Alçaktan uçan jetler, bombalar... Sokaklarda Allahüekber sesleriyle, ellerinde Türk bayrakları, sopalarla yürüyen insanlar... Linç girişimleri, bir erin kafasını kesen zebaniler!
Darbe mi, darbe girişimi mi? Bir ortaoyunu mu? Ne diyeceğimi bilemiyorum.
Tek silahları şiirleri, yürekleri olan şairlerin sezgileri güçlüdür. Geleceğe dair biriktirdikleri umutları olduğu kadar tedirginlikleri, kaygıları da vardır.
Şiirimizin erken ölümlü şairlerinden Ahmet Erhan da onlardan biri. “Alacakaranlıktaki Ülke” adlı şiirinde, sanki bugünleri sezmiş gibi seslenir:
Ülkemin üstündeki bu alacakaranlık,
Bu belirsizlik, bu umarsızlık, bu korku biterse eğer
Halkım bu ufkun nereye uzanacağını bilirse bir gün
Şiirler yazarım o zaman, saf ve belki de
Oyun olsun diye boş, anlamsız…

* * *

Darbe girişiminin ertesi günü şairler de sosyal medyadan paylaştılar düşüncelerini. Onlardan bir bölümünü taşımak istiyorum köşeme.
Şair Arife Kalender "Savaşta öldüler yetmedi. Terörde öldüler yetmedi. Bu askerler, polisler kimin çocukları? Toplanıp, beslenen yobaz güruh, bugünler için hazırlandı. Gencecik askeri sürükleyerek kelepçe takan gözü dönmüşleri görünce, Kubilay'ı anımsadım! Demek bu kadar sürede bir şey değişmemiş.”
Kurşun Kalem Dergisi Sorumlusu, şair Mine Ömer Kaya “Bu kadar mı önemliydi köprülerin trafiğini durdurmak! Saçma, çok saçma bir senaryo! Kardeşin kardeşi öldürdüğü başka senaryolar istemiyoruz. Demokrasi ve barış için sevelim birbirimizi” diye seslendi.
Aktivist şair Nevin Koçoğlu “Biz serçeyi yaşatmaya çalışırken camide kemerle insan dövenler, sokakta kafa kesenler, insanlık kavramının neresindesiniz siz?” diye sorgulamaktan kendini alamıyor.
Şair Sina Akyol’un tepkisi : “Hükümet, ABD, Fethullahçı güçlerin iştahlarını, onları bir kez daha devreye sokarak kabartmıştır. Bu güçler aracılığıyla, ordudaki gerek Fethullahçı, gerekse de cuntacı generaller devreye girmiş, 15 Temmuz darbe girişimi böylece gerçekleşmiştir. (…) Ayrıca, devlet sorumlularının insanları meydanlara çağırması son derecede tehlikeli bir 'tercih'tir. Çünkü meydanlar, özellikle şu günlerde her türlü provokasyona açıktır.”
Özgen Seçkin şu dizeleri paylaştı :
Ülke darbeye alıştı, işkence insana
İnsan masala alıştı, ekmek yoksula,
Gündüz uykuya, yüzyıl darbeye ...
Beynim böğürtüye alışamadı
Baktım penceremden dışarı
Sarıldım sızan ışığıma,
Şair Selami Şimşek: “Saat 22’de darbe mi olur? Yoksa sokağın delisine 'sen başla biz arkanızdayız' mı dediler! Eğer böyleyse içinde bulunduğumuz durum çok kötü. Değilse geleceğimiz korkunç kötü. Üstesinden geleceğin birisine kendini taşlatmak alkış alır!”
Şair Can Ceylan’ın çığlığını da duydum: “Anayasayı ve yasaları tanımayanların, acılarla alay edenlerin, terörizme çanak tutanların, ulusal değerlere küfredenlerin, talana vurguna eyvallah çekenlerin, Allah ile aldatanların, yüzüne hamle yapsan yarabbi şükür pozisyonuna geçenlerin eline düşürülmüş, Ortadoğu'nun yegane "huzur" adasında yaşamaya mahkum olmuş talihsiz bir milletiz.”
Genç şair Özge Sönmez de sık sık yazdı düşüncelerini. “Bize yeni bir yol lazım! Sadece ışığa, akla, vicdana, ahlaka ve gerçek demokrasiye açılan bir yol! Er veya geç biz o yolu bulacağız. Sabah, nefes ve umut demektir!”
Özgürlüğün, insan haklarının, gerçek demokrasinin, hukukun egemen kılındığı Türkiye’ye öylesine gereksinim duyuyoruz ki bugün…
Ahmet Erhan’ın yukarıda andığım şiirindeki şu dizeleri de paylaşarak kapatayım köşemi: “Yeter ki, silah sesleri gelmesin / Her gece kentimin sokaklarından / Yeter ki, hiç kimse ecelsiz ölmesin! ”