Tanıtılırken hep “Öğrenme Yoldaşı'' olduğunu söyleyen, ülkenin dört bir köşesinde yetiştirdiği/yüreğine dokunduğu on binlerce öğrencisi için “İşte benim en büyük sermayem’’ diyen, eğitimde rönesansın kapısını aralayan bir eğitimci Behçet Yavuz...

“Doğup büyüdüğüm, beni bugünlere getiren bu topraklara vefa borcumu son nefesime kadar ödemeye kararlıyım.’’ diyerek ülkemizin dört bir köşesinde fark yaratan okullar açarak  farklı bir eğitimci olduğunu kanıtlayan biri Behçet Yavuz.

Tanıtılırken  hep  “Öğrenme Yoldaşı'' olduğunu söyleyen,  etkili eğitimcilerimizden…

Kalıplaşagelmiş yargıları alt üst eden farklı bir eğitimci…

Yaşamını eğitime ve öğrenmeye adamış, ülkenin dört bir köşesinde yetiştirdiği/yüreğine dokunduğu on binlerce öğrencisi için “İşte benim en büyük sermayem’’ diyen, görev yaptığı illerde öğrenciye olsun öğretmene olsun klişe laf ve eylemden ziyade ezber bozan  ritüeller  yaşatan, eğitimde rönesansın kapısını aralayan bir duayen, bir eğitim-öğrenme yoldaşı ve  lideri!

9d9156e1-7365-4efa-8e2b-b848aa59d912                                                                              

*

15 Mayıs 1960 doğumlu. 63 yaşında ama sağlık kontrollerinde 38 yaşında çıkan biri…

Sadece eğitim konularında değil, demek ki sağlık konusunda da bildikleri var anlaşılan…

Her zaman zinde, dinç ve güleryüzlü…

                                                                               *

O günlerde 41 yaşındaydı. İzmir’e il milli eğitim müdürü olarak gelmişti.

Gelir gelmez “Personel rahat olursa müdürler de rahat eder. Ben klimalı odada oturup dururken personelim sıcakta bunalmamalı. Bunun için öncelikle 20 klima siparişi verdim.’’ demişti. Ezberbozan çıkışıyla bir anda eğitimcilerin dikkatini çekmişti.

7da01d68-f7d8-47b7-a704-b475dc3a8565

Asıl ezberbozan konuşması ise şöyleydi: “Okul müdürlerini öğretmenler seçmeli.'' 

Öğretmenler şaşırmıştı o günlerde, konuşan yoksa kıyafet değiştirmiş Eğitim-Sen ya da Eğitim-İş Genel Başkanı mıydı?

Sözlerinin arkası ise şöyleydi genç müdürün:

“Yıllardır böyle düşünüyorum. Düşündüklerimi de uyguluyorum. Bu yöntem; verimi, karşılıklı sevgi ve saygıyı artırır. Eğitim çalışanlarının örgütlenmesinden yanayım.’’

İl Milli Eğitim Müdürü böyle düşünüyor, Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü eğitim çalışanlarına örgütlenin diyorken çok sayıda eğitim çalışanının eğitim sendikalarına üye olmakta hâlâ çekingen duruşu Türkiye’ye özgü bir durumdu.

Örgütlülüğe inanmamak mı korkmak mı?

Bu yorumu sosyologlara bırakmak herhalde en doğrusu olur.

3d335b2e-d009-4677-b835-cd5d90947efc

On yılda bir yapılan darbelerin Türkiye insanını ne hale getirdiğini anlatır gibi bir durumdu bu.

Sonuçta, örgütlenin diyen, öğretmenlere müdürünüzü siz seçin diyen bir müdüre kavuşmuştu İzmir.

Gelir gelmez de ‘Eğitimde İzmir’imiz’ adında öğretmenlerin ve öğrencilerin yazdığı çizdiği bir gazete çıkarmaya başlamıştı.

Genç müdür, eğitimcilerin gözdesi olmuştu bir anda.

“Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir.’’  diyen o olduğu gibi ilçe milli eğitim müdürlerine “Eğitim sendikaları demokratik kuruluşlardır. Onlara çalışmalarında yardımcı olalım.’’ diye çağrıda bulunan da oydu.

Öğrencilerin, kentin tüm parklarında ellerinde tuvallerle/boyalarla resim yapmalarını, enstrümanlarıyla konserler vermelerini, bozuluncaya kadar bilgisayarları kullanmalarını isteyen de oydu.

                                                                            *

Ankara’daki öğretmenliği ve lise müdürlüğü yıllarındaki sergilediği örnek eğitimcilik ve il milli eğitim müdürlüğündeki başarısı ve farklılığı, bürokrat kadroların dikkatinden kaçmamış ve onu eğitimin yükselen yıldızı yapmıştı.

Örneğin,  Anadolu Lisesi müdürlüğü yıllarında  “İsteyen istediği kadar saçını uzatabilir.’’ deyince o günlerin öğrencilerinin bayram ettiğini söylemişti tanıdığım Ankaralılar.  

Jöleli saçlı öğrencileri kimi öğretmenler dersten dışarı atardı. O, sanki o öğretmenlere mesaj gönderir gibi basına açıklamada bulunmuştu: “Saçı jölelileri dışarı atmam!‘’ 

                                                                              * 

Çalışkanlığına/farklılığına ben Salihli’den tanığım. İşini iyi yapan, arkadaş canlısı, çalışkan bir gençlik derneği üyesiyken tanımıştım onu yıllar önce.

2-52

Ordu ve Elazığ’daki öğretmenlik yıllarında sömestr ve yaz tatillerinde Salihli’ye geldiğinde  görüyordum onu İstasyonda, elinde valiziyle…

Milli Eğitim Bakanlığı’nda Türkçe öğretmenliği, müdür yardımcılığı, müdürlük, eğitim uzmanlığı, şube ve merkez müdürlüğü, daire başkanlığı, genel müdür yardımcılığı gibi görevlerde bulunmuş arkadaşımız/hemşerimiz Behçet Yavuz ile gurur duyuyorduk.

Dile kolay; 47 takdirname, 38 teşekkür belgesi, 2 kez aylıkla ödüllendirme, 1 onur belgesi, son olarak da “Son 10 Yılın En Başarılı Eğitim Yöneticisi'' ödülü almış bir eğitimci o! 

Çok iyi bir anlatıcı olan Yavuz, Türkçe öğretmenliğinden gelen bir avantaj olsa gerek TRT’de  de eğitim programları sunuculuğu/senaryo yazarlığı yapmıştı.

Eğitim alanında yayımlanmış ve okullarda MEB tarafından onaylanıp ders kitabı olarak kabul edilmiş ve okutulmuş 5 kitabı olduğunu burada belirtmiş olalım.

Son 20 yıldır özel okulculuktaki başarıları İzmir’den Van’a, Samsun’dan  Adana’ya yayılmış olan duayen eğitimci, bugüne değin Ekin Koleji, Bahçeşehir Koleji, MEF Okulları gibi kolejlerde genel koordinatör, genel müdür, yönetim kurulu başkanlığı gibi görevlerde bulundu.

3-39

Şaka bir yana, özel okul açabilmek için ülkenin dört bir köşesindeki illeri tek tek gezerek 60’tan fazla okulun kuruluş ve açılış süreçlerini yönetti. İletişimimiz hiç kopmadığı için onun başarılarını hep izliyor olmak bana da ayrı bir mutluluk veriyordu çünkü. Şiarı hep şu oldu: 

“Her çocuğun doğru, kaliteli eğitim ve öğrenme hakkı vardır.’’ 

Bu sözleriyle eğitimin bilge kişisi olduğunu ilan ediyordu adeta…

Sözlerine ekliyor: “Z ve Alfa kuşağı gençlerimizi/çocuklarımızı 2040’lı yılların dünyasına şimdiden hazırlamamız gerekiyor.’’

Bir ara da 9 Eylül Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde öğretim görevlisi olarak çalışmıştı.

                                                                                *

Niyazi Altunya ve Mustafa Gazalcı gibi eğitimcilerle arkadaş olmak bana hep keyif vermiştir. Onlarla olan dostluğum bana çok şeyler kazandırmıştır.

Behçet Yavuz ile olan 47 yıllık abi-kardeş ilişkim ise bana hep gurur verdi.

10. kitabımın Konak Belediyesi Kültür Merkezi’nde tanıtım kokteylini yapıyoruz. Yıl 2002 başları yanılmıyorsam… Vali yardımcısı/Şair Mustafa Korkmaz Dinçer ile İl Milli Eğitim Müdürü Behçet Yavuz da konuşmacı. Kürsüye çıkıp konuştuğunda benim için “O bizim abimiz!'' demez mi?

Düşünün ki o gün için benim amirim/müdürüm oluyor kendisi.

1-63

Yüce gönüllü olduğunu söylersem yanlış mı olur sizce?

Olgunluğu, birikimi ve beyefendiliğiyle beni hep büyülemiştir Behçet kardeşim.

Bergama’nın Hacıhamzalar köyünde açtığımız ilk kütüphanenin kurdelasını da o kesmişti Mustafa Korkmaz valimizle. O gün köylü kadınların sevgilisi olmuştu.

Çalıştığım okulda (Konak İş Eğitim Merkezi) 'Nazım Hikmet’in 100. Doğum Yıldönümü'nü kutlama programını müdürümle ve bir öğretmen arkadaşımla birlikte düzenlediğim için bana teşekkür belgesi göndermişti. Öğretmenlik yaşamımda aldığım tek ödüldür o!

Gerisi mi, hep ceza!  Şaka bir yana, “İzmir’in en çok ceza alan öğretmeni‘’ unvanım bulunuyor. Ege TV’de Zişan Akar, benimle böyle bir program yapmıştı o yıllarda. 6 gün sonra ne mi olmuştu?  Sıkı durun, Bir ceza daha… Cezaya müdürüm de ben de nasıl da gülmüştük o gün, görecektiniz…

Geçtiğimiz yıl gerek Karşıyaka Sivil Toplum Yerleşkesi'nde gerekse de Karşıyaka Kent Konseyi’ndeki eğitim konulu söyleşilerde bizi engin birikimiyle aydınlatan ve kendisine hayran bırakan duayen eğitimci Behçet Yavuz’du. Kent Konseyi Genel Sekreteri Sema Hanım, hâlâ bana “Behçet Bey’i bir daha ne zaman getireceksiniz?’’  diye sorup duruyor.

                                                                                      *

Şimdi başarılarını yönetim kurulu başkanı olduğu İZBİLİM Koleji’nde ‘Bilimin izinde' mottosuyla sürdüren Yavuz, öğrencileriyle ve öğretmenleriyle başarıdan başarıya koşuyor. Türkiye birincilikleri ve uluslararası derecelerle…

6-20

Mustafa Satı Bey, Mustafa Necati, İsmail Hakkı Tonguç, Ferit Oğuz Bayır… 

Unutamadığım efsane eğitimcilerden…

Eminim gelecek kuşaklar da  ileride eğitimde rönesansa  imzasını atan, Ankara’nın ve İzmir’in il milli eğitim müdürlüğünü yapmış olan Behçet Yavuz’un efsaneliği konusunda kalem oynatacaklar.

Karizma; kişiliği çevresinde büyük bir ilgi oluşturma, niteliği kolay açıklanamaz bir biçimde büyüleyicilik, anlamına geliyor ya…

Behçet Yavuz da birikimi, giyim kuşam tarzı, zindeliği, etkili ve güzel konuşmasıyla apayrı bir karizmatik  kimliğin sahibi.

***

Sinemanın altın çocuğu Göksel Arsoy, edebiyatımızın altın çocuğu nasıl ki Mehmet Atilla ise  eğitim camiasının altın çocuğu da hiç kuşku yok ki Behçet Yavuz’dur.

Yıllar önce kendisine Ahmet Piriştina tarafından Bornova Belediye Başkanlığı önerilmişti. O günlerde evet deseydi sonrasında da büyükşehir belediye başkanımız olacaktı büyük olasılıkla. Elinin tersiyle itmişti belediye başkanlığını…

Onu  farklı yapan da işte bu!  Anladığı/ bildiği iş ‘eğitim’ olduğu için başkanlığı elinin tersiyle itivermişti. Bildiği işi yapmanın doğru olduğuna inanıyor çünkü.

Daha çok şeyler anlatılabilir onun hakkında. Bence üşenmeyin,  tanışın, izleyin, dinleyin onu.