Berin Taşan, 2018 yılında 90 yaşında hayata veda ettiğinde, ardında sadece hukuk dünyasında bırakılan izleri değil, aynı zamanda edebiyat dünyasında yankılanan bir mirası da geride bırakmıştı.

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni 1951 yılında bitiren Berin Taşan, cumhuriyet savcısı olarak meslek hayatına başlamış, titizlik ve özveriyle çalışarak Sinop, Karşıyaka ve İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı gibi kritik görevlerin üstesinden başarıyla gelmiştir. Ancak onu sıradan bir hukukçudan ayıran en önemli özelliği, ruhunun derinliklerinde yeşeren şiir tutkusuydu. Bu tutku ortaya aynı zamanda iyi bir şair çıkardı. Berin Taşan İzmir’de arkasında güzel izler bırakan değerli bir şairdir…  

Berin Taşan Gençlik Dönemi

Berin Taşan, bu ülkenin toprağından, memleket sevgisinden beslenmiş bir şairdi.
Şiirleriyle hem yaşadığı dönemin tanığı oldu, hem de bireyin iç dünyasına ayna tuttu.
Onu anlatmak benim için hiç de kolay değil, zira Karşıyaka'da onun adını taşıyan bir sokakta oturuyorum. Bu durum, onun anısıyla kurduğum manevi bağı daha da derinleştiriyor. İlk defa 1990'lı yılların sonunda tanıştığım Berin Ağabey, nazik ve mütevazı duruşuyla hep hafızamda özel bir yere sahiptir. Onun imzalı kitapları şu anda kütüphanemde beni selamlarken, şiirlerindeki incelik ve şefkat dolu çizgiyi bir kez daha hatırlıyorum.
İlk şiir kitabı "Ellerim Gözlerim Yüreğim" 1960 yılında yayınlandığında, onun şiirinde sezilen derinlik ve duyarlık, Nurullah Ataç gibi eleştirmenler tarafından fark edilmiş.
Nurullah Ataç gibi bir usta, onun içtenlik ve yalınıkla dolu şiirlerini "boş sözlere düşmeyen, yüreğimizi saran tatlı bir üzünç" olarak tanımlamış… Aynı Nurullah Ataç "Öğütçülüğe kalkmadan sesini yükseltip boş sözlere düşmeden, yüreğimizi saran tatlı üzüncünden büyük nimetlerden biri olduğunu bilerek söylüyor. Berin Taşan bay mıdır, bayan mıdır bilmiyorum, ama günün birinde bize çok güzel şiirler verirse şaşmam." değerlendirmesini de yapmış.  
Berin Taşan'ın hayatı, sadece hukuk ya da şiirle sınırlı bir öykü değildi. 1928 yılında Merzifon'da doğan Taşan'ın ailesi, edebiyat ve tarih ile iç içe geçmiş bir gelenekten geliyordu.
Şair ve mutasavvıf olan dedelerinin izini taşıyan Berin Taşan, hüzün ve umut arasında dengede duran, memleket sevgisiyle yoğrulmuş bir şair kimliğiyle dikkat çekti.

Ani Ki̇tabi

İLK ŞİİRİ VARLIK’TA YAYIMLANDI

İlk şiiri "Bizden Sonra", 1946 yılında Varlık dergisinde yayınlandığında henüz 18 yaşındaydı. Ardından Yeditepe, Kaynak ve Cumhuriyet gibi dergilerde şiirleri yer aldı.
Cemal Süreya ustamız, onun şiirlerini "taptaze" olarak tanımlarken, şairin yalın ama etkileyici bir dille öne çıktığını dile getirdi.
Berin Taşan'ın şiirleri sadece bireysel duyguların ya da güzelliklerin bir ifadesi değildi; toplumsal sancıları, adalet arayışını ve yoksulluk gerçeğini de derinlemesine ele aldı.
Refik Durbaş'ın "direnişin şiirleri" olarak tanımladığı bu eserlerde, Berin Taşan'ın çağının tanığı olduğu açıkça görülüyordu.
"Bir Motorlu Trenle Geçtim Üzerinden" adlı uzun şiirinde, sadece bir tren yolculuğu değil, ülkenin sosyal ve ekonomik gerçekleri de dile getiriliyordu.
Berin Taşan'ı tanıdığım yıllarda, onun derin bilgeliğini ve nazik doğasını görmek benim için unutulmaz bir deneyimdi. Hayatı boyunca hukukun şefkat ve adaletle yoğrulmuş yanını temsil etti. Şiirlerinde de bu dengeyi bulmak mümkün; insana dâir olan her şeyi kucaklayan, küçük ayrıntılarda saklı derinlikleri ortaya çıkaran bir şairdi.


Son kitabı "Bir Tanığım Kalsın" onun anılarını ve hayat dersi niteliğindeki öykülerini bir araya getirdi. Rahmetli Mustafa Şerif Onaran'ın yazdığı gibi, bu anılar, şairin toplumsal sorumluluğunu ne kadar ciddiye aldığının ve yaşama ne denli bağlı olduğunun bir kanıtıydı.
Berin Taşan'ı anlamak için şiirlerini okumak yeterli değildir; onun mütevazı yaşam tarzını, derin bir sevgi ve sözüne sadık dostluklarını da bilmek gerekir.

ADALETİN VE ŞİİRİN İNCE RUHU ONDA BULUŞTU

O, sadece bir adalet savunucusu ya da bir şair değil, yaşamı anlamlandıran bilge biri olarak hafızalarımızda yer etti. Onun adı, Karşıyaka'daki bir sokakta yaşamaya devam ederken, şiirleri ve yazıları da düşüncelerimizde yankılanıyor. Her şiiri bir anlam köprüsü, her sözcüğü yürekten bir parçayla yoğrulmuş gibiydi. Arşivlerdeki farklı kaynaklarda Berin Taşan ile ilgili yazılanlara baktığımızda Gazeteci, Şair, Yazar Mehmed Kemal’in yıllar önce Cumhuriyet Gazetesi’nde O’nunla ilgili kaleme aldığı dikkat çekici yazısı da çıkıyor karşımıza:
“Berin Taşan'ı, yedeksubaydan sürülüp Merzifon'a geldiğimde tanımıştım. Yıl 1948 olacak, üniversite öğrencisiydi. Bizim tümen mi, tugay mı neyse, bağlı olduğumuz yer orasıydı. Kaç gün kaldım? Herhâlde bir haftayı geçmedi. Şiir delisi olduğumuz yıllar, hemen kaynaştık. Merzifon, o yıllarda nedense bir sürgün yatağıydı. Benden önce Naci Sadullah, Nusret Baban, daha başkaları da orada bulunmuşlar. Şimdi neleri anımsıyorum? Gürül gürül suları akan bir şadırvan, kubbeli bir cami, uzun uzun ağaçlar... Bir de halkevi kitaplığı... Sonra köfteci dükkânları. Merzifon'un köftesi ve şarabı başkadır. Askerliğim uzun sürdü. Dönüşte Berin Taşan'ın şiirlerini dergilerde gördüm, kendi de savcı olmuştu. Bir şairi kolay kolay savcılıkta tutmazlar. Ama Berin Taşan, uzun yıllar hak ve adalet dağıtan mesleğinde kalabildi. Sinop'a sürgünleri gönderirler, Berin de Sinop Savcısı idi. Bir sürgün savcı mı? Osman Deniz (Talat Aydemir'le başkaldıran), Sinop'ta yatmıştı. Berin Taşan'ı bana çok övdü.”
O, hem adaletin hem de sanatın ince ruhunu taşıyan ender insanlardan biriydi ve hep sevgiyle anılacaktır. Belki de şimdi, uzaklardan, sonsuzluktaki uykusunda hissediyordur onunla ilgili yazılan bu satırları... Onun güler yüzü ve ışıldayan gözleri, hafızamızdan asla silinmeyecek. Berin Taşan, sadece bir kişi değil, bir dönemi, bir anlayışı ve bir sevgiyi temsil ediyor.
Onu tanıma şansına erişenler için ise o hep kalbimizin derinliklerinde özel bir yerde kalacak.
Şair Berin Taşan uzun yıllarını İzmir’de geçirdi. İzmir’de ve şiirimizde incelikli bir iz bırakan zarif insanlardan biri olmayı başardı. Berin Taşan güzel şehrimizde her zaman sevgiyle, saygıyla anılacaklar arasındadır… Ruhu şad olsun.
O’nu bir iki şiiriyle uğurlamak, Berin Taşan’ı doğru anmanın galiba en iyi yoludur:

İZMİR’DEN YAZIYORUM

Çekme ellerini birden bire
Birdenbire yürüyüp gitme,
Çevir aynaları bak ne göreceksin bir defa
Bu gözler Berin Taşan’ın mı dersin
Ben onları bir dağ gölünden çıkardım
Daha görmediği şehirler var
Sen durdukça bebeklerinde kapanmaz.

İzmir’den yazıyorum unutma
Bir, kumru konmuş çitlendik dalına
Sabahtan beri ötüyor
Niçin bir kumru dem çekse çitlendikte
Bir vapur acı acı ötse
Birdenbire bir bıçak saplanıyor göğsüme
Telefonu açmıyorum acı haberin gelecek diye.

İzmir’den yazıyorum sıcaktan mahvolmuşum
İmbat kaldır kollarımı nolursun
Pasaport fenerine halsiz düştüm
Söke’de bir tarlada bir can da halsiz düştü,
Biliyorsun ne kadar pamuk tarlası varsa güneşte
Ne kadar şafakta kalkan varsa
O kadar kolum kırık
Bir kağıt bir kalem üzerinde hünerim
Bir de bir güvercin görmeyeyim tutup salıyorum
Havalanıp gidiyor.

İzmir-İstanbul çıktı limandan
Artık kimseyi durduramam
Yaprak bir defa düştü suya
İzmir’den yazıyorum bir daha yazmam.
(Önce)

Bir başka şiiri daha Kıymetli Berin Taşan’ın:

ŞARAP BU KADAR KIRMIZI OLMAZ

Şarap bu kadar kırmızı olmaz demek sen koydun bardağıma
Ondan bu rüyalar kimseye sormuyorum,
Başaklar ağır olsun, beşik sallansın
Temmuz çıkmasın diyorum şubatı kimse bilmiyor
Denizin dipinden nasıl taşlar mercanlar çıkarıyorum
Bir görsen

Dalların arasından başımı eğmeden geçip gidiyorum
Şimdi en sıcak yer İzmir’dir
Karşıyaka vapurunda yer bulamıyorum
Bu kumruyu Küçükyalı’dan uçurmuştum
Demek seni gözlüyordu, ondan böyle uçması
Çocukların el çırpışlarından anlıyorum
Kapım ayak sesinden tanıyor açılıveriyor
Demek kanatlarını vuran güvercin
(Önce)

Ve Taşan’dan son bir şiir daha:

İZMİR KÖRFEZİ’NE BAKIYORUM

Sırtımda incecik bir gömlek
Evimin balkonundayım çok şükür
Denizden yeni çıktım durulandım
Kitabım, gazetem
Bir bardak çay
Bir tükenmez kalem
Oğlum büyüse de elinden tutsam diyordum,
Şimdi ben yazarken o resim yapıyor
Körfezi boyamadan bırakmış
Nasıl maviye boyasın göz göre göre
Bulanık, yosunlu, çamurlu bir su
Ay düşmüyor üstüne
İmbat geçmem derse bu suyun üstünden
Bir gün esmezse
Şimdi saçlarımdayken elleri
Kalk gidelim oğlum.
(Önce)
(İzmir’in Dağlarında Çiçekler Açar/İzmir Şiirleri/ Mehmet Zeki Gündüz-Muhittin Bilgin)
Karşıyaka’dan adını taşıyan sokaktan, gecenin en şiirli vaktinde, selam olsun Berin Taşan’a…