Bugünlerde 200’e yakın ölümlü vaka sayıları ve 30 bin civarında seyreden PCR (+) hasta verileri hiç kuşkusuz halkımızın endişelerini devam ettiriyor. Brezilya ve ABD gibi ülkelerde de günlük ölümler 2 bin 200-2 bin 800 bandında seyrediyor. Günlük yeni tespit edilebilen (+) PCR vaka sayıları da 297 bin-bir milyon aralığında. Halihazırda dünyada SARS-CoV-2 enfeksiyonu nedeni ile kaybettiğimiz insan sayısı 4. milyon 889 bin 877. Halen hastalığı geçirmekte olanlar 239 milyon 963 bin 626. Hastalığı atlatanlar ise 217 milyon 306 bin 219. Özetle küresel bağlamda her on bin kişiden birisini kaybetmişiz ve her 16 kişiden birisi de hastalıktan etkilenmiş. Şimdilik hastalık yeni varyasyon ve mutasyonlarla devam ediyor. Artık baskın varyant ‘delta’ olarak görülüyor. Ama henüz tanımlanmamış olanlar da var.

Çarşamba günü dataları, ülkemiz genelinde 113 milyon 183 bin 300 dose aşı yapıldığını gösteriyor. En az iki dose aşı yaptıranların oranı yüzde 75.36. Tek dose için oran ise yüzde 88.09... Türkiye’de toplam vaka sayısı da 7 milyon 182 bin 943. Maalesef 64 bin 264 insanımızı da bu hastalık yüzünden kaybetmiş durumdayız.

YAYILIM ARTACAK

Geldiğimiz noktada, hem hastalığı geçiren vatandaş sayısı hem de aşılama oranları, pandemiyi geride bırakmak için az bir zamana ihtiyacımız olduğunu gösteriyor. 12 yaş üstünde devam eden aşılama çalışmaları aşamalı olarak daha alt yaşlara da inmesi ile toplamda aşılama oranları yüzde 90’lara yaklaştığında ve maske-mesafe-kişisel hijyen uygulamalarının özenle yapıldığı şartlarda ilkbahar ile birlikte pandemisiz günleri karşılamaya hazırlanabiliriz.

Burada da, kritik bir mevsimin eşiğinde olduğumuzun altını çizmek gerek. CoVid olmasa bile, kış ayları üst solunum yolarını hedef alan virüsler dahil birçok mikroorganizmanın sirkülasyonunun sözkonusu olduğu aylar. Üstelik, havalar soğuk olduğundan kapalı alanlarda olunacak, bu da enfeksiyonların yayılmasını hızlandıracaktır. Dolayısı ile aşılama çalışmaları yanında maske gibi tedbirler olmazsa olmaz. Ek olarak yaşlılar, kronik hastalığı olanlar ve toplu yerlerde çalışanların grip aşısı olmaları da önemli.

Nihayetinde pandemi geride kalırken artık sonrası psikososyal, kültürel, makro ve mikro ekonomik yaraları sarmak için geçecek zamanlar ile ilgili olacaktır. Varolan pandeminin sağlıkla ilgili hedef grup etkilenimleri ölüm ve hastalık tarzında yaşamımızda varken pandemi sonrasında da sosyoekonomik erken ve geç tahribatını ortadan kaldıran politikaların hayata geçirilmesi evresini insanlık yaşayacak. An itibari ile dünya zaten hastalıkla GSMH’sının beşte birini kaybetmiş durumda. Buna insana dair maddi ve manevi değer hesaplaması dahil değil! Küresel mali politikalar ulusal ölçekte bir varolma savaşına dönüşürken küresel tedarik zinciri darboğazları aşılacak ve enflasyonun geçici olarak da olsa artmasına izin verilecek. Hatırlanacağı gibi 5 trilyon doları bulan devasa mali teşvik ve altyapı planlarıyla, küresel talebi peşisıra sürükleyen bir yapı oluşturulmuştu ama pandemi sonrasında muslukların kesilmesi gerekecek.

ADALETSİZLİK DERİNLEŞTİ

Küresel boyutta ilan edilen pandemi dijitalleşme ve evden çalışma düzeni ile bir tür uzaktan iletişim eğilimlerini her sektöre angaje etmişti, ama bir yandan bu süreçlere ayak uyduramayan iş yerlerini yok edip toplumsal gelir adaletsizliklerini derinleştirmişti. Karantina şartlarında sağlık öncelikli perspektif, sosyal yaşamın, üretim ve iletişim ekosistemlerinin kurallarını yeniden yazarken toplumsal dayanışmanın ve yardımlaşma ruhunu da zayıflatmıştı. Yani dijital dünyanın efendileri yeni milyarderler olarak arzı endam etti ama bu durum işsizlik sonrası derin bir yoksulluğun içine çekilen milyonlarca aileyi toplumun gündemine acil sorunlar olarak taşıdı. Son noktada, pandemi sonrasının ana gündemi hiç kuşkusuz küresel piyasalardaki durgunluk ortamında bir tür devlet kapitalizmi uygulamalarının öncelikle sosyal adalet ve istihdama odaklanarak eşitsizlikleri azaltıp yoksulluğu yok edecek şekilde sosyal politika inşasını yapılandırılmak olacaktır.

Elbette alışılagelmiş ve halen uygulanan ekonomik modellerin radikal bir şekilde değişeceğini düşünmüyoruz. Bundan sonrası için ‘piyasa ekonomisinin’ ‘sosyal’ spektrumu daha belirgin ve öncelikli olacaktır. Son elli yıldır baskın bir şekilde tedavülde olan neoliberal ideolojiler için çanlar çalmaya başladı... Pandemi varolan düzenin biliyorsunuz pandemi toplumumuzdaki eştüm zayıflıklarını ortaya çıkardı, varolan sorunları da da derinleştirdi, ihtiyaçları en iyi şekilde karşılayan yeni dengelerin tanımlanacağı sistemlere ihtiyaç olacak.

Devletler, sahip olduğu politika araçlarını,sağlık ve sosyal stratejilerini, mali enstrümanlarını yeni ama daha sosyal ve entegratif kurallar ile yepyeni perspektifleri yaratmak zorunluluğu ile karşı karşıya. Üstelik bu sadece pandeminin ortaya çıkardığı bir mutlak mecburiyet değil, iklim değişikliği, habitat daralması ve küresel insan hakları bağlamında eşitsizlik ve derinleşen yoksulluğun da giderek artan baskısı....