Şunun şurasında on gün kaldı.

Meydanlardaki rezaleti izliyor musunuz?

Yalan, tehdit, hakaret, iftira gırla gidiyor.

Kutuplaşma zirve yaptı.

İktidar elindeki tüm olanakları acımasızca kullanıyor.

Minarelere parti bayrağı asılıyor.

Camilerde toplantı yapıyorlar.

Okulların pencerelerine bile afiş asmaya başladılar.

'Ezana ıslık' yalanında ısrar ediyorlar.

Yeni Zelanda'daki teröristin katliam görüntülerini miting meydanlarında yayınlamaktan çekinmiyorlar.

Bir başkan adayına babası üzerinden yükleniyorlar, diğerine bir sahtekar, tacizci üzerinden kumpas kurmaya kalkıyorlar.

Peki hiç ekonomiyle ilgili söylemlerine rastladınız mı?

Hayır.

Çünkü söyleyecek tek cümleleri yok.

Ülke ekonomisi batakta.

Pahalılık diz boyu.

Kriz her yanı sardı.

Damat yetersiz, damat çaresiz.

Yapa yapa tanzim kuyrukları oluşturdular.

Maliyeti yalnızca İstanbul Belediyesi'ne şimdilik 8 milyon lira.

Ona da 'Varlık kuyruğu' dediler.

Sanırsınız ki kuyruğun sonunda Ejder Meyveli Smoothie ya da Liçi Meyveli Efuli veriyorlar.

Bunları yemek isteyenler başka kuyruğa girecekler.

Emeklinin, ev kadınının soğukta, ayazda 2 saat bekleyerek alabildiği yalnızca bir lira daha ucuza satılan patates, soğan...

Mutfakta başlayan yangını söndürmeye yönelik en ufak girişimleri yok.

Zavallı ev kadını etten, tavuktan vazgeçmiş, pazardan sebze alamıyor.

Baba, okula giden oğluna harçlık verememenin ızdırabını yaşıyor.

Gençler çaresiz.

Her dört gençten biri işsiz.

İşsizlik rakamı resmi açıklamalarda yüzde 13.5.

Beğenmedikleri 2000 yılında oran yüzde 6.5'tu.

Bir yıl içerisinde bir milyon yeni işsiz yarattılar.

Damat Bey açıkladı; gülmeyin, yıl sonuna kadar 2.5 milyon kişiye istihdam olanağı sağlanacakmış!

Bakın meydanlardaki açıklamalarına; hiç çiftçiye ucuz mazot, indirimli gübre vereceğiz diyorlar mı?

Yeni sanayi yatırımlarından söz edebiliyorlar mı?

Üretimi artırıp ithalatı azalatacağız diyebiliyorlar mı?

Akaryakıt almış başını gidiyor, 7 liraya dayandı.

Döviz kuru tüm müdahalelere rağmen yükseliyor.

Seçimden sonra babalar gibi zamlar geliyor.

Yok dedikleri krizi bakalım nasıl açıklayacaklar?

Bir beka sorunu tutturmuşlar gidiyor.

Aslında onların sorunu koltuklarının bekası.

Halkın bekası ne?

Yokluk, yoksulluk, pahalılık, geçim derdi...

Sorun mutfağın bekası.

Bu seçim, mutfağındaki yangını söndüremeyen ev kadınının, işsizlikten kıvranan gencin, ay sonunu getiremeyen memurun, emeklinin, işçinin, dükkanını siftahsız kapatan esnafın, tarlasını ekemeyen, traktörünü yürütemeyen üreticinin tercihlerini ortaya koyacak.

Bütün telaşları, saldırganlıkları bundan...