Devlet içinde var olduğu iddia edilen, rejimi hedefleyen PARALEL yapılanma yeni bir olgu değildir. Bugünü anlayabilmek için yakın tarihi iyi değerlendirmek gerekir. 1969 seçimlerinde AP’den Konya milletvekili aday adayı olan Necmettin Ebakan’ın, Süleyman Demirel tarafından veto edilmesinden sonra kurduğu Milli Nizam Partisi paralel yapının oluşmasının ilk siyasi adımı olmuştur.
12 Mart muhtırasından sonra İsviçre’ye kaçan Erbakan’ın, 1973 yılında AP tek başına iktidar olmasın diye iki tabii senatör, Ekrem Acuner ve Sıtkı Ulay tarafından İsviçre’den getirilerek MSP’yi kurdurmaları ikinci adamdır.
Bu yapının siyasi görüşü olarak nitelendirilen Milli Görüş'ü, devlet kademeleri ile tanıştıran 1974’te kurulan CHP-MSP koalisyonu ise üçüncü adımdır.
İslam Ortak Pazarı, İslam Birliği, İslam Ortak Parası gibi hedefleri olan, o tarihe kadar AP içerisinde siyaset yapan Nurcu, Nakşibendi ve bunların kollarını oluşturan cemaatleri Milli Görüş çatısı altına toplayan Erbakan, devlette kadrolaşma sürecine girmiştir.
CHP-MSP koalisyonundan sonra kurulan 1’nci ve 2’nci Milliyetçi Cephe hükümetleri, azınlık hükümetleri, Özal hükümetlerinde sürekli olarak İçişleri, Adalet, Bayındırlık, Tarım, Çalışma bakanlıklarını elinde tutan MSP zihniyeti, Cumhuriyet ilke ve devrimlerine karşı, kendi ideolojisini yerleştirmek için kadrolaşmaya başlamıştır.
Şevket Kazan, Oğuzhan Asiltürk, Recai Kutan ve Korkut Özal’ın başında bulunduğu bu yapılaşma, Erbakan’ın Başbakan olduğu 1996’da DYP ile oluşturulan koalisyon hükümetinde doruk noktasına ulaşmış, alanını da geliştirme olanağını bulmuştur.
Partinin kapatılması ile yıllarca bu ortamı oluşturan başta Erbakan olmak üzere ‘Ak Saçlı’ları terk ederek bu yapı üzerine kurulan AKP, Kemal Derviş’in ekonomi politikasını izleyip, Avrupa Birliği’ne girme sözleriyle belli bir noktaya kadar gelebilmiştir. Ancak parti yöneticilerinin “Ana Kademeleri” oluşturan cemaatleri kontrol edememeleri bugün yaşadığımız oluşumlara yol açmıştır. Sorun, alternatif bir rejim yapısında “İKTİDARI” paylaşmak sorunudur.
Soru ise, cemaat AKP iktidarına göre paralelse, AKP neye göre paraleldir.
Son atamalarda, devletin tüm kurum ve kuruluşlarında kadrolaşan AKP’nin bundan sonra üç hedefi kalmıştır.
– Kürt sorununu kendi siyasi anlayışına göre çözmek,
– Fettullah Gülen’i kırmızı bülten aracılığı ile Türkiye’ye getirerek yargılamak,
– Haziran ayında yapılacak seçim öncesi, partiyi, “Milli Görüş”ün ideolojik hedefi olan “İslami” bir rejimi oluşturacak “BAAS” türü bir yapıya oturtmak.
Kadrolaşmanın dışında, 14 Aralık’ı, Osmanlıca yaklaşımını, Almanya’daki casusluk suçlamasını, AB’ye karşı çekilen resti, ekonomideki gelecek korkusunu, yeni Tuncay Günay, Mehmet Doğan mı olup olmadığını bu çerçevede değerlendirmekte yarar var.
Paralel olmadan, paralellik yaşanmaz…
Not: Bu yazı 22 Aralık 2014 tarihinde bu köşede yayınlanmıştır. Hafta içinde yüksek yargının değiştirilmesine yönelik yasanın çıkartılması ve dış politika ekseninin yeniden yapılanması karşısında gelişebilecek olayları bu yazı çerçevesinde değerlendirmekte yarar vardır.