve gazete sütünlarında ülkenin yetişen genç, güler yüzlü siyasi filizi için verilen karara dayalı olarak elinden zorla, alınan mazbatası konusunda "Dağ fare doğurdu" da diyenler vardı. Hatta bu sözü tornistan ederek şöyle söylendiği de oldu: "YSK'nın darbesi fare doğurdu!"

Evet, bu "darbe ve fare" konusu bence de siyasi hukuk tarihine geçebilecek ve ibretle okutulabilecek bir ders konusu niteliğinde olsa gerek...

***

Ama, İstanbul'da oy vereni ve vermeyeni ile içine sindirebileceği, genç bir adam, "saray entrikası" ile katledilmeye çalışılırken, ülkeyi kaosa sürükleyecek bu durum karşısında güler yüzü ile ne diyor: "Her şey güzel olacak!"

Yani "umut benim, umudunuzu kesmeyin; yine geleceğim" diye herkesi teselli etmeye çalışıyor!

İnşallah öyle olur; ilahi adalet tecelli eder!

***

Bakın! Ben Ekrem İmamoğlu'nun bu sözünü, bir bakıma beş yıldızlı general Douglas "doug" MacArthur'un ünlü "l will come back" sözüne benzettim. Yani "daha sonra tekrar geleceğim" diyor İmamoğlu..

***

Bilgi notu:

General Douglas "doug" Macarthur, 2. Dünya savaşı ABD pasifik orduları başkumandanı, Filipinler, Japonlar tarafindan işgal edilirken adadan çekilen, bu sırada Atatürkvari bir eda ile "I will be back (if i can)" demesi ile ünlü olmuştur. Sonrasında Amerikan ordularını ada ada Pasifik'de ilerletmiş; İwo Jima'da adaları temizlemiştir. Bu zaferi ile savaşın kaderi Midway ile beraber degişmiş, sonrasında Japonlar atom bombası ertesinde teslimiyeti imzalarken, Amerikan delegeleri ile beraber masada yer almıştır.