Çocukken iklim değişikliği, küresel ısınma gibi kavramları duymaya başlamıştım. Ancak bu kavramlar 20’li yaşlarımda kriz olarak karşıma çıktı. Yani kısa bir süre içinde krize dönüşen bu olayın sonuçlarını çok geçmeden ağır bir şekilde deneyimleyeceğiz gibi geliyor. İşte bu düşünce beni inanılmaz sıkıyor ve zorluyor.

Tabi olayın iyi tarafından da bakmak lazım; en azından dünya bu durumun farkında ve ne yapmak gerektiğine ilişkin bir şeyler düşünüyor. Ancak elimizdeki hastanın ömrü tedavinin sonuçlanmasına yetecek mi? İşte orasını kestiremiyorum.

***

Gelelim bu küresel çaptaki iklim krizinin attırdığı adımlara… Geçtiğimiz aylarda İzmir Valiliği sorumlu il idarelerine bir yazı göndermiş. “2023 yılı Kuraklıkla Mücadele Kapsamında Alınması Gereken Önlemler” başlıklı, iki sayfalık bu yazı madde madde neler yapılacağını söylüyor.

Tabi bu bana endişelerimdeki haklılığı gösterdiği gibi gerek baraj doluluk oranları ve gerekse de bu yıl yağmayan yağmurlar kuraklığın insanlığı bu yıldan itibaren daha çok sınayacağını da adeta vurguladı. Keşke daha önce önlem alınabilseydi. Ancak bu durumda zararın neresinden dönersek kar gözüyle bakıyorum.

Örneğin İzmir Büyükşehir Belediyesi, uzun zamandır konuştuğu ve en sonunda hayata geçirdiği ‘Yağmur Hasadı’ projesi ile gönüllere su serpti. Yanlış bilmiyorsam Türkiye’de ilk defa İzmir’de gerçekleşecek bu proje nedeniyle İzmir adeta sünger şehir olacak. Bu nedenle çok mutluyum.

Lafı çok dağıtmadan İzmir Valiliği’nin dağıtım yerlerine gönderdiği yazıya gelmek istiyorum. Yazıyı bir çiftçinin “Kuraklık tehlikesi çok büyük” açıklamasıyla sosyal medyadan yaptığı bir paylaşımda gördüm. Yazıda diyor ki; Ülkemiz genelinde son yıllarda yaşanan yağış rejimindeki düzensizliklerin Gediz, Küçük Menderes ve Bakırçay havzalarında kalan depolama tesisleri ve akarsularla, derelerde kendini gösterdiği, 2021 ve 2022 su yılları içerisinde yetersiz düşen yağışlar nedeniyle Gediz ve Küçük Menderes havzalarında iç kesimlerde kalan baraj ve göletlerde yeterli su depolanamadığı, bu durumun da tarımsal sulamada sıkıntıya yol açtığı bildirilmiştir. Bu nedenle 2023 sulama sezonunda tarımsal sulamada sıkıntı yaşanmaması, çiftçiler açısından kuraklığın etkilerinin minimize edilmesi için aşağıdaki tedbirlere yönelik karar alınması ve Valilik Talimatı olarak bildirilmesi zorunluluğu hasıl olmuştur.

Yazının devamında da sulama kısıtlaması yapılacağı ve ürün deseninin belirleneceği gibi maddeler sıralı. Tabi benim burada en çok dikkatimi çeken şu oldu; Mevcut suya göre öncelikli olarak sulanacak ürün ve alan özellikle bağ, meyve bahçesi gibi sabit tesisler belirlenmeli ve bunlara öncelikli olarak su verileceği, mısır, yem bitkisi, pamuk gibi çok su isteyen bitki ekimlerinden kaçınılması, bunun haricinde ikinci ürün ekimlerine kesinlikle su verilmeyeceği duyurulmalı ve buna uyulmalıdır.

Tablonun vahametine bakar mısınız? Bakırçay havzasının pamuğu susuzluğa yenik düşüyor; süt ineklerinin girdi maliyetleri ve benzeri nedenlerden kesime gittiği süreçte çok su istiyor diye yem bitkisi üretilmiyor; son olarak da çiftçi birinci ürünü zor yetiştireceği için ikinci ürünü ekmek de hayal oluyor.

Tabi bence bu durumda sadece çiftçiye ürün desenini değiştir demek de olmaz. Şehirlerden, sanayiye düzenleme yapmamız şart. Aksi takdirde çiftçinin yapacağı su tasarrufu yalnızca can çekişme süremizi uzatır. Yani işin özü iklim krizinin etkilerini azaltmak için çevreyi kirletenlerin paradan daha fazlasını kaybetmesi gerekiyor.

***

Yazımın başında 2023 yılı zorlayacak, çünkü bu yıl doğru düzgün yağış göremedik demiştim. Hoş bu yazıyı ele alırken dışarıda yağmur olsa da bu durumun çözüldüğü anlamına gelmez. Neyse konuya dönecek olursam, İzmir’deki barajların doluluk oranlarına da bakmak gerektiğini düşünüyorum. İZSU verilerine göre; Tahtalı, Balçova, Gördes, Ürkmez, Güzelhisar ve Alaçatı Kutlu Aktaş Barajlarındaki su seviyelerinde ciddi azalma görülüyor.

En fazla doluluk Güzelhisar Barajında olsa da 2022 yılına göre onda da yüzde 5’lik bir düşüş söz konusu. En kötü tablo ise Ürkmez Barajında yaklaşık yüzde 50’lik bir su kaybı var. Bu tablonun değişmesi için topyekun harekete geçilmekten başka çare yok.

Yani yazımın başlığında da dediğim gibi ‘Su azaldı tarz değişti’ ancak çözüm zihniyetin değişmesinde…