1950'li yıllar. Radyolarda sık-sık çalınan bir türkü var;
''Zeytinyağlı yiyemem aman, basma da fistan giyemem aman.
Senin gibi cahile ben efendim diyemem aman...''
Bursa yöresine ait olduğu söylenir. İbrahim Kaplayan kaynak gösterilerek, Muzaffer Sarısözen tarafından derlenmiş bir türküdür. Radyoda sık-sık çalınmaktadır. Kısa zamanda çok popüler olur. Basının da desteğiyle dillerden düşmez bir türküdür artık 'Zeytinyağlı Yiyemem.''
Şimdi biraz daha gerilere gidelim. İkinci Dünya Savaşından çıkmış Avrupa perişandır. Ekonomileri yerlerde sürünmektedir. Ne ihracat ne ithalat yapacak durumları yoktur. Avrupa'nın ekonomik açıdan çökmesi, Okyanusun ötesinde ABD'nin en büyük pazarını kaybetme tehlikesi yaratmıştır. Düşünürler, taşınırlar; Marshall Planını'nı bulurlar. Ekonomik krizdeki Avrupa ülkelerine 13 milyar dolarlık yardım yapılmasına karar verirler. Karar 1948'de Başkan Truman tarafından onaylanır.
Türkiye her ne kadar savaşa katılmasa da dönemin Sovyet baskısı dolayısıyla plana dahil edilir. Dört yıllık program dahilinde 117 milyon dolar yardım yapılması kararlaştırılır.
Böylece hem yardım yapılan ülkeler hem de ABD kazanacaktır.
Ya Türkiye? Ülkenin tarıma ve hafif sanayie yönlendirilmesi sonucu ağır sanayide planlanan atılım gerçekleştirilemez. İthalat ihracatı geçip borçlanma ve dışa bağımlılık artar. Amerikan ürünleri ve teknolojisi ülke pazarına rahatça girer.
Bu ürünlerden biri de mısırdır. Amerika'nın mısır stokları dağlar gibi olmuş, ihraç edilemez haldedir. Mısırözü yağı birçok ülkede kullanılmamaktadır.. Türkiye'de kullanılan yağlar ise zeytinyağı ve tereyağıdır.
İşte Marshall Yardımı ile birlikte hazırlanan plan burada yürürlüğe sokulur. Türkiye'ye binlerce ton mısır ihraç edilir. Ülkede Margarin fabrikaları kurularak, yoğun bir reklam kampanyası başlatılır. Bitmedi halkın zeytinyağı alışkanlıklarının yok edilmesi gerekmektedir. .Zeytinyağının en zor yanan sıvı yağlardan olduğu bilinmesine karşın, ısınan zeytinyağının kanser yaptığı yalanı kamuoyuna pompalanır. Türk insanının zeytinyağından uzaklaştırılarak mısır yağına alışması hedeflenir.
Plan uygulanırken binlerce zeytin ağacı yok edilir. Eldeki stok zeytinyağı ABD'ye satılır. Zeytinyağının azalması ve sağlığa zararı yalanları sonuç, halk margarin kullanmaya başlar. Halkı zeytinyağından uzaklaştırma çalışmaları kapsamında iste bu türkü (Zeytinyağlı yiyemem aman) dönemin en popüler türküsü olur.
Elbette türkünün ABD çıkarlarıyla ilişkisi olduğu bir iddiadır. Olayı komplo teorisi olarak niteleyenler de vardır..Ancak inkar edilemeyecek bulgu, o dönemde kesilen zeytin ağaçları, kurulan margarin fabrikaları ve Amerika'dan yüksek oranda mısır ithalidir. Marshall Planı'nın ülkeye verdiği ekonomik ve siyasi zararlar da ayrı bir yazı konusudur.
70 Yıl önce Amerikan emperyalizminin kıskacına giren zeytin ağaçlarımız, 70 yıl sonra vahşi kapitalizmin hedefinde... Tasarının yasalaşmasıyla maden faaliyetine engel görünen tüm koruma statüleri yalnızca Cumhurbaşkanı kararı ya da bakanlık onayıyla etkisiz hale getirilmekte. Bugüne dek zeytinliklerin 3 kilometre çevresine dahi maden ruhsatı verilemezken bu yasayla zeytinliklerin kalbine kadar girilebilecek. Halkın sağduyusu ve bağımsız yargının bu katliama izin vermeyeceği umudunu taşımayı sürdürüyoruz.