Çağdaş Türk Tiyatrosu'nun öncüsü, "Büyük Usta" Muhsin Ertuğrul, tiyatro sevdasını şu sözleri ile anlatır;
"Ben hayatımı, ruhumu, sağlığımı, sevgimi, kısacası her şeyimi seve seve bu tiyatro denen ideale harcadım ve bu savurganlıktan mutluluk duydum. 
Tiyatro bir şehrin ocakbaşıdır.
Orada en güzel masallar söylenir, en gerçek sözler duyulur. "
Ertuğrul; Cumhuriyet'in idealist ilke sahibi kültür/ sanat isimleri arasında ilk sıralardadır.
O dönem tiyatro ve sinemadaki kurumsal yapılanmalar onun imzasını taşır. 
"Gerçek medeniyet, edebiyat ve sanattan doğar. Tarih, tiyatrosuz yükselmiş bir millet gösteremez" sözü,  mottodur!
Bir temel taşıdır o tiyatromuzun...
"Darülbedayi", yani İstanbul Şehir Tiyatroları ile özdeşleşmiştir.
Orayı; Shakespeare, Schiller, İbsen de oynayan, çağdaş bir topluluk hâline getiren "efsane" olmuştur. 

**
Sinemaya da katkısı büyüktür Muhsin Bey'in.
1931'de (ilk sesli Türk- Mısır ve Yunan ortak yapımıdır da)
"İstanbul Sokaklarında"yı,
1932'de de "Bir Millet Uyanıyor"u çekmiştir.
(İlk -yerli- sesli çekilen  filmdir)
"Karım Beni Aldatırsa", "Söz Bir Allah Bir", "Leblebici Horhor Ağa", "Aysel Bataklı Damın Kızı" filmlerinde de yönetmen odur.
1922'den 1940'a kadar ülkemizin tek film yönetmenidir Muhsin Ertuğrul...

**
"Dünya Şairimiz" Nâzım’ın da şiir kadar sinemaya ilgisini de biliriz.
Ona bu konuda en büyük desteğin yakın dostu Muhsin Ertuğrul’dan geldiğinden söz edelim.
Anlatalım öyleyse;
Nâzım Hikmet, 1921’de Moskova’ya geçmiştir yakın dostu Va-Nû (Valâ Nureddin) ile.
Moskova, onun hem şiire bakışını derinden etkileyecektir, hem de burada sinema ile karşılaşacaktır.
Kendi ifadesiyle, “sarsıntı yaratacak deneyimi, tanıştığı sinema ile yaşayacaktır.”

**

Nâzım’dan 10 yaş büyük olan Muhsin Ertuğrul da, sinema eğitimi için Moskova’ya gittiğinde orada Nâzım’ın sağladığı ilişkilerle önemli Rus sinemacılarla tanışmış, Bakü’de “Tamilla” ve Moskova’da “Spartaküs” filmlerini çekmiştir.
Nâzım’ın yakınlığını hiçbir zaman unutmamıştır.

**
Nâzım, Aralık 1924'te Türkiye’ye döner.
İş bulamamıştır, çok zor durumdadır.
Devamlı polis takibindedir. Sakıncalıdır ya!
Herkes Nâzım’a "vebalı muamelesi" yaparken, Muhsin Ertuğrul ona senaryo yazma işi verir.
Nâzım Hikmet, ‘’Mümtaz Osman’’, ‘’Ercüment Er’’ gibi müstear (takma) isimlerle çeşitli senaryolar yazar.
Bunlardan birisi “Leblebici Horhor Ağa'’dır.
Muhsin Bey de 1933'te Nâzım’ın bu senaryosuyla filmi çeker.
Öncesinde Ertuğrul’un 1932’de çektiği “Bir Millet Uyanıyor" filminde de Nâzım Hikmet, hem rejidedir, hem de seslendirme yönetmenidir.
Muhsin Bey-Nâzım işbirliği titizlilikle pek çok filmde sürer.
Nâzım, senaryonun yanı sıra, “film çekilecek yerleri bulur, çekim sırasında aksadığı görülen konuşmaları değiştirir, metinlerdeki dil yanlışlarını düzeltir, manzum yerleri, şarkı sözlerini akıcılaştırır, gerektiğinde eline fırçayı alıp dekor boyar."
(Mehmed Fuad’tandır bu bilgi)

**
1938’de yeniden tutuklanıp 28 yıl hapse mahkûm olur Nâzım. Hapiste iken de “Tosun Paşa”, “Şehvet Kurbanı”. “Kahveci Güzeli”, “Kıskanç”, “Kızılırmak Karakoyun”un senaryolarını yazar.
Elbette müstear adlarla.
1950’deki açlık grevinin sonunda da tahliye olur, bir süre sonra da Moskova’ya kaçmak zorunda kalır.
Sonrasını “Otobiyografi” şiirinde yazmıştır;
“...951’de bir denizde genç bir arkadaşla yürüdüm üstüne ölümün,
52’de çatlak bir yürekle dört ay sırt üstü bekledim ölümü...”

**

46 yıl önce bugün aramızdan ayrılan Muhsin Ertuğrul, Nâzım’la sürekli irtibat halindedir; mektuplarla da olsa.
İki çok değerli imza,
iki sanat devidir; Muhsin Ertuğrul ve Nâzım Hikmet.
Olağanüstü bir sanat mücadelesinin yılmaz savaşçısıdır Muhsin Ertuğrul! 
“14’ünden beri şairlik eden,
hep alnının teriyle ekmek parasını çıkaran,
kimi insan otların kimi insan balıkların çeşidini bilir-ken o ayrılıkların,
kimi insan ezbere sayar-ken yıldızların adını
o hasretleri sayandı.
Hapislerde de yattı,
açlık çekti açlık gırevi de içinde ve tatmadığı yemek yoktu,
otuzunda asılmasını,
kırk sekizinde de Barış madalyasının ona verilmesini istediler"…
"Yazıları otuz kırk dilde basılan" Nâzım! 
“Vatan Haini Vatan Şairi”o! “Mavi Gözlü Dev” o!
Nâzım Hikmet o! 
Bir muhalif, bir şair, bir memleket sevdalısı aşık Nâzım Hikmet!  

**          
İki “imkansızlığı seven ama hiçbir zaman umutsuz olmayan”
iki güzel sanat insanı!
Anılarıyla yaşasınlar...