Milyonlarca memur ve emeklinin gözünü çevirdiği 8. Dönem Toplu Sözleşme görüşmelerinde tansiyon zirveye tırmandı. Hükümetin sunduğu zam teklifini kabul etmeyen ve müzakere sürecini "oyalama taktiği" olarak gören bazı sendikalar, bugün itibarıyla ülke genelinde iş bırakma eylemi başlattı. Birlik Sağlık ve Dayanışma Sendikası (BİRLİK SAĞLIK SEN) ve Bağımsız Kamu Görevlileri Sendikası Konfederasyonu (BASK) öncülüğünde gerçekleştirilen eylem, kamu hizmetlerinde aksamalara neden olurken, memurların taleplerini güçlü bir şekilde kamuoyunun gündemine taşıdı.
Eylemin öncülüğünü yapan Birlik Sağlık Sen Genel Başkanı Ahmet Doğruyol, yaptığı sert açıklamada, "Bugün 18 Ağustos Pazartesi ve tüm memurlar olarak, tüm kurumlarda iş bırakıyoruz. Biliyoruz ki, bu hükümet ve bu yetkili sendikalar masada olduğu sürece, bu kanunla, bu toplu sözleşme masasından memurun lehine hiçbir şey çıkmayacaktır" diyerek, hem hükümete hem de masadaki diğer sendikalara olan güvensizliklerini net bir şekilde ortaya koydu.
'Sarı sendika' eleştirisi: "Masada tiyatro oynanıyor"
Ahmet Doğruyol, toplu sözleşme görüşmelerini "hükümet ve siyasetin kontrolündeki sarı sendikalar arasında oynanan bir tiyatrodan ibaret" olarak tanımlayarak, sürecin meşruiyetini sorguladı. Yetkili sendikaların, memurun hakkını savunmak yerine, hükümetin tekliflerini meşrulaştıran bir rol oynadığını iddia eden Doğruyol, bu durumun 7 dönemdir tekrarlandığını ve 8. dönemden de farklı bir sonuç beklemediklerini ifade etti.
Doğruyol, bazı sendikaların eylem kararı konusunda çelişkili tutum sergilediğini de dile getirdi. "Bugün bir günlük iş bırakma eylem kararı aldık diyen bazı sarı sendikaların, 'biz eylem kararı almadık. İş yerlerinize gidin mesai kartlarınızı basın' dediklerini çalışanlarımız tarafımıza iletmektedirler" sözleriyle, sendikalar arasında yaşanan fikir ayrılığına ve kafa karışıklığına dikkat çekti. Bu durumun, memurların ortak mücadelesini zayıflatmaya yönelik bir girişim olduğunu savunan Doğruyol, masadaki sürecin memur ve emeklilerin beklentilerini tamamen ortadan kaldırdığını belirtti.
Pazarlık masasına konulan talep neydi?
Peki, sendikaların bu kadar sert tepki göstermesine neden olan talep ve teklifler arasındaki uçurum ne kadar? Birlik Sağlık Sen, masaya oldukça kapsamlı ve yüksek oranlı bir talep listesiyle oturmuştu. Sendikanın önerisine göre; 2026 yılı için 10 bin liralık taban aylığa zam, yüzde 10 refah payı ve yılın ilk yarısında yüzde 25, ikinci yarısında da yüzde 20 zam yapılması isteniyordu. 2027 yılı için ise 7 bin 500 liralık taban aylığa zam, yılın ilk yarısı için yüzde 20, ikinci yarısı için de yüzde 15 maaş artışı talep ediliyordu.
Bu talepler, toplamda 2026 yılı için yüzde 88, 2027 yılı için ise yüzde 47'lik kümülatif bir artış anlamına geliyordu. Ancak hükümetin masaya getirdiği teklif, bu taleplerin çok uzağında kaldı. Hükümetin, 2026 için %10+6 ve 2027 yılı için %4+4 şeklindeki teklifi, sendikalar tarafından "hakaret" olarak nitelendirildi. Doğruyol, bu büyük uçurum karşısında yetkili sendikaların ne yapacağını merakla beklediklerini ifade etti.
TÜİK enflasyonu ve eriyen maaşlar: "Son 15 yılda %50 fakirleştik"
Ahmet Doğruyol, hükümetin zam tekliflerini öngörülen enflasyon oranlarına göre yapmasını da sert bir dille eleştirdi. "Öngörülen enflasyona göre zam pazarlığı yapmak nedir? Ülkemizde bu güne dek, hangi ekonomik veriler tutmuştur ki, 2026 yılında öngörülen %12, 2027 yılında öngörülen %8'lik enflasyon oranları tutsun" diyen Doğruyol, bu yaklaşımın gerçekçi olmadığını savundu.
TÜİK'in enflasyon hesaplamalarının reel verilerden uzak olduğunu iddia eden Doğruyol, bu hesaplamalar nedeniyle memurların son 15 yılda yaklaşık %50 fakirleştiğini, yani alım güçlerinin yarı yarıya düştüğünü öne sürdü. Bu durumdan en çok etkilenen kesimin ise emekliler olduğunu belirten Doğruyol, "Emekliler ise yaklaşık 15 bin TL'lik maaşlarıyla perişan durumdadırlar. Pek çok emeklinin aldığı emekli maaşı kirasını bile ödeyememektedir" sözleriyle, emeklilerin yaşadığı dramatik durumu gözler önüne serdi.
Hakem kurulu'ndan umut yok: "Karar şimdiden belli"
Toplu sözleşme sürecinde 31 Ağustos'a kadar uzlaşma sağlanamaması durumunda devreye girecek olan Kamu Görevlileri Hakem Kurulu'ndan da umutlu olmadıklarını belirten Ahmet Doğruyol, kurulun yapısını eleştirdi. "Hakem kurulunun 11 kişilik yapısının 6 kişinin hükümetin yanında, 5 kişinin sendikalar yanında olmasından dolayı, hakem kurulundan da bu güne dek nasıl bir sonuç çıkmadıysa bundan sonra da hiçbir sonuç çıkmayacaktır" diyen Doğruyol, sürecin bu aşamasının da memurlar aleyhine işleyeceğini savundu.
Bu yapısal sorunun, hakem mekanizmasını işlevsiz hale getirdiğini ve hükümetin tekliflerinin kuruldan aynen geçmesine neden olduğunu belirten Doğruyol, bu nedenle asıl mücadelenin müzakere masasında ve alanlarda verilmesi gerektiğini vurguladı.
"Sendikacılık istemek değil, söke söke almaktır"
Açıklamasının sonunda sendikacılık anlayışlarına da değinen Ahmet Doğruyol, mücadeleci bir sendikacılık anlayışını benimsediklerini ifade etti. "Sendikacılık alanda olmaktır. Eylem yapmaktır. Sendikacılık istemek, dile getirmek değil, söke söke almaktır" sözleriyle, pasif bir sendikacılık anlayışını reddettiklerini belirtti.
Yetkili sendikaları, her dönem başında sert çıkışlar yapıp, sözleşme sonunda 0.5 puanlık artışlara imza atmakla suçlayan Doğruyol, "Toplu sözleşmelere taleplerini klasör klasör götürenler, toplu sözleşme sonunda ne ek zam, ne refah payı, ne bayram ikramiyesi, ne de defaten söz verilen 3600 ek gösterge problemi gibi hiçbir talep gerçekleşmeden arkalarına bile bakmadan geri dönmektedirler" dedi. Doğruyol, yetkili sendikaların, temsil ettikleri yaklaşık 25 milyon kişinin sorumluluğunu taşıyamadığını belirterek, tüm memurları ve emeklileri hakları için mücadele etmeye çağırdı.