"Erdoğan'dan İsrail'e Osmanlı tokadı" ,"Tarih böyle yazılır", "Tayyip Erdoğan Ortadoğu'nun, kimsesizlerin kimi artık", "Davos' da tarihi Türk şamarı"....
Tarih 30 Ocak 2009. Dönemin Başbakanı Erdoğan'ın Davos' da İsrail Başbakanı Şimon Peres'e çektiği 'one minute', yalaka basınımızda bu manşetlerle verilmişti. Yandaşıyla, paraleliyle daha da ileri gidenler vardı. Bir tanesi şöyle diyordu köşe yazısında; "Davos böyle racon görmedi.Türkiye'nin ulusal gururu adeta şahlandı. Erdoğan'ı dünyayı etkileyen ve değiştiren liderler arasına yerleştirdi."
Bir diğeri; "Tayyip Bey'in İsrail'e posta koyması Türk Devleti'nin içindeki büyük devlet olma , etkin devlet olma , imparatorluk varisi olma duygularını ateşliyor."
Breh, breh...
Gerçi daha sonra "One minute" un moderatöre bir tepki olduğu söylenmişti ama olsun, Peres masada yalnız bırakılmıştı ya bu bile yeterdi asrın lideri olmaya...
Sonrasında neler mi oldu? Davos' un üzerinden daha bir buçuk yıl geçmeden, İsrail, Gazze'ye insani yardım götüren Mavi Marmara Gemisi'ne müdahale ederek 9 vatandaşımızı öldürmüştü. Bu saldırıya tepkimiz çok sert olmuştu; (Kimse Türkiye'nin sabrını test etmeye kalkmasın) demiştik.
Sonraki yıllarda da sert açıklamalar birbirini izlemişti. İsrail'den er ya da geç hesap sorulacağını, Gazze'deki çocukların, annelerin feryadına son verileceğini, en kısa zamanda Gazze'ye gidileceğini söylemiştik. Bunlar da gerçekleşmedi. Peki ne oldu? Son noktayı AKP Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik geçen ay koydu; "İsrail Devleti ve halkı dostumuzdur."
Nasıl mı farkettik İsrail devletinin dostumuz olduğunu? Suriye sınırında hava sahamızı delen Rus uçağını düşürmemizden sonra... Her ne kadar "Rus uçağı olduğunu bilseydik düşürmezdik" dediysek de Putin'in inadını bir türlü kıramadık.
Adam; "Odna Minuta (One Minute)' diyor başka birşey demiyor. Rusyayla ne siyasal ilişkimiz kaldı ne ekonomik ilişkimiz... Hadi domates ihracından, turizm gelirinden vazgeçtik de adamlar doğalgazı keserse ne yaparız? Eh İsrail'de üretim fazlası var ya o zaman Parti Sözcüsü açıklar: "İsrail Devleti dostumuzdur."
Tabii ki Putin'in "Odna Minuta"sı yalnızca ticari ilişkileri kapsamıyor. Suriye'ye S-400 füzelerini yerleştirdiklerini hatırlatan Rus Devlet Başkanı'nın söyledikleri yenilir, yutulur gibi değil; "Eskiden Türk uçakları sık sık Suriye hava sahasını ihlal ediyordu. Şimdi de uçsunlar bakalım..."
Davos' da ulusal gururumuzun şahlandığını yazan yandaş kalemlerden tık yok. Ulusal gururumuzun nasıl incindiğinin farkında değiller.
Ne olacak şimdi? Suriye'de olup bitenleri artık televizyonlardan izliyoruz. Erdoğan daha iki ay evvel "Fırat'ın batısına kimse geçemez", Davutoğlu ise "Fırat'ın batısına geçeni vururuz" diyordu.
YPG güçlerinin Fırat'ın batısında olduğunu açıklayan sözcüleri İsmet Şeyh Hassen diyor ki; "Fırat'ın batısı Türkiye'nin toprağı değildir ve müdahale hakkı yoktur."
Gelen haberlerde PKK çizgisindeki YPG'nin Fırat'ın batısındaki Tanab'ı El Nusra'dan aldığı, hedefin Halep'in kuzeyindeki Monagh Hava Üssü olduğu belirtiliyor. Geçtiğimiz hafta da batıdaki Teşrin Barajı'nın ele geçirilmesi kırmızı çizgilerin giderek yeşerdiğini ortaya koyuyor.
Davos' da Erdoğan'ın 'one minute"inden, sonuçları çok farklı olan Putin'in "Odna minuta"sına geldik.
Dileğimiz, perişan olan dış politikamızın Ulu Önder Atatürk'ün "Yurtta Barış, Cihanda Barış" ilkesiyle yeniden eski günlere dönmesidir.