Yürürken önünde giden adamın ayağı yere takılıp düşmesini yanından geçerek seyreden biziz.
Yol ortasında bir erkek tarafından ölesiye dövülen kadının yanından geçerek seyreden de.
Çöpte eşya toplarken gördüğümüz küçücük çocukları akıllı telefonlarımızla resimleyip, sonra da sosyal medyada paylaşıp ah vah eden de biziz.
Bütün bu olan biteni çaresizce seyreden de.

***

İyilik de bizden çıkıyor, kötülük de.
Toplumun kılcal damarlarına kadar işleyen vurdumduymazlığı her söz açıldığında eleştirirken, düzelmesi için ne yapıyoruz?
Asıl soru bu.
Ben, sen, o, biz, siz, onlar.
Şikayet ettiğimiz ne varsa, düzelmesi için çabalayan mıyız?
Yoksa bir başkası gelip düzeltsin diye bekleyen mi?

***

Kapitalizm, kendi yarattığı canavara sosyal yardımla destek olmaya çalışıyor.
Köle gibi çalıştırılan milyonlarca emekçi, artık kendini tanıyamaz hale geldiğinde, tüketim için kendisine sunulan hiçbir şeyi beğenmediğinde kapitalizm küplere biniyor.
Tüketimin tükettiği bireyler halindeyiz.

***

Toplumsal yapının deforme edildiği yerde kimliksiz ve kişiliksiz bir siyasi yapı ortaya çıkıyor.
Daha çok ranta, daha çok adamcılığa, daha çok hemşehriciliğe hizmet ediyor siyaset.
Toplumun açmazı, kısa sürede siyasetin de açmazına dönüşüyor.
Siyasetçi toplumu, toplum da siyasetçiyi suçluyor.
Sonuç; iki ucundan da tutulmayacak değnek.

***

Toplumsal değerleri aşındırmaya başladığınızda, sonucu kestirmek sosyologların bile beceremeyeceği işe dönüşüyor.
Şehri kendi çiftliği, vatandaşları da tebaası görme huyu gelişiyor.
Etrafınızdaki dalkavukları da buna eklediğinizde, sıradan insanların yarattığı çağdaş faşizm hortluyor.
Herkes şikayetçi ama hiç kimse çözümcü değil.

***

Böyle bir siyasi kirlenmişliğin, muhalefeti de farklı değil.
Rantın önünü kesmeyecek hamleler bulabilmek için içine girilebilecek elbisenin bedeni bile fark etmiyor.
Cinsi, cibiliyeti su götürmez ahlaksızlık olan, beş dakikada kanuna, hukuka uyduruluyor.
İktidarın canına minnet.
O zaten talanı büyütme, yoksulluğu artırma, biatı yaygınlaştırma derdinde.

***

Hırsız, katil, uyuşturucu satıcı, mafya lideri, kadın katili için af çıkaran bir toplumun dayanacağı ahlaki merkez neresidir merak ediyorum.
Hangi insani değeri referans alarak hayatımıza yön vereceğiz?
Öğretmen, sınıfta hangi konuyu işleyecek ki, gencecik beyinler geleceklerini onun üzerine kursunlar?
Hangi mühendis betondan çalmasın, hangi doktor bıçak parası almasın?
Ahlakı olmayan siyasetin, Türküm, doğruyum, çalışkanım demesi mi ahlaklı?

***

Söz gelmişken, bilmediğimizi sananlar için uzmanlık gerektirmeyen bir soru atayım ortaya.
İzmir'e iktidarın körfez geçişi için hayır diyen hangi siyasi ikbal garanticileri, Sasalı da bir kısmı da SİT alanı olan yerde kooperatif kurar?
Hangi vicdan, hangi siyasi erdemlilik bunu masumlaştırır?
Mangal partisi midir yüreğimizde yanan?
Yoksa yüreğimiz midir mangal yeri olan?