Türkiye'nin doğu illerine ilk seyahatim Van'a olmuştu.

O zaman tüm gazeteleri gazeteciler hazırlıyordu ve seyahat sayfaları bir gazetenin olmazsa olmazı idi. Seyahat etme konusunda her fırsatı değerlendirmeye çalışan bir gazeteciydim. Ve çalıştığım gazetenin aynı zamanda bir spor kulübünün de sahibi olması acayip işime gelmişti. Takımın bütün doğu deplasmanlarına ben de yancı oluyordum. Maç bahane, seyahat sayfasına malzeme toplamak şahane!

***

İşte ülkenin doğusuyla tanışmam bu deplasmanlar sayesinde oldu ve sonra devamı geldi. Artık kendi haberimi kendim yaratır oldum. Bölgeyle bağlantı kurabileceğim tüm arkadaşlarımdan yardım aldım.

Çok ilginç seyahatler, çok güzel haberler gerçekleşti. Doğrusu ilk Van seyahatimde hem büyülenmiş hem de biraz sersemlemiştim. Her yolculuktan biraz daha büyüyerek, serpilerek döndüm.

Van-Diyarbakır-Kars-Doğubeyazıt-Iğdır-Cizre-Batman-Mardin ve Kuzey Irak (Erbil)....

Bazılarına defalarca gittim geldim. Şahane dostlar edindim. Bize dayatılanla, öğretilenle gerçeğin çok farklı olduğuna tanık oldum vs.

***

Neyse konuya gelelim, işte bu yüzden Doğu Ekspresi'nin son yıllarda gördüğü rağbeti gayet iyi anlayabiliyorum. Batıda yaşayıp Türkiye'yi ılıman iklimli renkli sahil şeridinden ibaret zanneden gençler, kendi ülkelerinde ama hiç de kendilerini oraya ait hissetmedikleri, bir yandan da  masalsı buldukları bir doku keşfettiler.

Turistik yer deyince aklına Bodrum-Marmaris-Çeşme-Kapadokya'dan başka bir yer gelmeyenler, Ani harabelerinde efsunlanıp, Çaldıran Gölü'nde kendilerinden geçtiler. Kars'a hakim olan Rus mimarisine pek şaşırdılar. Kaz eti yediler, dönüşte dünyanın en lezzetli peynirlerinden Kars gravyerini, halis muhlis tereyağları valizlerine doldurdular. Yol boyu gördükleri manzara müthişti. Bir animasyon filminin içinde gibi hissettiler; Karlar Ülkesine Yolculuk!

Bu yolculuğu, vagonların dekorasyonlarını romantik ve otantik bir forma sokarak daha da masalsı hale getirdiler. Fotoğraflar sosyal medyada yayıldıkça Doğu Ekspresi daha da çok rağbet görmeye başladı. Ve sonunda olan, bu yolculuğu yıllardır sadece evcağızlarına varmak için kullanan vatandaşlarımıza oldu. İnsanlar nenesini dedesini memlekete gönderemez hale geldi.

Çünkü bin 310 kilometrelik yolu 25 saatte giden Doğu Ekspresi'nde yer bulmak imkansızdı. En erken üç ay sonrasına bilet kesilebiliyordu.

***

Ve işte bu noktada sonunda Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, çözüm için harekete geçtiklerini duyurdu. Hem doğudaki, evlerine, akrabalarına gitmek isteyenlerin mağdur olmaması, hem de turizm potansiyelinin arttırılması amacıyla aynı güzergaha farklı bir turizm treni koyulmasına karar verildi. Aslında çok geç alınmış bir karar ama son yıllarda turizmden para kazanmamak için adeta özel çaba sarfedilirken biz yine buna da şükredelim. Bu yazı vesilesiyle her fırsatta ülkenizi karış karış gezin, tavsiyesinde bulunalım. 

Dört köşesi cennet sözü boşuna değil. O cennet tamamen betona teslim edilmeden, o cennetin ulu ağaçları daha fazla katledilmeden, nehirleri henüz kurumadan dağı taşı maden için yerle bir edilmeden,  Arap ülkelerine peşkeş çekilmeyen yerler hala kalmışken, her karışını gezin, görün.

Her seferinde eve başka biri olarak döneceksiniz.

Ve ülkenizi, ülke insanınızı 'tekrar' severek, bağlanarak.