‘Abi’ diyordum ama ikinci bir baba, bilge bir danışman, neredeyse hiç yanılmayan bir insan sarrafı, hiçbir ansiklopedide yer almayan harika bilgilerin kaynağı, eşsiz bir sohbet arkadaşı idi benim için.
Babamın Ayvalık’taki en iyi arkadaşlarındandı; ilk uzun pantolonunu, gençliğinde tüccar terzi olan babamın diktiğini söylerdi hep. Önceleri Şehir Kulübü’nde, ardından Tenis Lokali’nde birlikte vakit geçirirlerdi. Eşi Bilge Abla da rahmetli annemin yakın dostuydu. Yazları Cunda’da yemek sofralarında pekişti, ‘Sabih Abi’ ile dostluğumuz; böyle bir yemekte ortaya çıktı, yılın aynı gününde (15 Nisan) doğduğumuz. Belki de bu yüzden, çok fazla ortak yönümüz vardı. Elimizden geldiğince sık biraraya gelir, baş başa memleketi kurtarırken, bilgilerimizi paylaşırdık. Çoğunlukla ben sorar, o da seve seve anlatırdı. Ayvalık CHP Gençlik Kolları kurucusu, yani ‘En Eski CHP'li’ ve ‘Gerçek Atatürkçü’ idi. Ayrıca, koyu Fenerbahçeliydik, ikimiz de.
Celal Bayar Üniversitesi Senatosu’nun 2006’da kendisine verdiği ‘Fahri Doktora’ unvanı kararının altında rektör vekili olarak imzamın olmasından hep gurur duydum, duyacağım. Doktora töreni ve ardından gerçekleşen AlpayKonseri için “Bugün hayatımın en mutlu günü” demişti.
İzmir, Manisa ve Ayvalık’ta kendisinden konferans vermesini isteyenler, bazen tekliflerini benim aracılığımla iletirlerdi. Konferans günü havaalanında karşılar, yolda sohbet ederdik. Bir defasında salona girdiğimizde beni göstererek “Oğlunuz mu?” diye yöneltilen soru hoşuna gitmiş, “Öyle sayılır” diye yanıtlamıştı. Bir başka gün, İzmir’den Manisa’ya giderken, yolda konuşmacı konuklarımızdan Ömer Faruk Eminağaoğlu’na “Sizinle kardeş sayılırız, Sabih Abi ikimiz için de ‘oğlum gibidir’ diyor” dediğimde, Sabih Abi’nin hoşuna gitmiş, “Doğru” demişti. Konferanslarında son derece karmaşık konuları, çok basit, herkesin anlayabileceği biçimde, birkaç cümle ile özetler ve dinleyicilere yol gösterirdi. Not tutar, söylediklerini bir köşe yazısı ile özetlemeye çalışırdım. Bu yazıları her zaman beğenir, ‘İyi özetlemişsin’ derdi.
Demokrasiyi ortadan kaldıracak tuzakları önceden sezer ve muhalefet partilerini uyararak, atmaları gereken adımları gösterirdi. Hiçbir zaman umutsuzluğa kapılmaz, çıkış yolları arardı ve “Mücadelede karşı taraf hangi silahı kullanıyorsa, aynısını kullanmadıkça başarı şansın yoktur” derdi.
HHH
6 ay önce, 30 Ağustos günü Ayvalık Çamlık’taki Tenis Lokali’nde verdiği muhtemelen son konferansında moderatör olmam istenmişti. Yaptığı, her zamanki gibi harika konuşmanın ardından, kendimi tanıtırken söylediğim “İflah olmaz Atatürkçüyüm” sözlerine “Sözcükleri yanlış kullanıyorsun” diye itiraz etmişti. İroni yaptığımı söyleyince, ‘Tamam’ dedi. Gelen siyasi bir soru ve bu soruyu yanıtlamam da hoşuna gitmemişti; benimle aynı düşüncede olmasına rağmen. Konferansın ardından çayımızı içerken “Kusura bakma, sana müdahale ettim” deyince, “Her zamanki gibi haklıydın” diye yanıtladım ve gülüştük.
6 ay sonra aynı Tenis Lokali’nde oturduğumuz masanın yerinde Sabih Abimin iki harika fotoğrafı ve karanfiller yer alıyordu. Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu’nu uğurlamak için sevgili ailesi, çalışma arkadaşları ve sevenleri, Türkiye’nin çeşitli yerlerinden ve Ayvalık’tan gelmişti. Bu organizasyonda emeği geçen Tenis Kulübü Dernek Başkanı Cüneyt Uzman ve Yönetim Kurulu’na, Ayvalık Belediye Başkanı Mesut Ergin ve Gülşen Şatıroğlu’na teşekkürler. Cenaze törenine katılan Yaşar Okuyan, Ömer Faruk Eminağaoğlu, Aziz Kocaoğlu, Ali Suat Ertosun, Sabri Ergül, Prof. Dr. Necdet Ardıç, Balıkesir Baro Başkanı Nadir Karakaşlı, Ayvalık Belediye Başkanı Mesut Ergin, önceki Başkan Rahmi Gencer, Burhaniye Belediye Başkanı Ali Kemal Deveciler, Gömeç Belediye Başkanı Mehmet İrem Himam, Prof. Dr. Semih Güneş ve sanatçı Serhat Süha Özcan’a da çok teşekkürler. Bilge Ablama, sevgili Sinan, Füsun ve Korkut’a, tüm aileye, sevenlerine ve tüm Atatürkçülere baş sağlığı ve sabırlar dilerim.
Nöbeti devraldık, Atatürk’ün çağdaş uygarlık yolunda yılmadan yürümeyi sürdüreceğiz.