14 Mayıs öncesi bir gündü.Bir dost masasında siyasi arkadaşlarımla beraberdik. Seçim sonuçları nasıl olacak? Seçimi kim kazanacak?..
Kendi aramızda bu konuyu tartışıyorduk. O gün şöyle demiştim: 21 yıldır iktidarda olan Sayın Recep Tayyip Erdoğan, iktidarda kalmanın yarattığı bir yıpranmışlık yaşıyor ve Erdoğan yorgun. Ülkede yüksek enflasyon, hayat pahalılığı gibi sorunlar var. 50 bini aşkın insanımız depremde hayatını kaybetti. Binlerce insan sakat kaldı. İnsanlar her şeylerini kaybetti. Türkiye'nin sınır kapıları delik deşik. Mülteci akını sürüyor. Yoksulluk ve işsizlik çığ gibi büyüyor. Ekonomi çok kötü gidiyor. Bence, Sayın Erdoğan bu seçimi kaybedecek. Kemal Kılıçdaroğlu yüzde 52 ile bu seçimi alır, demiştim. Sonuç öyle olmadı ve yanılmışım. Her iki seçimi de Erdoğan kazandı. Şimdi hafızamızı yoklayalım. Peki Kemal Kılıçdaroğlu seçimi neden kaybetti? Bu sorunun cevabını araştırdım. Siyaset yapan birçok arkadaşımla bu konuyu paylaştım.
Ortaya çıkan sonuçlar şöyle: Özellikle İç Anadolu'da, Karadeniz'de, Doğu Anadolu'da CHP'nin örgütleri, yıllardır sahada aktif çalışmadılar. CHP'nin politikalarını halkın içine girerek halkla paylaşmadılar. Bu bölgelerde kaç dönemdir siyasi haritanın rengi her yerde sarıya boyanmış. Hem şehirlerde hem kırsal alanda AKP ve MHP güçlü. Cumhur İttifakı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan devletin bütün gücünü ve olanaklarını bu seçimde kullandı. AKP, bu güce rağmen oy kaybetti. AKP'nin oyu yüzde 35,6'ya düştü ama Erdoğan kurduğu ittifak ile doğru bir strateji izleyerek bu açığını kapatmayı başardı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, tam da bir kutuplaştırma ustası. Kutuplaştırma Erdoğan'ın seçimde işine fazlasıyla yaradı. Seçim sürecinde AKP'nin elindeki sınırsız medya kontrolü de seçimde büyük bir rol oynadı. Seçimler rekabetçi bir ortamda yapıldı ancak adil bir seçim süreci yaşanmadı. Millet İttifakı'nın Cumhurbaşkanı adayı olarak Kılıçdaroğlu'nu göstermesi, ittifak içinde hep tartışmalı konulardan birisi haline dönüştürüldü. Bu da Kılıçdaroğlu'na olan güveni belli bir ölçüde sarstı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, her mecrada Kemal Kılıçdaroğlu'nun defalarca seçim kaybettiğini dile getirerek, seçmen gözünde Kemal Bey'i itibarsızlaştırmaya çalıştı.
Millet İtifakı, aday belirlemeyi en sona bırakmakla büyük bir hata yaptı. Bu da Kemal Bey'in yıpranmasına neden oldu. Kılıçdaroğlu, Millet İttifakı partilerinin tabanlarından beklenen oyu alamadı. Recep Tayyip Erdoğan, her seçimde olduğu gibi bu seçimde de milliyetçiliği ve İslamcılığı aynı potada birleştirerek kendi tabanlarını konsolide ederek Millet İttifakı'na oy geçişini engelledi. Millet İttifakı, seçimde AKP'yi ekonomik gidişat vuracak inancına çok inanmıştı. Ekonomide Kemal Bey'in ortaya koyduğu ekonomik vaatler fevkalade olsa bile bu vaatler toplumun her kesimine yeterince aktarılamadı. Bu da AKP'nin işine fazlasıyla yaradı. Millet İttifakı'nın ikinci büyük ortağı Meral Akşener'in masayı terk etmesi hem kendi partisine hem de Millet İttifakı'na çok zarar verdi. İttifaka olan güven zedelenmiş oldu. Akşener'in bu tavrı AKP'nin işine yaradı. İyi Parti'den AKP'ye ve MHP'ye oy kaymaları oldu. Seçimin kaybedilmesinde şu etken de önemli oldu. FETÖ sempatizanları ve PKK üyeleri sık sık TV kanallarında ve sosyal medyada Millet İttifakı'na destek açıklamaları yaptılar. Bunu da çok bilinçli planladılar. Bu destek açıklamaları bir kesim seçmeni huzursuz etti ve korkuttu. CHP de bu yalan iftiralara, bu uydurma kumpaslara yeterince tatmin edici bir açıklama getirmedi. Kemal Kılıçdaroğlu, seçim propagandasında Suriyelilerin gönderileceğini vaat etti. Ve haklıydı da. Ancak bu söylem vatandaşlık alan Suriyelileri AKP lehine daha da konsolide etti. Ne yazık ki Suriyeliler ülkemizin seçim sonucunun belirleyicisi oldu. Milletvekilliği seçiminde CHP ciddi hatalar yaptı. Ön seçimi rafa kaldırdı. Listeler yapılırken hakkaniyet ölçüsü yoktu. Mesela İzmir'de hiç tanımadığımız insanlar listelere yazıldı. İzmir'de örgütten gelen çok insan listelere giremedi. Bu yanlış uygulama partilileri ve örgütleri rahatsız etti. Daha çok milletvekili çıkarma olanağı varken beklenen sonuç gerçekleşmedi ve bu listeler örgüt içinde ters tepti. Son söz: Seçim kaybetmek, ne hayatın sonu ne de umudun sonu. CHP, yeniden halkçı, devrimci olarak tanımlanan bir çizgi ile topluma umut olacağını haykırmalıdır. Soyut, düşsel bir söylemden çok; programı, ilkeleri, sistemi olan, çözüm yolları öneren bir umut hedefinin bayraktarlığını sürdürmelidir. CHP, iç sorunlarından arınıp, ayağa kalkıp yeni bir heyecan yaratmalıdır. Böylece geniş halk yığınları, toptan bir umutlanma eylemliğine evrilmelidir.