Logonuzun işinizi ne kadar iyi yansıttığı, markanızın değerini doğrudan etkileyebilir. Harvard Business Review'de yayımlanan ve Journal of Marketing Research'te yer alan bir çalışma, işinizi doğrudan ifade eden açıklayıcı logoların, tüketiciler tarafından daha olumlu algılandığını ve markanızın değerini yükselttiğini ortaya koyuyor.

Nöropazarlama üstadı Mehmet Kaya da konuya şöyle değinmiş; Açıklayıcı logo, markanın sunduğu ürün veya hizmeti görsel olarak basit ve anlaşılır bir şekilde ifade etmesi demektir. Örneğin, bir pastanenin logosunda bir pasta görseli bulunması gibi. Bu tür logolar, tüketicilerin markayı daha kolay anlamalarını ve hatırlamalarını sağlar. Çünkü insanlar, gördükleri ve anladıkları şeylere daha çabuk güvenirler.

Araştırmada dikkat çekilen önemli bir nokta ise açıklayıcı logoların, özellikle yeni kurulan ya da daha az bilinen markalar üzerinde daha belirgin olumlu etkiler yaratmasıdır. Bu tür logolar, markanın ne yaptığını hızlıca anlattığı için tüketici zihninde daha net bir yer edinir. Ancak her markanın açıklayıcı logo kullanması gerekmeyebilir. Daha soyut logolar da markaya bir merak ve prestij katabilir. Örneğin, ünlü bir lüks marka logosunu düşündüğünüzde, genellikle soyut ve minimalist bir tasarım görürsünüz. Bu da markanın zaten tanınmış olduğu ve tüketicilerin o markayla ilgili bilgiye sahip olduğu anlamına gelebilir.

Sonuç olarak, logonuz markanızın sessiz bir elçisidir. Tüketicilerle kurduğunuz ilk iletişimde büyük bir rol oynar. Bu nedenle, logonuzun markanızın hikayesini doğru ve etkili bir şekilde anlattığından emin olmalısınız. Logonuz, markanızın ne olduğu ve ne sunduğu hakkında net bir mesaj vermeli ve tüketicilerin zihninde kalıcı bir iz bırakmalıdır.

***

“Yenilenmediğinizde yok olursunuz”

Kodak, 1975 yılında 31 milyar dolar değerinde dünyanın en güçlü fotoğraf şirketiydi ancak 2012’de tamamen iflas etti. Rakipler ya da teknoloji yüzünden değil, ölümcül bir karar yüzünden…

Genç mühendis Steve Sasson, film gerektirmeyen bir kamera icat etmiş ancak Kodak’ın yetkilileri o dönem bu teklifi reddetmişti. Film rulolarından tane başına 15 dolar kazanan Kodak, 1995 yılında dijital kameraların pazarı talan etmesiyle her geçen gün eridi. Kodak ise filme ve tek kullanımlık kameralara odaklanmaya devam etti.

2005 yılına gelindiğinde ise Kodak hisseleri yüzde 75 düştü, yine filmden vazgeçmediler. Kodak dijital geleceği icat ederken, geçmişi korumak için öldürdü. Bazen en büyük tehdit rakipleriniz değil, kendi başarınız olabiliyor. Yenilik yapmaktan korkmamak lazım.