Yüzlerce genç teğmenin, mezuniyet törenlerinin ardından “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diye haykırmaları, Türkiye’de bir dönemin sona erdiğini, Atatürk’ü ve Atatürkçülüğü öldürmeye çalışanların başarısız olduklarını kanıtladı. Bunu hazmedemeyenler teğmenleri yargılamaya, rütbelerini sökmeye çalışabilirler. Ancak teğmenler, Atatürk’ün Gençliğe Sesleniş (Hitabe) ve Bursa Konuşmasında verdiği emirleri yerine getirecekler ve geri adım atmayacaklardır.
“Bugünlere nasıl geldik? ‘Atatürk’ün askerleriyiz’ diyenler neden yargılanıyor?” sorularını yanıtlayabilmek için Prof. Dr. Vamık Djemal Volkan’ın 1984’te tarihçi Norman Itzkowitz ile birlikte yazdığı, Atatürk’ün narsist kişilik yapısında olduğu iddiası üzerine kurulu ‘Ölümsüz Atatürk’ kitabına döneceğim. İki hafta önceki yazımda, çocuk psikiyatristi Prof. Dr. Osman Sabuncuoğlu’nun ve benim bu kitaba ait bazı itiraz ve eleştirilerini yazmıştım.
‘Takiye’ yapılarak ‘görkemli’ olarak Türkçeye çevrilen ‘narsist’ kişilik yapısının gelişmesinde, iki olayın etkili olduğu iddia ediliyor, kitapta: Atatürk doğmadan önce üç kardeşi öldüğünden bir ‘Yas Evi’nde doğmuş olması ve bu kardeşlerden Ahmet’in kumluk sahildeki mezarının dalgalar tarafından oyulması sonrası, cesedinin çakallar tarafından parça parça edilmesi öyküsü. Bu öyküye kaynak gösterilen Şevket Süreyya Aydemir’in ‘Tek Adam’ kitabında böyle bir bilginin bulunmadığını önceden yazmıştım.
Prof. Sabuncuoğlu ise akademikakil.com sitesindeki ‘Reddiye III: Atatürk’ün Psikanalitik Biyografisine Karşıt Görüş: İkâme Çocuk Değildi, Doğduğunda Ağabeyleri Hayattaydı’ başlıklı üçüncü ve son yazısında, farklı birçok kaynaktan, her iki ağabeyin 1883’te salgın bir hastalıktan öldüğünü kanıtlamış. Örneğin Atatürk, çocukluk ve yol arkadaşı Fuat Bulca’ya şunları söylemiş: “…Ne ablam Fatma’yı, ne ağabeylerim Ahmet ve Ömer’i hatırlayamıyorum. Son ikisi aynı yıl, 1883’de ben iki yaşında iken ölmüşler.” Yani Atatürk’ün ‘narsist’ kişilik yapısında olma nedeni olarak gösterilen iki temel de yıkılmış durumda. Prof. Sabuncuoğlu’ göre “…öne sürüldüğü gibi ne bir ölüm evi vardır, ne de ikame çocuk olma durumu! …gerçeklik sorunu saptanması nedeniyle tanısal varsayım çürütülmüş ve artık genel bir geçerlilik tartışması yürütmek anlamsız duruma gelmiştir.”
Sabuncuoğlu bir önceki yazısında, ‘Ölümsüz Atatürk’ kitabında, Gelibolu Conkbayırı’nda Mustafa Kemal’in savaşın kaderini değiştiren kararları anlatılırken kullanılan “Yetkiye sahip olmadığı halde… …hareket etmesini sağlayan şey, sahip olduğu görkemli benlik idi” ve “Yalnızca bir tümen komutanı olduğu halde, kendi görkemli… …kişiliğine güvenerek Erkan-ı Harbiye riyaseti (Genelkurmay Başkanlığı) ile danışmadan kendi başına kararlar aldı” bölümlerine de itiraz ediyor. Mustafa Kemal’in, yazarların savunduğu gibi ‘öz saygı ve ‘öngörü’ ile değil, kendisinden takviye istenmesi üzerine harekete geçtiğini belgelerle kanıtlıyor; ‘aşırı özgüven, görkem arayışı, kahramanlık fantezisi’ gibi nitelemeleri yazarların önyargılarının yansıtılması olarak değerlendiriyor. Tümen komutanlarının Genelkurmay’a danışıp karar alması gibi bir usulün hiç uygulanmadığını ve ‘yetkiye sahip olmadan hareket ettiği savı’nın anlamsızlığını vurguluyor ve “Sayın yazarlar Mustafa Kemal’in ‘kahramanlık fantezileri’ olduğunu acaba nereden biliyorlar?” diye soruyor, haklı olarak.
“Bana dokunmayan ‘Volkan’ bin patlasın” demeyip, haklı eleştirilerini Acta Medico-Historica Adriatica adlı uluslararası tıp tarih dergisinde Türkçe karşılığı ‘Mustafa Kemal Atatürk’ün psikanalitik biyografisine çürütme: Bebeklik döneminde bakım sorunu görünmemektedir’ başlığıyla 2023’te yayınlamış olan Prof. Sabuncuoğlu’nu candan kutluyorum. Volkan gibi 4 kez Nobel’e aday gösterilmiş donanımlı bir bilim insanının kitaptaki bu hataları bilinçsizce yaptığını da düşünmüyorum.
Itzkowitch ile 7 yıl kitap üzerinde çalıştıklarına göre, Atatürk’ü halkın gözünde aşağı indirme çabaları, 1980 öncesinde başlamış. Ne 1980 İhtilali ne de 23 yıllık AKP yönetimi, halkın gönlünden Atatürk’ü söküp alamadı ve alamayacak. CHP, Zafer Partisi ve İYİ Parti işbirliği ile Atatürkçüler yakında iktidara gelecek ve her şey çok daha güzel olacak.