Başlıkta, tırnak içindeki niteleme İzmirli Turgay Gönenç’e ait. İlginç bir kişilikti Turgay Ağabey. Kimseyle geçinemese de plastik sanatlar başta olmak üzere sanat alanındaki bilgisi, kalem oynatması saygı görürdü. Bir matematik dehasıydı, yaşamını, evinde matematik dersleri vererek kazanmıştı. Evi, kitaplarının dışında tablolarla doluydu. Kütüphanesinin raflarında; ne kadar sanat filmi varsa onların DVD ve CD’leri sıralanırdı.  

           Gönenç, Gösteri dergisinin Balcıoğlu dosyası için yazı kaleme alır. Yazısının girişi aynen şöyle:

            “Onun sanatçı kişiliğinin ne denli sağlam ve hızlı bir gelişim çizgisine ulaştığını ama ustalaşma süreciyle birlikte, sürekli bir gençliğin devingenliğini de hiç yitirmediğini görüyorum. Sanıyorum Balcıoğlu’nun genç ustalaşmasından daha önemli olan, ustalaşırken gençleşen sanatçı kişiliğidir.

            Semih Balcıoğlu’nun sanatı; sürekli bir estetik kaygı ile çağına tanıklık düşüncesiyle bütünleşir. O, bu nedenle güncel olandan kalıcı olanı bulup çıkarmayı öngörür, geçmiş, şimdiki zaman, gelecek zaman boyutları içinde, çizgiyle düşünen güleç bir bilge kimliğine ulaşır. (…) Bir çeşitleme ustasıdır Semih Balcıoğlu. O doyumsuz, Güle Güle İstanbul albümüyle sanatında doruğa ulaşır.”

 

                        “Çizgiyle 2002 Günlüğü” ve “Hacı Bacı”

            Turgay Gönenç’in, sanatsal ölçekteki Semih Balcıoğlu üzerine yukarıdaki değerlendirmesi son derece ışık tutucudur. 2002’de YKY’dan çıkan ‘Çizgiyle 2002 Günlüğü’, Balcıoğlu’nun enerjisini ortaya koyan bir kalın kitaptır. Bunu, “zor bir işe soyunduğumu çok iyi biliyordum. Günlük çizmek, önce emek ve disiplin, işe saygı ve soğukkanlı olmayı gerektiren bir çalışma.” diyerek kendisi de doğruluyor.

İzmir'de çıkarttığımız Ünlem Sanat Dergisi'nin ilk sayısı için çizdiği karikatür 

Günlük, 31.12.2001 günü başlıyor, sayfalar sayfalar, 31.12.2002 günü sonlanıyor, tam 374 sayfa.

 Günlük’ü çizerken geldiği İzmir’de, yolumuzu Efes Antik Kenti’ne düşürmüştük, şimdi düşü bile gözümden silinmiş olan, Efes’e gittiğimiz, benim kırmızı Lada’yı da sayfalardan birine sıkıştırmış ama sürücü dışında iki üç kişi daha bindiğinde çekiş gücü azaldığı için güzelim Lada’ma, “Lütfü’nün Düldülü” demiş. Neyse, günlüğü tekrar tekrar karıştırdığımda her seferinde ayrı bir tat aldığımı eklemeliyim.

            Hacı Bacı  ise 1997 mayısında çıkmış olan bir kitap. Semih Ağabey, Hacı Bacı’nın dönem kitabı olduğunu belirtiyor, dönem kitaplarını seviyorum. Günlük gazetelerde yayımlanan karikatürler o günün ya da o günlerin gündemi içinde etkili oluyor. Okur tarafından da beğeniyle karşılanıyor. (…)

             Ama ne yazık ki, bu karikatürlerin sadece 24 saatlik ömrü var. Gün geçti mi karikatürler de ömrünü yitiriyor. Kalıcısı yok mu? Elbette var. Onları da kitap yapmadınız mı, diğerlerinin yanında yerini alıyor.”

Semih Balcıoğlu, açtığı sergiyi ziyaret eden Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'e yapıtlarını anlatıyor.

Hacı Bacı, adından da anlaşılacağı gibi Türkiye’nin yakın tarihinde Erbakanlı Çillerli Refahyol iktidarı (28 Haziran 1996-30 Haziran 1997) dönemini ele alan karikatürleri kapsıyor. Bugünün gençleriyle dünü unutmuş olanlara bilgi olarak sunayım. Başbakanının Erbakan olduğu, TC.’ nin 54. Hükümeti, Erbakan Hükümeti ya da Refahyol Hükümeti olarak adlandırılır. Erbakanlı ve Tansu Çillerli koalisyon hükümetinin bir ortağı Refah Partisi, diğeri ise Doğru Yol Partisi’dir. Koalisyon protokolü gereği 2 yıl Erbakan, 2 yıl ise Tansu Çiller başbakanlık yapacaktır ancak Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, sıra Tansu hanıma geldiğinde görevi vermeyince iş noktalanır.

            Semih Balcıoğlu’nun fırçasından çıkma Hacı Bacı; bu koalisyon döneminde gericilikten insan hakları ihlallerine rüşvetten basına sansüre dönemdeki tüm antidemokratik anlayışı karikatürler yoluyla belgeliyor. 

            Yeri gelmişken belirteyim. Semih Balcıoğlu’nun, “Dönem kitaplarım “dediği kitaplarının adları şöyle: “12 Mart’tan Seçim’e”, “1. M.C.”, “Karikaturgut”,  “Galeri Çiller”, “Hacı Bacı” ve iki de Cumhuriyet dönemi karikatürüne ilişkin kitap. Bu dönem kitaplarıyla diğer kitapları ve günlük gazete karikatürleri Semih Balcıoğlu’nun “karikatür iş olsun diye yapılmaz, iş olarak yapılır” anlayışının ürünü. Çizmeye daha dört yaşındayken başlayan karikatür dünyamızın en çalışkan ağabeyi Balcıoğlu’nun dergiciliğinden de söz etmeden olmaz. Balcıoğlu, 1950’li yıllarda “Taş”ı yayımlar.  Bunu İlhan Selçuk ile yayımladıkları “Taş-Karikatür” izler. Daha sonra da Çarşaf ve Çivi dergilerini yönetir.  En çok etkilendiği usta olarak gördüğü Cemal Nadir’in, Amcabey’i yayımladığı sıra, 1943’te, Üstâdın masasına, henüz on dört yaşındayken ilk karikatürünü götüren Balcıoğlu, Nadir’den el aldığını her defasında söylemiştir.

 Semih Balcıoğlu

                    “Çizginin Büyük Ozanı Semih Balcıoğlu”

        Kültür Bakanı’nın Timuçin Savaş olduğu dönemde, TC Kültür Bakanlığı, ciltli, devasa büyüklükte bir Semih Balcıoğlu kitabı basar. (Bakanlığın gayet yerinde gerçekleştirdiği bu iş, ülkesinin dünya çapında gururu olmuş bir sanatçısını onurlandırması, taçlandırmasıdır. Bundan daha güzeli ne olabilir ki?)

DGTS791       

Kültür bakanı Timuçin savaş, albümün girişindeki sunuş yazısında, Balcıoğlu’nun sanatçı kişiliğinin hakkını yeterince vurguluyor, “Balcıoğlu, çağdaş gelişmelere açık sanat yaklaşımı ve ödün vermez sanatçı kişiliğiyle, genç kuşak sanatçılarımıza iyi bir örnek olmuştur. Çizgileriyle ve renkleriyle ortaya koyduğu toplumsal eleştiriler, insanımızın düşünsel gelişmesine önemli hizmet etmiştir.” diyor.

        Aynı albümde yazısı bulunan Turgay Gönenç de, şunları yazıyor:

        “Sanırım O’nun sanatını oluşturan düşüncede form ve renk, çizgisinin hiçbir zaman yedeğinde değildir; hatta siyah beyaz çizimlerinde bile. Seramik karikatürlerde ise form ve renk yoğunluğu, vazgeçilmez tutkusunun örnekleri olarak karşımıza çıkar.”

       Aziz Nesin ise, albümde yer alan yazısında, diğer sanat dallarında olduğu gibi karikatürün de sanat dalı olarak kendini yenilemesi, arayışını sürdürmesi yolunda görüş belirtir, Balcıoğlu’nun, seramik karikatürlerinden övgüyle söz eder.

        Semih Balcıoğlu’nun çizgi dünyasını görme, bilgi sahibi olma adına Kültür Bakanlığı’nın bastığı bu albüm önemli bir başvuru kaynağıdır.

Bir karikatürcü, bir siyasetçi ve bir gazeteci.                             

Ve “çizginin ozanı Balcıoğlu”

      Dizinin bu bölümünün tırnak içindeki başlığı, bir başka çizer Semih Poroy ile bir dönem Cumhuriyet Gazetesi Kitap Eki’nin yayın yönetmenliğini yapan Turhan Günay’a ait. Poroy ve Günay, Kitap Eki’nin, 18 Aralık 1997 tarihli sayısındaki Semih Balcıoğlu dosyası için ortaklaşa yazı kaleme alırlar ve bu başlığı kullanırlar. Peki, böylesi bir başlığın gerekçesi nedir? Onu da şu tümceyle ortaya koyuyor iki yazar:      

Semih Balcıoğlu, Torbalı'ya bağlanmadan önce belediye olan Yazıbaşı'nda.

“Elli yılı çoktan geride bırakmış çizerlik yaşamında, karikatürümüze kazandırdıklarını arka arkaya sıralamak bile olanaksız. ‘Çizginin Ozanı’ nitelemesini ne kadar redderse reddetsin bizim için, daha doğrusu Türk karikatürü için gerçek bir ozan Semih Balcıoğlu.”

SONUÇ

Karikatür ustalarımızdan Semih Balcıoğlu’nun yeri, elbette Cumhuriyet Dönemi Karikatür Tarihimiz’de baş köşelerden birindedir. Ama bununla yetinmek toplum olarak bize beklediğimiz kazancı pek sağlamaz. Niye mi?

Nüket Dağtaş, Semih Balcıoğlu, Ercan Akyol, Lütfü Dağtaş (İzmir İnciraltı-2006 Eylül)

Cumhuriyetimiz, 100 yıl önce kan ve can bedeli karşılığı kurulmuştur. Devrimler, Cumhuriyetimizle birlikte demokrasimizin taçlanması için yapılmıştır. Ama bugün gelinen noktada, egemen güçlerin Cumhuriyet ile birlikte devrimlerle gelmiş kazanımları bir bir ortadan kaldırma sürecini işlettiğini acıyla görmekteyiz. Oysa Semih Balcıoğlu ve onun gibi sanatçılar, tüm aksaklıkları önceden görmüşler ve uyarılarını yapmışlardır. Dolayısıyla Balcıoğlu’nun ölümsüz yapıtlarından hareketle neleri yitirdiğimize ilişkin her türlü bilimsel çalışma yolumuzu aydınlatacak ışık olacaktır.

         Bunu üniversiteler mi yapacaktır?

         Hadi canım sizde! diyelim ve Semih Balcıoğlu’nun özgeçmişini özetleyerek diziyi bitirelim:

         1928 yılında İstanbul da doğdu. Işık Lisesi ve Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’ nde okudu. Akademinin Grafik Bölümü’nden 1952 yılında mezun oldu.

Şair Şükrü Erbaş, Balcıoğlu, erken yitirdiğimiz değer Karikatürcü Necati Abacı.      

İlk karikatürü, 1943 yılında Akbaba mizah dergisinde yayımlandı. Bir çok gazetede günlük karikatür yayımlayan Balcıoğlu, yurt içi ve dışında 41 ödül kazandı. Gümüş Güvercin (Skopje), Altın Madalya (Pescara), Altın Palmiye ve Gümüş Hurma (Bordighera), Türkiye  İş Bankası Büyük Ödülü, Abdi İpekçi Barış ve Kardeşlik Ödülü, TÜYAP Onur Ödülü, Karikatür Vakfı Onur Ödülü ödüllerinden birkaçıdır.       

          Bulgaristan’ın Gabrovo kentindeki Gabrovo Mizah Evi’nin yaptığı oylama sonucu dünyanın 106 çizerinden biri olarak kabul edilen Balcıoğlu’nun yurt dışındaki pek çok müzede karikatürleri sergilenmektedir.

          1969 yılında iki arkadaşıyla (Turhan Selçuk, Ferut Öngören, 1969) birlikte Karikatürcüler Derneği’ni kuran ve yedi dönem başkanlığını yapan Balcıoğlu, daha sonra Onursal Başkan unvanıyla taçlandırılır.

Semih Balcıoğlu, Nevşehir Belediyesi İtfaiye Hangar kapısı önünde.         

 Semih ağabey, 1973-1979 yılları arasında bizim Türkiye Gazeteciler Sendikamızın Genel Başkanıydı, ben de hem üniversite öğrencisi hem de İzmir Şube Başkanı. 

          Bu alt üst ilişkimiz, başkanlıklarımız  sonlandıktan sonra ağabey kardeş ilişkisine dönmüş olsa da, o yıllara gönderme yapma adına, sık sık “Sayın Genel Başkanım” demekten müthiş keyif alırdım. Şimdi gökyüzündeki parlak yıldızlardan birini seçtim, o yıldızı Semih Ağabey olarak kabul ettim, Sayın Genel Başkanım, diyerek el sallamayı gelenek kıldım. Öldüğü 2006 yılından sonra da kendisine çok gereksinme duyduk, bugün de duyuyoruz. Ne dönem karikatürleri çıkartırdı kimbilir…

          Özlemle.