Turizm ile yatıyoruz, turizm ile kalkıyoruz. Ama kafamız hala karışık. 'Nasıl bir turizm'in tanımlamasını bir türlü yapamadık. Ama şiddetle turizm ülkesi olmak istiyor gönlümüz. Dış ticaret açığı giderek büyüyen ülkemizin buna çok ihtiyacı var.
Döviz her alanda gerekli. Otomobil üreteceksiniz, parçalarını dövizle yurtdışından alıyorsunuz. Üretimin pek çoğu ithal edilmek zorunda. Eti, otu, samanı, mercimeği, buğdayı, nohutu başka ülkelerden almak zorundayız. Özellikle gıdada dışa bağımlı olmak turizmin maliyetlerini artırıyor.
Yıllar önce, rehberlik yaparken en keyif alarak, gururlanarak söylediğim cümle şuydu: “Türkiye üretimi ile kendine yetebilen dünyadaki sadece yedi ülkeden biridir.” Bu cümleyi söylerken bir şişinirdim ki sormayın. Bunun aslında ne kadar önemli olduğunu bugün daha iyi anlıyorum.
DÖVİZ KAYNAĞI
Madem dış ticaret açığını kapatmak için turizmin dövizine ihtiyacımız var, o zaman neden ucuzculuk yapıyoruz? Bu kadar çok, başka milletleri kıskandıran kültür ve tarih birikimimiz var. Neden bu konuda çalışıp acımızı hafifletecek, katma değeri yüksek turizm yapmıyoruz?
Yapmıyoruz, çünkü tembeliz, çünkü kolaycıyız, çünkü kopyacıyız. Maalesef hesap kitap da bilmiyoruz. Maliyet muhasebesi yaparken, içine kitle turizmi ile tahrip ettiğimiz doğamızı, kirlettiğimiz havamızı, denizlerimizi, yapılan devasa havaalanları, otoyolları hesaba katmıyoruz.
Çökme alışkanlığı ile en sessiz ve savunmasız bulduğumuz doğaya çöküyoruz öncelikle. Ama o sessiz, savunmasız dediğimiz doğa, gün geliyor bize fazlasıyla ödetiyor sonunda.
TANITIM, TANITIM, TANITIM
Özellikle tanıtım çok önemli. Global tanıtımın önemini inkar etmiyoruz. Ancak satın alınacak spesifik, tanımlanmış ürünlere ve onları yerinde iyi tanıtacak insanlara ihtiyacımız var. Ülkemiz çok güzel, güneşi de güzel, denizi de çok güzel…
Ama çok daha önemli enstrümanlarımız var turizm için kullanabileceğimiz. Bir de nasıl tanıtım yapılmalı günümüz koşullarında onu bilmeli. Artık oltayı atıp beklemek yok. Oltayı gidip balığın ağızına sokacaksın. Yani hedef kitleye özel tanıtım. Turizm fuarları da belli ölçüde “yalan” oldu. Günümüzde geçerli olan, tanıtım yapacakları getirip, yerinde tanıtım yapmak.
Klasik turizmi tüm dünya yapıyor. Bu seviyede rekabet edersen, fiyatları düşürürsün. Ama rakipsiz, alternatifsiz ürünlerle pazara çıkarsan, orada diğerleri yaya kalır. Bu değerlere sahibiz, bunu yapabilme gücümüz var.
Mükemmel gastronomin, eşsiz bir tarih birikimin, derin bir kültürün varsa, neden herkeste olan deniz, kum, güneşle rekabete kalkarsın? Bunu gerçekten anlayabilmiş değilim. Nedeni galiba, tembellik yatağında sotelenmiş kopyacılık üzerine bir tutam kolaycılık. Ye babam ye. Doyamadık gitti.
KİŞİ BAŞI GELİR
Gelen turist sayısını artırmaktan çok, kişi başına düşen döviz girdisinin artırılmasının gerekli olduğunu arık anlamamız gerekiyor. Peki artsın dedik diye artar mı? Yok, o kadar kolay değil… Bilinçli planlama, eğitim, alt yapı, doğru ürün, doğru sunum, doğru tanıtım… Yani çalışmak lazım.
Globalleşme balonunun gazı ile kitleleri gazoz kasası gibi, oradan oraya taşıyarak, “Her şey dahil, Türkiye hariç” konsepti içinde, otellerin kale duvarları içinde saklayıp yapılan turizm de günümüz turizmine uyuyor. Büyük tur operatörlerinin fiyatlarla istediği gibi oynadığı, başta otelciler olmak üzere, yerel turizmcileri adeta esir aldığı vahşi turizm. “Daha çok otel yapmalıyız, daha büyük otel yapmalıyız…”
Ülkem adına ne kadar acı. Sürümden kazanırken, ülkemizin değerlerini tüketmek.
TURİZM DİNAMİK
Turizm düşündüğümüzden de karmaşık ve dinamik bir olay. Onu anlayıp, reflekslerine göre, doğru hareket edebilmek için, o kültürün içinde yoğrulmuş olmak gerekiyor. Yani pek çok yaşanmışlıklar, deneyimlere sahip olmak. Anlık değişimlere hazır olmak, doğru refleksler verebilmek o kültüre hakim olmayı gerektiriyor. Bunu bilmeyene anlatmak o kadar zor ki..
“Ey Merkel!” ile bir anda olduğu yerde perende atan Alman Turizmi için “Ne yapmak gerekir?”in cevabı hiçbir kitapta yazmaz. Üniversitelerde hiçbir hoca anlatmaz. Çünkü bir anda olmuş ve daha önce örneği yok.
O zaman yaşanmışlıklar, deneyim ve önseziler devreye girecek ve siz bir çözüm bulacaksınız, eğer bulabilirseniz. Yani turizm bilinçli yapılacak, bilerek yapılacak bir iş. Otel inşaatı yaparken, “ya bu turizm işi güzelmiş, biz de girelim” ile olacak iş değil.
TURİZMİN LÜKSÜ
Her şeyin bir uç olanı var ya. Turizmin de var. Para önemli değil? Önemli olan, kendine ayırdığı bu zaman diliminde maksimum tatmin. En pahalı oteller, en pahalı restoranlar, en pahalı hava yolları… Daha doğrusu böyle zannediliyor. Ama tam olarak öyle değil.
Pahalı fiziki yapılar yerine, kaliteli ve içeriği dolu hizmete yöneliyor lüks turistler. Kendi odaklı hizmet. Otelini butik istiyor. Yerel onun için kıymetli. Rehberinden şoförüne kadar lisan bilen, kültürlü insanlardan hizmet almak istiyor. Mümkünse diğer insanların ulaşamayacaklarını…
Sıradan bilgileri anlatan bir rehber yerine, özel bilgiler alabileceği, kendi kültürünü tanıyan, onu anlayan ve anlatabilen bir rehber. Lisana son derece hakim, birebir sohbetler yapabileceği bir rehber istiyor. Daha doğrusu iyi bir hatip, uzman, öğretmen… Görgülü, bilgili, özgüveni yüksek, deneyimli…
Lisan bilen, işini severek yapan, kendine ve görünümüne özen gösteren bir şoför de bu segment için çok gerekli, değerli. Ama yetişmiş eleman sıkıntısı yaşadığımız turizm sektöründe, çok iyi yetişmişini bulmak adeta mucize.
Bu şekilde gelen bir turist günlük kişi başı 700 ile 10 bin dolar arası para harcıyor. Bu parayı kesinlikle otel için ödemiyor. Tarih, kültür, gastronomik değerler ve kaliteli hizmet için ödüyor. Normal bir turistin haftalık toplam harcaması ise 600-700 dolar bandında.
İZMİR’DE TURİZM
İzmir’i ele alırsak; sahip olduğu değerlerin her birisi İzmir’i tek başına bir turizm destinasyonu yapmaya yeterlidir. Tarih, doğa, şarap, zeytinyağı, kültürel miras, doğa sporları, Musevi mirası, Atatürk ve yakın tarih. Buna turist harcamasını 6-8 kat artıran gastronomi turizmini de ekleyin.
Sağlıklı yaşamak ve yaşlanmak için uzun dönemli turizm hareketleri yapmak için buradan başka yer kalmadı. Sağlıklı mutfağı, spor olanakları, doğal zenginlikleri, tarih ve kültür gezileri, termal suları… Daha ne olsun?
“İzmir turizm kenti” olmalı demekle turizm kenti olmuyor. Bunun için gerçekten kafa yormak, dünya turizmini, Türkiye’nin dünya siyasetini, turizmdeki ortaya çıkan beklentileri, yeni eğilimleri çok yakından takip etmek, bilmek gerekiyor. Bunu herkesin bilebilmesi mümkün değil, gerekli de değil.
BİLGİYE İHTİYAÇ VAR
Turizmi globalde izleyip, yerel koşullara göre uygularsak en büyük faydayı sağlarız. Üç kuruşa turizm yaparak, doldur boşalt turizmin kimseye, hele memlekete hiç faydası olamaz. Bilinçli, sürdürülebilir, çevre dostu, geliri tabana yayılan, kitlesel değil katma değeri yüksek turizm yapabilmek için belediyelerimize çok, ama çok ihtiyacımız var. Onların da turizmi bilenlere…
İşlenmemiş, doğal halde önümüzde duran elması, işleyerek pırlantaya çevirmek mümkün. Tarihse tarih, doğaysa doğa, kültürse kültür. Bizim beceremediğimiz, bunları paketleyip, değerli ürün olarak, değerine sunamamak…
Dersimize çalışmaya devam etmekten, iyi öğrenci olmaya çalışmaktan başka çaremiz yok.
Bu yılın son yazısıyla, gelecek yıl buluşmak üzere hepinize sağlıklı, huzurlu, mutlu bir yıl diliyorum.
Umarım 2021 bize turizm adına da bir şeyler öğretmiştir.