Doğrusu sessiz bir Londra NATO Zirvesi'nin yaşanacağı öngörülürken, Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un’ “NATO’nun beyin ölümünün gerçekleştiğine dair’’ açıklamaları, bu toplantıya dair ilgileri bir hayli arttırmış gibi görünüyor. Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın, bu beyan üzerine Macron’a “Kendisinin beyin ölümü konusuna odaklanması’’ mahiyetindeki sözleri de, Amerika, Almanya, Fransa ve Türkiye’nin birlikte yapacağı dörtlü zirveye dair ilgiyi hatırı sayılır ölçüde yükseltti!
Geçen hafta boyunca, NATO savunma planlarına dair ABD ve Avrupa’da bazı ülkelerin, PKK’nin Suriye uzantısı YPG’nin bir terör örgütü olarak tehdit kabul edilmemesi nedeni ile ortaya çıkan krizi takip ettik. Bu durum karşısında, Türkiye de Baltık ülkelerine yönelik savunma belgesini veto edeceğini deklare etti. Ayrıca S400’ler konusu da gündemde. Nihayetinde, zirveler, NATO’nun eşit üyeler statüsündeki üyeleri arasındaki bu tür sorunları çözmek için yapılıyor.
Gelinen noktada, NATO’nun, Batı dünyasının korunmasına yönelik soğuk savaş dönemindeki işlevini yerine getirmiş olduğunu teslim etmekte yarar var. Beyin ölümü kararı için ise henüz erken bir konjüktürde olduğumuz söylenebilir. Ancak NATO’nun, artık hızla değişen ve önceden kurgulanamayan bir dünyada, kendine yeni stratejiler ve misyonlar yaratma sorunu ile karşı karşıya olduğu da kesindir.
İkinci Dünya Savaşı'nın Avrupa’da yaptığı sosyal, ekonomik ve siyasi çöküntünün ardından yeniden yapılanmaya giren ülkelerin en önemli sorunu olarak güvenlik ön plana çıkmıştı. Genel olarak, savunma harcamalarını azaltma ve ekonomiye kaynak yaratma stratejileri, SSCB’nin askeri gücünü muhafaza edeceğinin görülmesi nedeni ile, Avrupa için büyük bir tehdit algısına yol açmıştır. Ülkelerin tek tek ulusal egemenlik ve bağımsızlığının korunmasının mümkün olamayacağı anlaşıldığından önce Birleşmiş Milletler kurumu oluşturulmuş ama bu siyasi örgütün askeri caydırıcılıktan uzak olması, kritik kararların uygulanamamasına neden olmuştur. Bilindiği gibi Birleşmiş Milletler, Çin, Fransa, Sovyetler Birliği, İngiltere, Amerika Birleşik Devletleri ve (Türkiye dahil) 51 kurucu ülkenin, San Fransisco’da yaptıkları konferans sonrası 24 Ekim 1945 yılında resmen kurulmuştu. Bu tarihe izafeten de, her yıl 24 Ekim BM günü olarak kutlanmaktadır.
Devam eden yıllarda, SSCB tarafından 1947 yılında Berlin’in tekrar kuşatılması ve Çekoslavakya darbesi, Batı ülkeleri ve Amerika için doğrudan tehdit olarak algılanmış ve Mart 1948 yılında, İngiltere, Hollanda, Fransa, Belçika ve Lüksemburg tarafından Batı Avrupa Savunma Örgütü Kurulmuştur. İmzacı ülkeler, akabinde Amerika ve Kanada ile de görüşmelere başlamışlar, sonuçta da bu iki ülke dışında Danimarka, İzlanda, İtalya, Norveç ve Portekiz’in de katılımı ile , Kuzey Atlantik Antlaşması (NATO)12 ülke tarafından Nisan 1949’da imzalanmıştır. Tabii ki 14 Mayıs 1955 yılında Varşova Paktının oluşturulması da bunu takip etmiştir. Türkiye ve Yunanistan 1952 yılında, Almanya 1955’te ve 1982’de İspanya İttifaka üye olmuşlar, 14 Mayıs 1955 yılında kurulan Varşova Paktı'nın lağvedilmesi ile de, Çek Cumhuriyeti, Macaristan ve Polonya, Bulgaristan, Estonya, Letonya, Litvanya, Romanya, Slovakya ve Slovenya, Hırvatistan ve Arnavutluk NATO’ya katılmışlardır.
NATO’yu şekillendiren 4 Nisan 1949 tarihli Washington Antlaşmasında esas amaç, üye ülkelerin özgürlük ve güvenliklerini korumak olarak belirtilmiştir. Demokrasi, bireysel özgürlük, hukukun üstünlüğü ve uyuşmazlıkların barışçı yollardan çözümü gibi ortak değerler kapsamında, Kuzey Amerika ve Avrupa’nın güvenliğinin bölünmezliği hedeflenmişti.
Ülkemizin otobanlarla tanışmasından, küresel konumlama ve GPS sistemlerine ve 2, 3, 4 ve 5 G cep telefonlarının kullanılmasına kadar birçok yeniliği getiren NATO kurumu, yapay zeka ve genişletilmiş siber ya da hibrid uygulamalar ile nükleer silahların yasaklanmasına kadar bir çok küresel sonuçlara da imza atmıştır. Nitekim tıpta, uzaktan erişimli robotik cerrahi uygulamaları bunun için güzel bir örnektir.
Sonuçta, NATO gibi çok uluslu işbirlikler, güvenlik dışında standart prosedürler ile küresel barış için de bir referans oluşturabilmektedir.