Fransız yazar Anatole France, “İnsan ruhunun bir parçası hayvan sevgisini tadana kadar uyanmaz” demiş. Bitmek bilmeyen hayvana şiddet olayları bana hep bu sözü hatırlatır.
Ruhumuzun bir parçası biz hayvanları sevmedikçe hep karanlıkta kalmaya mahkum.
Burada yüzeysel bir hayvan sevgisinden bahsedilmiyor elbette. Hayvanlarla daha derin bir bağ kurabilmek kastediliyor.
Örneğin; bir hayvanla empati yapmaktan söz ediliyor. Senin benim gibi doğan, nefes alıp veren, kalbi atan, duyguları olan bir canı anlayabilmekten…
Bu dünyanın çocuklarından biri olan kedinin, köpeğin, kuşun, ineğin, kurdun, kaplumbağanın bakış açısından hayata bakabilmekten bahsediliyor.
Bir hayvanın, bir canlının yaşam hakkına içten bir samimiyetle saygı duyabilmek anlatılıyor.
*
“Bu dünya sadece insanların değil”.
Bu sözü veya benzerini mutlaka duymuşsunuzdur siz de. Peki, gerçekten bu sözün ağırlığını özümseyebiliyor muyuz?
Çünkü yaşadığımız dünyanın sadece bizim değil tüm canlıların olduğunu kabul etmek demek, birçok şeyden vazgeçmeyi de beraberinde getiriyor.
Ve bence vazgeçmemiz gereken en büyük parçamız; egomuz.
Hep ‘benim’ diyen iç sesimiz.
Bizden başkalarına yaşam hakkı tanımak için önce egoyu törpülememiz lazım. Sonra içimizdeki şiddet düğmesini kapatıp, vicdan modunu açmalıyız.
*
Maalesef henüz bu bilinç seviyesinden hayli uzağız…
Hayvana şiddet uygulayan, öldüren, zehirleyen, tecavüz edenler.
Hayvanları dövüştüren ve dövenler.
Ormanları ve ormanların içindeki binlerce canı vicdanı sızlamadan yakan, yanan ormanları acımadan rant uğruna betona çevirenler.
“Sokak hayvanları barınaklara kapatılsın” diyen ama bunun tam olarak o hayvanlar için ne anlama geldiğini bilmeyen, bilmek istemeyen ya da bilse bile önemsemeyenler.
“Manzaramı kapatıyor” diyerek 100 yaşındaki ağaçları kesenler.
Her gün izmarit, poşet, şişe, maske gibi atıklarıyla çevreyi kirletenler…
Kimi çok ağır suçlu… Onların ruhları karanlık bir uykuda.
Kimi bencil.
Kimi umursamaz.
Kimi de bilinçsiz.
*
Koskoca gezegeni binlerce yıldır kendi isteğine göre şekillendiren insanoğlunun vicdani sorumluluklarından biri de ona hayat veren doğayı ve kendinden daha güçsüz olan diğer canlıları korumaktır...
Biz bunu başaramadıkça ruhumuzun bir bölümü alacakaranlıkta takılı kalacak. Daha iyi, daha vicdanlı, daha bilinçli insanlar olmak içinse hala geç değil.
***
Reform listesinde neler olmalı?
Geçen haftaki yazımda “Hayvan Hakları Reformu şart” demiştim. Bir okurum; reform gibi reform olması için neler yapılmalı, diye sormuş. Bence listenin olmazsa olmazları şöyle:
• Popülasyon sorununu besleyen satış ve üretim çarkı durdurulmalı.
• Merdivenaltı üretim ve satış çok sıkı bir denetimle engellenmeli.
• Ülke çapında eşzamanlı kısırlaştırma seferberliği başlatılmalı.
• Sokağa terklerin önüne geçecek yaptırımların kapsamı genişletilmeli.
• Yasal düzenlemeler daha etkin hale getirilmeli; şiddet, cinayet ve tecavüz suçları iyi hal olmaksızın minimum 3 yıl hapis cezasından başlatılmalı.
• Şu an etkisiz haldeki denetim sistemi etkin hale getirilmeli.
• Hayvan haklarına yönelik çalışacak özel birimler kurulmalı; bu birimlerde liyakat sahibi kişiler görevlendirilmeli.
• Barınakların rezil şartları iyileştirilmeli, veteriner işleri ve barınaklara liyakat sahibi personel seçilmeli, kamuya açık kamera sistemi ve sivil denetim devreye alınmalı.
• Belediyelerin sorumlulukları net bir şekilde tanımlanmalı; sorumluluk ihlalinin cezası ağır olmalı.
• Toplumsal farkındalığın geliştirilmesi için geniş çaplı çalışmalar yapılmalı.
--
DÜNYADAN Bİ-HABER
Yok olan nesillerin geri gelmesi 23 milyon yıl alacak!
Hint Okyanusu'nda bir ada ülkesi olan Madagaskar, halka kuyruklu lemur, fossa ve dünyanın en küçük bukalemunu gibi eşsiz hayvan türlerine ev sahipliği yapıyor. Bu adadaki bitki ve hayvan türlerinin yaklaşık %90'ı Dünya'nın başka hiçbir yerinde bulunmuyor.
Nature Communications’da yayınlanan yeni bir araştırmaya göre, Madagaskar'da risk altındaki memelilerin nesli tükenirse, evrimin yeniden bu türleri geri getirmesi yaklaşık 23 milyon yıl alabilir.
Çalışma kapsamında araştırmacılar son 2500 yılda Madagaskar’da insanlarla aynı anda var olmuş, bilinen tüm memelilerin veritabanını çıkarttı. Bugün yaşayan 219 bilinen memeli türü ve son 2 bin yılda soyu tükenmiş 30 memeli türünün birbiriyle ilişkisini ve evrimleşmelerinin ne kadar sürdüğünü belirlemek için aile ağaçları oluşturuldu. Bu bilgiden yola çıkılarak, risk altındaki türlerin neslinin tükenmesi durumunda, yeni memeli türlerinin onların yerine evrimleşmesinin ne kadar süreceği tahmin edilebildi.
Mevcut tehditler hafifletilmezse, insan gelişinden bu yana Madagaskar'da kaybolan türlerin kurtarılması üç milyon yıl alacak; şu anda tehdit altındaki türler yok olduğu takdirde ise onların kurtarılması 20 milyon yıldan fazla sürecek.
*
KULAĞIMIZA KÜPE OLSUN
Bu haftanın sözü Ulu Önderimiz Atatürk’ten gelsin:
“Biz doğayı korudukça doğa da bizi korur.”
*
BİZİM GEZEGEN
Geri dönüşüm neden önemli?
Artık hepimizin günlük yaşamında sık sık karşısına çıkan konu başlıklarından biri: Geri dönüşüm. Geri dönüşümün gerekli olmasının birçok nedeni var. Daha temiz bir çevrede yaşamak, dünya kaynaklarını daha tasarruflu kullanmak ve iklim değişikliğine karşı elimizi güçlendirmek istiyorsak geri dönüşümü hayatımızın bir parçası yapmamız lazım.
Geri dönüştürmek karbon ayak izimizi, yeni hammadde toplama ihtiyacını ve sera gazlarını azaltırken enerji tasarrufu sağlıyor ve çevre kirliliğini önlüyor. Üstelik geri dönüşüm endüstrisi ekonomiye de ciddi katkı sağlayarak daha fazla iş yaratır.
Geri dönüşüm alışkanlıklarımızı geliştirerek her birimiz çevreyi temiz tutmaya ve doğal kaynaklarımızı korumaya yardımcı olabiliriz.
Çöpe atmak yerine dönüştürmenin neden önemli olduğunu anlamak için birkaç istatistiğe göz atmamız ise yeterli:
• Küresel düzeyde her yıl 2,12 milyar ton atık üretiyoruz.
• Türkiye, geri dönüşümde Avrupa'da son sıralarda yer alıyor. OECD rakamlarına göre Türkiye'nin geri dönüşüm oranı sadece yüzde 12.
• Dünyadaki en çok plastik ambalaj atığını Çin üretiyor.
• 2018’de plastik atıkların %91'i geri dönüştürülmedi.
• İsveç’te çöplerin yalnızca %1'i düzenli depolama alanlarına gidiyor.
• Amerikalılar her yıl 20 milyar tek kullanımlık çocuk bezini çöpe atıyor.